Masumiyet, saf, duru ve temiz. Gösterişten uzak kendi halinde, yalnız başına… O yüzden masumiyeti hep çocuklarla resmederiz.
Masumiyet kırda tek başına, boynu bükük, gösterişten uzak bir gelincik gibi… Tıpkı aslımız gibi zayıf, aciz. Görünce vicdanımızla duyabiliriz onun sesini, vicdanımızla tanırız masumiyeti. Şefkat ve merhametle mukabelede bulunuruz ona.
Masumiyet, mahcup, çekingen, ürkek… Bir yetim, bir öksüz gibi…
Masumiyet kaybolunca yolu şaşar insanoğlunun. Eğer başını eğmese, hicabından yüzü kızarmasaydı gelinciğin masumiyeti kaybolacaktı muhtemelen.
Masumiyet kötülüğe perdedir, çünkü onun başı hep eğiktir. Mütevazıdir, size asla tepeden bakmaz, sizi itip kakmaz, size bağırmaz. Duruşuyla hep masumiyeti haykırır. Vicdanımız varsa duyarız, yoksa... İzzetinden de ödün vermez.
Masumiyet, sukutun sesi, vicdanın çığlığı. Kaybolmuşsa şefkat, kaybolmuşsa merhamet, masumiyet neyin karşılığı. Şefkat ve merhamet kalmamışsa insanoğlunda boşluğu başka hisler doldurur.
Masumiyetin bir resmini çiz deseler, ya bir çocuk resmi çizilir ya da boynu bükük bir gelincik. Zulmün resmi ise çok açık hemen çocuğun arkasında bekleyen akbabalar, çakallar, sırtlanlar…
Masumiyet derin hislerin dünyası. Masumiyet saf, temiz o yüzden rengidir beyaz, bembeyaz, kar beyaz. Kar soğuk olsa da özünde sıcaklık vardır. Özünde sıcaklık olmasa erir miydi hiç. Karda masumiyet kaybolunca buz olur. İnsanda da masumiyet kaybolunca öyle olur.
Ağaçların çiçekleridir masumiyet, o yüzden hep gönlümüze hitap eder. Güzel duygular dışa vursun diye. Eğer dışa güzel duygular saçılmıyorsa orada masumiyet kaybolmuş, gönül dünyamız harap olmuştur. Masumiyetin kaybolması acıdır. Onun kaybolduğu yer talandır, acıdır, gözyaşıdır, ızdıraptır.
Gönül masumiyet ister, masumiyeti sever.