2:261 - Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir ‘tane’nin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir.

2:262 - Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.

2:272 - Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediğini yola getirir. Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir. Siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. İyilik cinsinden ne infak ederseniz o size aynen ödenir. Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz.

2:273 - Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.

2:274 - Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükafatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.

Kur’an’ı kerimde yardımlaşma ve dayanışmayı öne çıkaran çok sayıda ayet vardır. Burada amaç toplumu ayakta tutan temel unsurlardan olan zengin - fakir arası dengenin korunması, toplumda uç noktaların oluşmasını engellemektir. İnfak toplumu güçlü kılan bir dinamizmdir.

Zekât, sadaka ve infakın emredilmesi servetin zenginler arasında dolaşmaması, yığma tutkusunun zamanla insanı esir alacağı ve dünyalık yaşayan bir kimliğe dönüşeceği içindir. Karun bunun tipik örneğidir. Kasas 76-84 ayetlerde serveti emanet olarak değil, sahip olarak görmenin sonucu Karun örneğinde bizlere hatırlatılmaktadır. Mülk kimindir? Sorusuna Kur’an’ın cevabı “Mülk Allah'ındır.”

Mülk’e ‘ben merkezli’ bakma ortaya çıkınca kişiyi kazandıkları yönetmeye başlar. Böyle düşünen kişi zamanla ‘müstağni’leşir’ yani yaratıcısından hiçbir isteği, ihtiyacı olmayan, kendi kendine yetebilecek kadar güçlü, her istediğini elde edebileceğini zanneder. İnsan mahlûk olduğunu unutur, hesap vermek yerine gurur ve kibire kapılarak hesap sormaya başlar. , Sebe 35.ayet Ve sonra eklerler "Servet ve soy olarak biz (sizden daha) güçlüyüz ve (bu gücümüz sayesinde) azaba uğratılmayacağız!”

Zenginlik ve servet, insanların kimliği ve değer ölçüsü olarak görülmeye başlandığında insanlarda küstah ve kibirli davranışlar ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Adına sekülerleşme dediğimiz sadece bu dünyayı esas alan bir yaşantı ortaya çıkınca, mal biriktirme hırsı tarihin hiçbir döneminde günümüzde olduğu kadar can yakıcı boyutta olmamıştı. Bu durum nice insanı biriktirdikleri altında ezilmesine zemin hazırladı. Paranın mahvedip, darmadağın ettiği insan ve aile sayısı kurtardığından çok daha fazla olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

Kullukta yücelmenin iki önemli ayağı vardır. Bunlar beden ile yapılan namaz ve kazanılanların paylaşılması olan infak. “Namazı hakkını vererek kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler” (Hac 35).

Müslümanlara düşen görev karşılıksız yardımda bulunmanın, ihtiyaç sahibi birinin yüzünü güldürmenin bir yetimin sıkıntılarını gidermenin kökleri cennette, gövde ve dalları bu dünyaya sarkan cömertlik ağacından tutmak olduğunu tekrar hatırlatmak olmalıdır.

İnsanlığın yok olmasını önlemek için, Müslümanlara çok önemli görevler düşüyor. Modernitenin yıkamadığı en önemli hedeflerinden birisi de Müslümanlar arasında yaygın olan yardımlaşmadır.

Karşılığı olmayan bir dayanışma içine girilmesi gerektiğini, yapılan yardımların cennete doğru giden birer basamak olduğunu, infakın bir çiçeğe benzediğini, ne kadar taze ise o kadar insanları memnun ettiğini, fenalıktan sakınmak hususunda birbirimizle yardımlaşmak olduğunu, günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşılmayacağını yeniden gündemimize taşımak gerekiyor.

Bugünkü yazımızı George Carlin’e ait sözlerle son verelim.

 

FARKINDA MISINIZ?

Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı.

Daha büyük evlerde, ama daha küçük ailelerle yaşıyoruz.

Konforumuz arttı, ama zamanımız daraldı.

Diplomamız bol, ama sağduyumuz az.

Uzmanlar arttı, ama sorunlar çoğaldı.

İlaçlar çoğaldı, hastalıklar arttı.

Çok para harcıyoruz, ama az gülüyoruz.

Para kazanmayı öğrendik, ama yuva kurmayı beceremedik.

... Acele etmeyi öğrendik, ama sabırlı olmayı asla.

Gelirimiz arttı, karakterimiz zayıfladı.

Tanıdıklar çoğaldı, ama dostlar eksildi.

Çabalar arttı, ama mutluluklar azaldı.

Varlığımızı arttırdık, ama değerlerimizi yitirdik.

Ve nihayet hayata yıllar ekledik, ama yıllara hayat katamadık!

Selam ve dua ile…