Suriye ‘den Türkiye ‘ye sığınan ünlü düşünür Cevdet Said ‘’ Bu ne ilk savaş nede son. Mısır gibi bizde demokrasiye geçeceğiz. Bunun çaresi yok. Önümüzde ki yirmi yıl içinde, İslam coğrafyasında diktatörlükle yönetilen ülkeler demokrasiye geçecek.’’ Şeklinde beyanatta bulunmuş, Okuyunca mutlu olmam gerekirken nedense sevinemedim. Çünkü bu içerikte ki bir beyanı siyasetçi, devlet adamı yahut başka bir fikir adamı arz etse önemserdim. İslam dünyasının önemli düşünürlerinden Cevdet Said gibi bir kişinin batı modernizmine eklenti, içselleştirme anlamına gelebilecek ifadesi karşısında mutlu olamadım.

  

               Tarihe kuşbakışı bir göz attığımızda ne yazık ki şunu görüyoruz; çoğu  Müslüman toplulukların düşünürleri toplum yönetimi , siyasal-sosyal kurumların oluşumu , ideal toplum düzeni , ideal ve reel toplum düzenin yakınlaştırılması ,genişleyen -büyüyen toplumun ahengi ve katılımcı yönetimi ,toplum yönetimiyle kişi hak ve özgürlükleri dengesi üzerine yeterince dinamik yaklaşımlar koymamışlar aksine mevcudun korunması ve sürdürülmesini sağlayan muhafazakar bir duruş sergilemişlerdir.

 

               Peygamberimizin  Ahiret’e intikalinden sonra dinamik yapıda ki Ashap bir araya  gelmiş ; toplum ve cemaatin yönetimi ve liderliği hususunda örnekliğini sürekli koruyacağı bir yaklaşımla siyasal çözümlemesini oluşturmuştur.Fakat devamında gelen toplumsal olay ve gelişmeler Müslüman toplumun ; neredeyse her milletin yaptığı kolaycı bir yaklaşımla monarşik yapıda ki krallık, saltanat, sultan, hanedan sistemiyle bu hususta ki üretkenliğini donuklaştırmış , muhafazakarlaştırıp statikleştirmiştir.

 

                 Ahzap suresinin 72. ayetinin son cümlesi insanın ‘’ çok zalim ve çok cahil’’ olduğunu beyan eder. Zalim ve cahil insanoğlunu toplum olarak bir arada tutarak dünya hayatında adilce yaşamalarını temin edebilmek düşüncesiyle; aşkın ve kutsalın sunduğu hikmet dolu derinlikle; toplum yönetim sistemi önermek, ideal toplum tasavvurunda bulunmak Allah’ a iman etmiş alim, mütefekkir  insanlara düşmektedir; diye düşünüyorum.

 

               Maziperest bir yaklaşımla saltanat günlerimizi göklere çıkardığımız fakat bugün geldiğimiz nokta da; kutsaldan ve aşkın olandan kopmuş, pagan bir derinlikle kurgulanarak üretilmiş modern batı değerlerini ideal değerler olarak toplumumuza taşıdığımız şu 100-150 yıllık sürecin karşısında Müslüman bir insan olarak utanıyor ve üzülüyorum. Bu hususta tembellik göstermiş ve üretimsiz bir geçmiş bırakan rahmetli 500-600 yıllık düşünürlerimizi bir kenara bırakıyorum; bu günün büyük düşünürlerinin de bu eklentili kabullenişlerini duyduğumda içimi bir hüzün kaplıyor.

 

               Köklerimizden alacağımız hikmet dolu referanslarla ideal toplum düzeni ve yönetimi, toplum - insan - sosyal düzen üzerine dinamik bir tasavvur geliştirmeden gelecek kuşaklara tarihi miras bırakacak olursak onlarda bizden utanacaktır; ne yazık ki.