KIZILDAĞ, KURUCU VE ŞAHLAN’IN

GECE TERLEMESİNE SON VERDİ…

 

                                      Zeki TARHAN – ANKARA

 

 

                             Akşam karanlığı çökmüştü ve konaklayacağımız yere, yani KIZILDAĞ’a ulaşmıştık. Tüm ekip, Restoranda bir araya gelecek ve konaklayacağımız Bungalov tipi evlere üçerli olarak yerleşecektik. Nazif KURUCU, Ahmet ŞAHLAN ve bu satırların yazarı Zeki TARHAN, Restoranın hemen üst kısmındaki Bungalova yerleştik. Görevli kişi,bizi konaklayacağımız yere götürmese, gece karanlığında evi bulmamız  olanaksızdı.

                              Evin ışıklarını yakmış,dışarıyı da aydınlatmıştık…Pencerelerimizi açarak, KIZILDAĞ’IN o dillere destan meşhur oksijenini evin içine doldurmaya çalışıyoruz…Yerleştiğimiz Bungalov; iki oda,bir salon,mutfak görevi gören küçük bir mekânla bir tuvaletten ibaretti. Salonda üçlü bir koltuk ve çalışmayan küçük bir televizyon vardı. Odalardan birinde çift kişilik bir karyola, diğer odada ise iki adet tek kişilik karyola vardı. Nazif KURUCU ağabeyimiz, yaşça hepimizden büyüktü ve O’na çift kişilik yatağı tahsis ettik. Diğer odayı da, Ahmet ŞAHLAN ve Zeki TARHAN paylaştık.

                                                                     ***

                          Akşam yemek saati de gelmişti hani.”Sempozyum” demiyorduk, hep “BİLGİ ŞÖLENİ” diyorduk bu etkinliğin adına. Sadece salonda değil, alanda da sürdürüyorduk bu şöleni.Hatta, hızımızı alamıyor, Otobüsün mikrofonu sayesinde,orayı de DEMOKRASİ ARENASI’na çeviriyorduk…Sempozyum,çalıştay,kongre gibi etkinliklere HAMİDELİ DERNEĞİ olarak, yeni bir boyut kazandırmıştık…

                         Her fiziki mekân, bizler için “ BİLGİ ŞÖLENİ” alanı idi. Tabii, akşam yemeği de. Kızıldağ’ın o bulunmaz havası, yemek iştahımızı da açan bir faktördü.

 

                                                                      ***

                       Uyku saati gelmişti…Kızıldağ da ilk gecemiz olacaktı bu. Evimize çıkarken, köpek havlamalarından korkmuştuk. Ormanda, domuzlara karşı bir güven unsuru olduğunu, sonradan öğreniyorduk.

                      …Ve sabahın ilk ışıklarıyla uyandık. Beyşehir Gölü’nün esintisi, mavi sedir ağaçlarının yarattığı şifa dağıtan bol oksijeniyle, sabah mahmurluğumuz kalkmıştı üzerimizden. Bakın, sabahın ilk sohbeti nasıl başlamıştı:

                     NAZİF KURUCU – Yaa beyler, Ben ilk defa gece terlemedim. Ben her gece aşırı terler,birkaç kat çamaşır değiştiririm. Burada ben hiç terlemedim.

                     AHMET ŞAHLAN – İlginç değil mi Nazif  ağabey? Gece terlemeleri ben dede var. Bu gece niçin terlemedim anlamadım.

                     ZEKİ TARHAN – Kızıldağ, sihirli herhalde. Bende gece terlemesi falan olmaz ama, ikinizin de ortak tespitinizin mutlaka bilimsel bir açıklaması olması gerekir.

 

                                                                       ***

                   …Evet, yukarıdaki bu saptama da gösteriyor ki, KIZILDAĞ sadece astım hastaları için değil, diğer rahatsızlıklar için de tedavi edici bir misyona sahipti.

                   

                                                                       ***

                    BİLGİ ŞÖLENİ’nin açılışı için, Kızıldağ’dan şehre iniyoruz…Ekibimizde bir Jeolog da var: Ahmet Hamdi TAŞLICA. Sayın Taşlıca, Kızıldağ ve çevresinin jeolojik oluşumunu anlatırken, bizler de hem O’nu dinliyor,bir yandan da Karaağaç’ın panoramasını izliyorduk…

                   …Ve işte Bilgi Şöleninin yapılacağı fiziki mekân: Halk Eğitim Merkezi Salonu. Açılış konuşmaları yapılacak…Bendeniz ise, açılış oturumunu yönetecek,Şölen sonunda da DEĞERLENDİRME OTURUMU’ndaki değerlendirme konuşmalarında ayrıca konuşacaktım…

                                                                                              DEVAM EDECEK…