Yeni Cumhurbaşkanı, yaptığı balkon konuşmasında aynen böyle söyledi: Bu seçimin mağlubu yok.
Haklıydı... Bu seçimin mağlubu yok, galibi vardı.
Galibi Recep Tayyip Erdoğan’dı, Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu, Selahattin Demirtaş’tı. Daha doğrusu bütün bir milletti.
Aman Allah’ım neydi o eski Cumhurbaşkanı seçimleri.
Sivillerden ziyade askeri ilgilendiren işti. Onlarda işi tehdit etmek suretiyle yerine getirirlerdi.
Nereden nereye! Dün ömrümün en gurur verici seçimini yaptım. Oy kullanırken bambaşka bir his içerisindeydim. Özgürce irademi ortaya koymanın kıvancı içerisinde.
Vesayet artık hortlamamak üzere bitti, sanırım.
Bu bağlamda bütün adaylara teşekkür ediyorum. Hepsi büyük bir gayretle ülkenin normalleşmesine katkıda bulundular.
Sayın Demirtaş Kürt kimliğini saklamadan ülkenin Cumhurbaşkanlığına aday olurken son derece seviyeli bir kampanya yürüttü. Türkiye partisi olma yolunda mensubu olduğu topluluk adına önemli adımlar atılmasına önayak oldu.
Böylece dağa çıkmanın ne denli lüzumsuz kaldığı sanırım her gün daha çok anlaşılacak. Bu anlayışın “barış” için önemli bir kazanç olacağı tartışmasız bir husus. Artık dağa çıkmaya lüzum yok. Türkiye artık eski Türkiye değil. Devlet tekçi dayatmaların peşinde olmadığı gibi milleti ile barışma yolunda.
Devlet ile Millet barıştıkça sorunlarımız teker teker çözülecektir.
Sayın İhsanoğlu’da demokrasi yolunda gurur verici bir mücadele verdi. Onun emeklerini ve katkılarını zikretmemek mümkün değil.
Yeni Cumhurbaşkanımız ise geleceğin Türkiye’sinin mimarı olma görevini “yola devam” parolası ile farklı bir kulvarda sürdürecek... Allah yol açıklığı versin.
Lakin asla unutulmasın ki yaşanan olayda asıl karakter oyuncusu bu aziz millettir. Toplum  artık tarihi misyonunun peşinde; köklü değişim isteğini bilgece ortaya koyuyor.
Millet tarihinde açılan parantezi kapatıyor.
Bu bağlamda ister muhalefette olsunlar ister iktidarda, demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerimize de teşekkür ederiz. Onlar demokratik olarak yapılan ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde üzerlerine düşen görevi layıkıyla yaptılar.
Ben lafı tekrar barışa getireceğim. Bizler Batı’dan ithal edilen ulusçu ideolojilere muhtaç değiliz. Daha da ötesi Anadolu coğrafyası asıl kaynağı “sevgi” olan bir anlayış üzerine bir arada yaşamanın formülünü uygulamış bir toplumdur.
Sevginin kifayetsiz olduğu yerde “adalet” devreye girmiştir... “Sevgi” ve “adalet” işte bizlerin ruhlarında dolaşan asil duygular.
Yoksa damarlarımızda dolaşan kan hepimizde aynı. Dünyanın bir köşesindeki insan ile diğer ucundaki insanın damarları arasında bir fark yok. Kan  herkeste aynı... Asalet kanda değil ruhtadır.
Ve o ruh kapıyı çalmaktadır.
Değişen dünyada bu ruhu etkin kılmak ise hepimizin boynunun borcu!
Ah İstanbul! Şu sıralar seni öyle özledim ki!