Bu ülkede gözümü açtım açalı, kendimi hep sorunlar içerisinde buldum. Sorunsuz toplum olmaz demeyin! Haklısınız sorunsuz toplum olmaz. Zaten önemli olan sorunsuz toplum değil, sorunlarını çözebilen toplum olmayı becerebilmekte.

            Hatta toplumları orijinal kılanda sorunlarına üretebildikleri çözümlerinde!

            Lakin bizde durum biraz farklı…

            Bizler bırakalım orijinal çözümler üretmeyi, henüz daha sorunlarımızın adını koymakta bile anlaşamıyoruz.

            Şu anda parlamentoda gurubu bulunan dört partimiz var. Hepside aynı derecede önemli ve saygın… Zira demokratik kuruluşlar da ondan.

            Peki ya işlevleri? İktidar iktidar gibi davranıyor, muhalefet de muhalefet gibi davranabiliyor mu?

            İşte burada biraz durmalı bence.

            Biliyorsunuz yıllar önce iktidar partisi açılım süreci başlatmıştı. Bu sürece diğer partiler son derece umursamaz bir tavır takındılar. Sanki bu ülkede kan akmıyormuş gibi, Türk ve Kürt gençleri ölmüyormuş gibi, analar ağlamıyormuş gibi yaptılar.

            İktidar partisi yaşanan bu gelişme neticesinde geri adım attı. Olayı uykuya bıraktı. Bıraktı da ne oldu? Sorun çözüldü mü? Hayır! Yine onlarca genç öldü bu memlekette. Birçok ocağa acı düştü anaların yüreği dağlandı.

            Şimdilerde aynı konu yine gündemde… CHP Genel Başkanı zirve teklifinde bulundu. Ak Parti olumlu cevap verdi. BDP ve MHP ise sürece yine olumsuzca tavır koymakta gecikmedi.

            Sayın Kılıçdaroğlu’nu tebrik ediyorum. Hatta kendileri “bu iş benim Genel Başkanlığıma mal olsa da yine yoluma devam edeceğim” şeklinde beyanda da bulundu.

            Yani demek istedi ki: Kanın durmasını siyasi geleceğime tercih ediyorum.

            Elbette takdire şayan… Umulur ki sözünün arkasında durur…

            Fakat ne değişti? 2009 yılında şiddetle karşı durduğu açılıma CHP şimdi neden önderlik ediyor? Bu ülkede bazı gerçekleri görmek için illaki yüzlerce daha fakir çocuğunun ölmesi mi lazım?

            İnşallah Ak Parti tekrar olayı rölantiye almaz ve CHP de başlattığı bu hayırlı işin arkasını getirir. Getirirde şu ülkede birde “barış” içerisinde yaşamanın lezzetini tatmış oluruz.

            Birbirimizi öldürmeden, “iç düşman” hikâyeleri okumadan, ideolojik dayatmalar olmadan, insanımızı korkutmadan, hep birlikte eşit ve mutlu vatandaşlar olarak yaşarız.

            Gel gör ki bu gelişmeye en taraftar olması lazım gelen BDP ise yine o bildik tavrını takınıyor. Sanki sürecin işlemesinden değil de engellenmesinden yana gibi.

            Ben şunu bilir şunu söylerim… Siyasi partiler bu ülkede her zaman olmalıdır, olacaktır da. Lakin mevcudiyetlerini yaşanan gerilimde veya çatışmalarda değil de ürettikleri çözümlerde göstermeleri şartıyla.

            Aksi halde o partiler zaten seçmenler tarafından geçen zaman içerisinde yokluğa mahkûm edilecektir.

            Ya MHP? Devlet Bahçeli Ak Parti ve CHP’ yi topa tutmuş! Neymiş efendim yaşanan sorun “Kürt Sorunu” değilmiş!

            Lütfen samimi olalım. Ülkemizde yaşanan bu devasa sorunun ismini hala koymaz ve yanlışta direnirsek çocuklarımızın ve onların çocuklarının mutluluğunu ipotek altına almış oluruz.

            Bizim ömrümüz zaten hep kavga gürültü içerisinde geçti bari gelecek nesillere acıyalım…

            Yaşanan sorun bal gibi Kürt Sorunu ve bu sorun hiçbir ideolojik önyargı ile değil ancak “sevgi” ve “merhamet” ile çözülebilir. Eğer halen daha bu ülkede ağlayan analara yenilerinin eklenmesinde bir beis görülmüyorsa o zaman işimiz gerçektende çok zor demektir.

            Hâlbuki çözüm sinemizde zaten saklı ve elimizi uzatsak yakalayacağımız kadarda bize yakın…

            Yeter ki vicdanlarımızın sesine kulak vermesini bilelim.