Firavun ne yapar? Firavunluk… Yani: önce halkını parçalara böler, sonra da bir kısmını öldürür.

         Çünkü o, bozguncunun birisidir. (Kasas 4) Diğer bir anlamda ise, köle düzeninin en büyük kölesi. Yani zavallı… Küresel zavallı.

         Peki, İlahi İrade neyi murat eder? Mustazafları önder kılmayı, yani: ezilmişleri, zayıf bırakılmışları memlekete varis kılmayı. (Kasas 5)

         Tabii ki hak etmek koşuluyla…

         CHP İzmir vekili Birgül Ayman kitabın ortasından konuşmuş: “Tahrir’de Mursi hareketine karşı laik ve çağdaş bir yaşamı savunanları saygıyla selamlıyorum.”  demiş.

         Ergenekon sanığı Doğu Perinçek’in İşçi Partisinin sözcüsü de geçenlerde buna mümasil sözler etmişti. Oda çağdaşlık ve laiklikten bahsetmişti, darbecilere methiyeler düzerken.

         Haksızlar mı? Haklılar! Adeviye’de mazlumların üzerine kurşun yağarken onlar Tahrir’de oynuyorlardı. “Batı”lı enstrüman eşliğinde tepiniyorlardı.

En “çağdaş” figürlerle… Üstelik laik, laik…

“Yaşasın çağdaş yaşam”/küresel köle düzeni diye çığlık çığlığa.

Adeviye kan kokarken, Tahrir ter kokuyordu… Kesif bir “postal” kokusuydu meydanı kaplayan.

Batı’yı “darbeye darbe diyemeyen” diye suçlamanın âlemi yok. Zira “Batı”nın burnu pis kokuya alışıktır. Alışık da ne kelime, İnsanlığın değerler bakımından en münafık bataklığıdır, Batı. O bataklıktan hep pislik böcekleri salar dünyanın dört bir yanına.

Ruhsuz, vicdansız, maneviyatsız pislik böcekleri!

Elindeki megafonla haykırıyordu bir genç: Bütün İslam toprakları kan gölü diye. Sonra da saydı tek tek: “İşte Irak, işte Suriye, Filistin, Doğu Türkistan ve şimdide Mısır” diye.

Ben ise o esnada düşündüm: Eskiden “Irak” diye  “Suriye” diye bir devlet var mıydı diye?

Sonra sloganlar eşliğinde yürüdük. Mısır konsolosluğundan Amerikan konsolosluğunu.

Bin kişicik… Sıcak bir Ankara öğleninde… O birkaç saat içerisinde anladım Mısır’da milyonlarca insanın ne denli zorluklarla orucunu tuttuğunu, sabah akşam meydanlarda ayaküstünde ellerini semaya açıp dua etmenin, öyle hiçte kolay olmadığını.

Neden meydanlara kefenleriyle geldiklerini…

İngiliz yetkililer katliamı kınadıklarını söylemiş!!!

Bende İngilizleri kınıyorum!

Bugünleri ön görüp bizi halifesiz/başsız bıraktıkları için.

Aramıza uyduruk sınırlar çizip ulusal ordularla bu “kutsal” sınırları beklettikleri için. Parasıyla sattıkları silahlarla.

İşine gelmeyince darbe yaptırıp, çıkarlarını ne pahasına olursa olsun, ahlaksızca korudukları için.

Küresel düzeni kurarken yakıtı “kan” olacak şekilde motorunu icat ettikleri için.

Evet kınıyorum… Ama Müslüman dünyaya dönüp kahrediyorum: Nasıl oluyor da bu kadar edilgen kalıyorsunuz, diye.

Ve bu kadar haini sinenizde barındırıyorsunuz diye.

         Suudi Arabistan ve şürekâsı birkaç Şeyhlik; mevcudiyetlerinin gereğini yapıyorlar, darbecilere milyarlarca doları aktarırken.

         Peki ya oradaki Müslümanlar! Göbeğine kadar sakallarını sıvazlayıp lüks içerisinde yaşarken hissediyorlar mı acaba bir sabah namazı vakti polis, asker ve baltacı(jitem) tarafından vurulup boylu boyunca yere uzanıvermenin ne demek olduğunu.

         Ağır hacı kokularını oralarına buralarına sürünmeyip de baştan aşağı kana bürünüp şehitlik kokmanın ne demek olduğunu.

         Biliyorlar mı?

         Sayın Devlet Bahçeli geçen gün ne güzel söyledi. Evvela İslam’ın hâkim olduğu coğrafyalarda kavga ve karışıklığa, etnik ve mezhep temelli bloklaşmalara dikkat çektikten sonra lafı mevcut şeylik ve krallıklara getirip şöyle devam etti:

         “Efendimizin ‘komşusu açken tok yatan bizden değildir’ kutlu sözüne sırt dönen rejim ve sistemler bugün İslam toplumlarını inim inim inletmektedir. Batının yörüngesine tutunarak ayakta kalmaya, küresel projelere uyduluk yaparak ömürlerini çoğaltmaya çalışan sözde Müslüman yönetimler elbette insanlıkta sınıfta kalmışlardır

         Tekrar başa dönelim. Ne demiştik? İlahi irade Mustazafları başa geçirmeyi diler.

         Layık olmaları şartıyla!

         Şu mübarek Ramazan ayında Firavun tavan yaptı.

         Çağdaş yaşam çıldırdı.

         Mustazaflar ise bir sabah namazı vakti o mübarek kanlarını bu uğurda oluk oluk akıttı.

         Onlar biz şahidiz dediler. “Allahtan başka İlah yoktur ve Muhammed O’nun kulu ve Resulüdür”

         “Biz sadece Allah’a kulluk ederiz” dediler. “Hiçbir çağdaş Firavuna değil”

         Ben günahkâr ve naçiz kul ellerimi açıp diyorum ki:

         Şahadetlerini kabul et yarabbi.

         Ne olur sizlerde deyin…