Bu sütunun hakşinas müdavimleri bugüne değin hiç bir siyasi partiye peşin hükümlerle düşmanlık yapmadığımı bilirler.

            Tıpkı yine hiçbirisini gözü kapalı pohpohlamadığım gibi.

            Merhum Erbakan’ın kısa ama bir o kadar da talihsiz dönemini saymayacak olursak, iki siyasi liderin ülkenin gidişatında dönüştürücü rol oynağı görülür. Bunlardan ilki merhum Turgut Özal, ikincisi ise Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır

            Elbette milleti uğruna başını vermiş olan merhum Adnan Menderes’i unutmuş değilim. O bizlerin özgürlüğü için kavgayı başlatan ilk cengâverdir. Çevremizi kuşatan çelik zırhların içerisinde nefes dahi alamazken, tepemizde tepinen zalimlerle hayatı pahasına mücadeleyi göze alan bir yiğittir.

            Hani onun o darağacındaki fotoğrafı var ya, işte o fotoğraf siyasilerinin şuuraltına müthiş bir korku yerleştirirken, zalimlerin tepinmelerinde onları cûşa getiren bir zevk simgesi oldu.

            Ama zaman değişti! Artık o karanlık günler yok.

            Bu günlere kavuşmamızda elbette dünyanın gidişatının rolü çok büyük; lakin bu durum Sayın Başbakan’ın oynadığı misyonun değerini hiç, ama hiç eksiltmez. Bilakis, gidişatı görebilen ve zamanın ruhunu okuyan bir lider olarak daha da önemli kılar.

            Zaten milletin, oranı her dem artan kahir bir ekseriyetle kendisini takip etmesi bu hakikatin bir tezahürü değil mi?

            Ekonomik problemlerimiz elbette var. Ama önceki dönemlere göre kıyaslanmayacak kadar iyi. Üstelik Avrupa’da bir kaç ülkeyi iflas noktasına getirmiş olan küresel bir bunalım döneminden geçiyor olmamıza rağmen.

            İnsan şehirlerarası bir yolculuğa çıktığında yapılan yolların, bir ülkenin çehresini değiştirmede ne denli önemli olduğunu çok daha rahatça müşahede edebiliyor.

            Eğitimin artan seviyesi de çok önemli. Artık kara tahta dönemi yavaş yavaş kalkmaya başladı. İstanbul’a son gidişimde bazı öğrencilerin ellerindeki tabletleri gördüğüm zaman onları ağzı açık şekilde dinlemiştim doğrusu.

            Ya kırılan askeri vesayet! Doğrusu bunun hakkını ödememiz mümkün değil. Allah bir daha o karanlık günleri bu millete göstermesin. Sırf elinde silah olduğu için milletin aşağılandığı manevi değerlerinin fütursuzca çiğnendiği, yöneldiği partilerin kapatıldığı, verdiği iktidarların alındığı o zelil günleri bir daha göstermesin.

            Bu iktidarın artıları ebette bu kadar değil. Dış politikada da gözle görülen değişmeler yaşandı. Sayın Demirel’in ifadesi ile  “dünya ile oturup dünya ile kalkmanın” revaçta olduğu o günler çok şükür ki artık geride kaldı. Artık çevresinde olan bitenlere duyarlı olan, geleceğini başkalarının himmetine bırakıp kendisine biçilen role razı olan bir Türkiye yok. Kendi ayakları üzerinde duran ve onurlu bir şekilde “ben de varım” diyen bir Türkiye var.

            Sayın Başbakan’ın Birleşmiş Milletlere yönelttiği o haklı eleştiri, bir gerçeğin dünya kamuoyuna ilk defa bu kadar açıkça dile getirilmesi bakımından önemli değildi sadece. Başbakan o konuşması ile yalnızca “kral çıplak” demekle kalmadı, ayrıca bizlere de millet olarak özgüvenimizi kazanmamızda önemli bir merhaleyi daha atlamamıza vesile oldu. Bizlere tarihi misyonumuzu hatırlattı... Önemli bir “millet” olduğumuzu hatırlattı.

            Bizlere giydirilen ve bir kaç beden küçük kaçan o elbisenin ruhumuzu ne kadar sıktığını, bizleri nasılda küçük ruhlu kıldığını hatırlattı. Bu aynı zamanda,  tarihin bize kazandırdığı ruhun muhteşemliğinin de tarafımızca hatırlanması bilincini tetikledi.

            Evet, zihnimizin, gönlümüzün ve ruhumuzun derinlerinde kıpırtılar uyanmaya başlamıştı artık...

            Hay Allah! Yazının başlığına bir türlü giremedik değil mi? Bu anlatılanların Kürt-İslam sentezi ile ne alakası var demeyin!

            Devam edeceğiz. Lakin bundan sonrası, görebildiğim kadarıyla giderek koyulaşan milliyetçi yaklaşımlarına karşı Sayın Başbakanı uyarmak için olacaktır.

            Zira bu ülkede yeterince milliyetçi ve ulusalcı partiler var. Bir fazlasına ne ihtiyacımız ve nede kaldıracak takatimiz var.

            Cüretim vicdanımın rahatlatılması içindir, lütfen mazur görüle.