Bir ülkede siyasi istikrar yoksa gelecek için ciddi planlamalar yapmak çok zordur. Planlar yapılsa bile hedefe ulaşmak, hesabı kitabı yapılan projeleri gerçekleştirmek mümkün değildir.

İşte Suriye, işte Libya, işte Irak…

“Demokrasi getirilecek” iddiasıyla emperyalist ülkeler tarafından adeta işgal edilen söz konusu ülkelerin durumları gerçekten içler acısı.

Yıllardan beri dağınık durumdalar.

Bölünmeleri yetmezmiş gibi iç karışıklıklar yüzünden ekonomi, sağlık, eğitim, turizm velhasıl her alanda meçhul bir geleceğe doğru gidiliyor bu ülkelerde…

Darmadağın durumun en önemli nedeni ise “siyasi istikrarın” olmaması.

Bu ülkeleri sömürmek isteyen güçler siyasi istikrarın devam etmemesi için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. Siyasi istikrar olmadığı için bu ülkeleri yönetmeye çalışan yerel yetkililer ise “denize düşenin yılana sarılması” gibi yardım umduğu ülkelere öylece sarılmış durumdalar. Aynen, dünyanın yarısını zapt eden Makedon Kralı Büyük İskender’in hikâyesindeki gibi…

Büyük İskender, akıl hocasına elde ettiği toprakları nasıl koruyacağına dair sorular sorar. Akıl hocasının tavsiye ettiği şıklar maalesef bugün Ortadoğu coğrafyasında bir bir uygulanıyor…

“Sürgüne gönderme, toplanıp sana karşı savaşabilirler...

Hapse atarsan, bıçak girer ustura çıkarlar…

Öldürürsen, sonraki kuşak intikam için sana bilenir...

Yapman gereken şu; aralarına nifak tohumu saç, birbirine düşür, hakem ol, hep sana gelip şikâyet edip yardım istesinler ama sakın aralarını bulma…”

Yani; parçala, böl, yönet politikası…

37 YILDA 35 HÜKÜMET OLUR MU?

Bu girizgâhtan sonra gelelim KKTC’deki siyasi istikrarsızlığa…

Kardeş vatanı elbette yukarıdaki ülkelerden ayrı tutuyoruz, Türkiye gibi güçlü bir ülkenin desteğini aldığı sürece elbette böyle bir durum söz konusu olamaz.

Ancak bu istikrarsızlık yüzünden KKTC’nin bir yere gelmesi de düşünülemez.

Oysa KKTC’nin kendini çoktan aşması için çok önemli özellikleri var. 10 bin yıllık tarih, doğal güzellikler, narenciye gibi zenginliklerin yanı sıra yanılmıyorsak ülkenin dörtte bir nüfusunu oluşturan öğrenci ve askerden elde edilen gelirin de ülke ekonomisine hatırı sayılır katkı sağladığını sanıyoruz…

Ama yazının başlığında da vurguladığımız gibi KKTC’de önce “siyasi istikrar” sağlanmalı. İşbaşına gelen hükümet sandık düşüncesini uzun süre kafasından atmalı. Planını, projesini günlük değil uzun vadeli yapabilmeli.

VATAN HAİNLERİ

Vatan hainlerinin bireysel olarak ülkelerine verdikleri zararlar bir yere kadar sınırlıdır.

Acı ama gerçek olan şu ki; ihtirası, kişisel menfaati için siyasi istikrarı engelleyen bir siyasetçi gelişmenin önünde set oluşturduğu için “ülkesine vatan haininden daha fazla zarar” vermektedir.

En iyi, en becerikli, en akıllı siyasetçi “nefsine hâkim olabilen” siyasetçidir.

En dürüst siyasetçi, “ülkesinin geleceğini kendi geleceğine tercih eden” siyasetçidir.

KKTC’nin 37 yıllık tarihinde tam 35 (otuzbeş) hükümete görev verilmiş. Neredeyse her yıl yeni bir hükümet. Böyle istikrarsızlık ancak kabile devletlerinde olur…

Yazıktır, israftır, günahtır…

Ersin Tatar’ın Başbakan olduğu 35’inci Hükümet daha bir yılını doldurmadı ama yine bir değişiklik ihtimali konuşulmaya başlandı.

Devletler ne zor meseleleri görüşerek çözüme kavuştururken KKTC’de şimdi de bir imar sorunu yüzünden hükümetin sallantıda olduğu iddia ediliyor.

Olmadı kardeş vatan politikacıları olmadı…

Okumuş, yazmış, dünyayı gezmiş insanlarsınız. “Küçük bir ülkeyi bile yönetememe” modundan çıkın ve lütfen artık büyük düşünün…