İnternette google’a girip‘Mısırda Darbe Karşıtlarına Ateş Açan Sanatçı’ şeklinde yazacak olursanız, çok çirkin bir suratla karşılaşırsınız.

            O çirkin surat bir sanatçıya ait. Sarhoş taklidi yapmakla maruf bu kişinin ekrana iki resmi çıkıyor. Bir sanatçı ruhu ile asla bağdaşmayacak yüz ifadesine, biraz dikkatli bakınca ruhunuzun titrediğini hissedecek ve o alçak suratı hiç, ama hiç unutamayacaksınız. O ifadenin, onun ruhunun gerçek yansıması olduğuna hemen kanaat getireceksiniz.

            Pek ya sanatçılığı? ‘O suratla sanat hiç bağdaşabilir mi?’demeyin... Demek ki sanat yüzüne taktığı bir maske imiş! Tıpkı bizdeki benzerlerinde olduğu gibi!

            Bu kişi darbeden önce her fırsatta Mursi’yi hicveden, onu ülkede diktatör olmakla suçlayan, özgürlükler adına güya böylece sanatını icra eden bir yaratık imiş.

            Tabii ki son derece sempatik bir yüzle...

            Yine google’la ‘Mısırda Temerrüd Hareketi Lideri Kur’an yırttı’ diye yazacak olursanız, darbeden önce Tahrir Meydanındaki gösterileri organize eden oluşumun başındaki kişinin, nasıl Kur’an’ı yırtıp çöp tenekesine attığını görürsünüz.

            Darbeye zemin hazırlayan, ülkede kaos ortamı yaratan, postalperverlerin böylece iç yüzünü tanımış olursunuz.

            Tekrar resimlere dönelim. İlkinde sanatçımız eline almış olduğu bir tabanca ile göstericilerin üzerine ateş açıyor. Bu o kadar değil fakat İkincisi, tamama ermiş bir hayvani içgüdünün, var gücüyle dışa vurum hali.

            Bu resimde sanatçımız eline geçirdiği bir darbe karşıtını kemerinden yakalamış ve işkence etmeye götürürken görülüyor. Yüzü bütün öfke ve kinini kusmakla kalmayıp, üzerinde hâkimiyet kurmuş olduğu kişinin zayıflığı karşısında duymuş olduğu müthiş zevki de hemen ele veriyor... Üstelik şeytani bir gurur ile birlikte.

            Darbe karşıtının arkasında onu iteleyen baltacının( Mısır’da ki Jitem elemanı) yüzü de aynı şekilde büyük bir sevinç ve memnuniyet içerisinde. Tıpkı avını yakalayan bir köpeğin ağzından salyalar akıttığı halde ki gibi.

            Umran Dergisi Temmuz sayısında Türkiye’de yaşanan Gezi olaylarını kapak konusu yaptı. Birbirinden değerli yazarların son derece nefis yorumları bence muhakkak okunmalı. Okunmalı ki başımıza çorap örmek isteyenlerin hevesleri kursaklarında kalsın; daha doğrusu onların ne yapmak istediklerinin şuurunda olduğumuzu her yerde haykıralım ve o masumluk maskelerini indirip doğal hallerini faş edelim.

            Fakat ben burada özellikle Prof. Burhanettin Can tarafından kaleme alınan yazıyı sizlerle bir miktar da olsa paylaşmak istiyorum. Bir miktar çünkü yazı oldukça uzun ve kapsamlı. İyi bir çalışmanın mahsulü olduğu hemen fark edilebiliyor.

            Yazar makalesinde ‘Kadife Devrim’lerden söz ediyor. Kadife Devrim: Sert güç kullanılmadan ikna ile siyasi iktidarın düşürülmesi hali... Bu devrim hedeflenen ülkedeki STK’lar(Sivil Toplum Kuruluşları)  vasıtasıyla oluyor. Yazar yaşanan Taksim Gezi Parkı olaylarının böyle bir devrime kalkışma olduğunu özellikle belirtiyor.

            Sovyetler yıkıldıktan sonra üç tane “güç” kavramı ortaya çıkmış. İlki Sert Güç, adından da anlaşılacağı üzere zor kullanmak suretiyle yapılan icraat. İkincisi ise Yumuşak Güç, yani kadife devrim; üçüncüsü olanAkıllı Güç ise ne sert ve ne de yumuşak güç olmayıp yeri geldiğinde sert, yeri geldiğinde ise yumuşak gücün kullanılması hali.

            Peki, Kadife Devrimler nasıl yapılacaktır?

            Dediğimiz gibi evvela Küresel Güçler kendileri ile işbirliği içerisinde olan bazı STK’lar ile ilişkiye geçecektir. Ondan sonra  o ülkede halka cazip gelecek,onları ikna edecek bir söylemin oluşturulmasına sıra gelecektir.Giyim tarzı,düşünme tarzı,eğlence,film, tiyatro ve müzik yumuşak gücün silahları olarak kullanılmaktadır.

            Bu bağlamda mesela Berlin Duvarı silah ile değil Batı’nın fikirleri ile yıkılmıştır. Bu fikirleri taşıyan sistemde, Amerikan eğlence sektörünün başı çektiği Batı’lı düşünürler tarafından açıkça belirtilmektedir. N. Gardels isimli bir kişinin NPQ dergisinin 7.cildinin Ocak sayısında kaydettiği şu söz, aynen makaleye alınmış:

            “Eğlence endüstrisinin, tarihin yönünü tayin etmede oynadığı rolle ne kadar övünsek azdır”

            Devam edeceğiz, inşallah.