Auguste  Comte (1798-1857)  insanlık tarihini üç döneme ayırarak, ilk döneme teolojik çağ (din çağı), ikinci döneme metafizik çağ (felsefe çağı), üçüncü ve son döneme pozitif çağ (bilim çağı) demiş. İnsanlığın düz bir çizgide, ilkelden mükemmelliğe doğru ilerlediğini ve son bilim çağında aklın egemenliğinde özgürleştiğini ve bilimin insanlığın tüm problemlerini  gidereceğini iddia etmiş.  Bilim çağını modern Avrupa’nın temsil ettiğini ve bütün insanlığın Avrupa’nın tarihini yaşayarak aynı çizgiye geleceğini, bu günün dünden her zaman daha ileri, gelişmiş olduğunu-olacağını beyan etmiş.

           Bu aynı zamanda modern batının, dünyanın diğer ülkelerine bakışını (geri kalmış ülkelere(!) özgürlük, medeniyet götürme iddiasını),  19.yüzyılda işgal ederek sömürmesinde ki düşünce kodlarını kuran bir anlayıştır.

Ülkemizde pozitivist yerli hayranların 20.yüzyılın başında uygulamaya koyduğu modern eğitim anlayışı ve hukuk nizamıyla, Auguste Comte’nin Avrupa medeniyetini kutsallaştıran bu nazariyesi yüzyıllık bir süreçte içselleştirilmiş, tabii bir hal olarak hepimizin yaşantısına, düşüncesine, anlayışına sirayet eder hale gelmiştir.

Modernizmin emrettiği şekliyle eğitim anlayışımızı; ilahi mesajla yoğrulmuş ilimden kopuk, yaratılış gayesinden uzakta,  bilimsel, laik kutsallığın aldatmacası üzerinden kurgulayıp, nesillerimizi büyük bir hevesle global sömürücülerin doyumsuz tüketicileri olarak yetiştiriyoruz.

Sosyal hayatımızı düzenleyen hukuku;  batı modernist aklın zorladığı  bir düzen anlayışıyla, seküler formda inşaa edip, Allah’ın Müslümanlara uygun görüp emrettiği, adaleti, huzuru, güvenliği sağlayacak yoldan, şeriattan uzaklaştırılmışız.

Hepimiz bir aldatmaca, yanılsama içerisindeyiz; bu gün dünden daha ileri daha gelişmiş, yaşanılmış tarih basit ve ilkel bu günse ileri, modern. Modern ile ileri olmak zihinlerde eşdeğer olmuş.

Fizik yasalarının bilinmesiyle üretilen teknolojiye toplumlar adeta tapar durumda. Gelecek kuşaklara doğal bir şey, yaşamlarını devam ettirebilecekleri bir dünya nimeti kalacak mı? Çılgınca bir hayat akışı, sömürme, tüketme…

Bu çılgın zamanda Comte’nin iddia ettiği gibi insanlar;  özgür, huzurlu, güven içerisinde mi?

Modern medeniyet insanların tüm problemlerini çözmeden öte, insan neslinin devamlılığını tehdit ederek, kendisi en büyük problem olmuş durumda. İnsanlığın geleceğini karartmak, belki de bu bilim çağının tüm problemleri çözme formülü.  

 Konu çok derin ve bir var olma meselesi.

Derin meseleyi birkaç genelleme niteliğinde ki basit cümleyle anlaşılır kılmak da beyhude.

Anlaşılırlığa katkı sağlaması için basit bir öneride bulunacağım.

Bir akşam çocuklarınızla evinizde 500 yıl önce yaşamış bir insan gibi yaşamaya çalışın. Elektrikten, telefondan, televizyondan uzakta,  kandil ışığında…