Kılıçdaroğlu Neyin Peşinde…

Kılıçdaroğlu’nun Batman konuşmasından sonra ortaya çıkan durumu algılamaya çalışıyorum. Tabiri caizse “delinin biri kuyuya bir taş attı.” Ortalık toz duman. Açıklamanın arkasından iktidar ve muhalefet sert açıklamalarla tepkileri ortaya koydular. Bence doğru da bir tepkiydi. Ülkenin gündemi saçma sapan bir taleple  meşgul edilmemeli. CHP’li yöneticiler de tepkilerini geveleyerek de olsa ortaya koydular. Bence CHP’nin yapması gereken Anayasa Mahkemesine başvurarak Kılıçdaroğlu’nun yürütmesini durdurmalıdırlar.

Gelelim kuyuya atılan taştan ne umulduğuna. Aslında Kılıçdaroğlu kendisine verilmiş olan misyonu hakkıyla yerine getiriyor. Hakkını teslim etmek gerekir.

Gündemi geriye dönük dikkatle analiz ederseniz; her anayasa değişikliği ile ilgili tartışmaların yoğunlaştığı dönemlerde mutlaka kritik bir olayla ya da tartışma ile gündemden uzaklaşıyoruz.

Peki neden uzaklaşıyoruz ya da uzaklaştırılıyoruz?

Türkiye’deki statükonun temeli 1982 Anayasadır. 1982 Anayasasını ortaya çıkaran maya ise 1960 ihtilali ile atılmıştır. Bizlere 27 Mayıs ihtilali, askeri bir ihtilal gibi anlatılmıştır. Size bir soru peki  27 Mayıs Askeri İhtilaldir, neden  dönemin Genelkurmay Başkanı tutuklanmıştır?

1982 Anayasa ile egemen güçler, sistemi 2’li bir emniyet tertibatı oluşturarak güvence altına almışlardır. Süreç ise, 27 Nisan Muhtırası sonrasında 22 Temmuzda ortaya çıkan siyasi tablo neticesinde Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması ile akamete  uğramış saadet zinciri bozulmuştur.

Aslında Anayasa ile ilgili bazı değişiklikler ülkemizin daha demokratikleşmesine, daha hukuk devleti olmasına, daha zenginleşmesine sebep olacak. Doğal olarak statükocu egemen güçlerin tamamen de tasfiyesini hazırlayacak.

Statüko bu hamleye karşılık Kılıçdaroğlu ile  saçma sapan bir konu üzerinden  süreci sekteye uğratmaya çalışıyor.

Aslında siyaset aktörleri “af” tartışmasına gireceğine “hadi ordan” diyerek gerçek gündemi tartışmaya devam etmesi akla ve mantığa daha uygun değil mi?