Kur’an Allah’a ve Resulüne iman etmiş kişilerin kardeş olduklarını Hucurat Suresinin onuncu ayetinde açıkça beyan etmiştir. Lakin ifadede dikkati çeken bir vurgu bulunmaktadır.
            Yani ayet “Müminler Kardeştir” şeklinde değil de “Müminler ancak kardeştir” şeklinde inzal olmuştur. Allah’ın, ayeti indirirken gelen “ancak” kelimesi elbette ki- hâşâ-  lüzumsuz değildir. Bu şekilde indirilmesinde şüphesiz ki bir muradı ilahi bulunmaktadır.
            Burada bizlere düşen “ancak “kelimesinin indirilişindeki murada en uygun şekilde ayeti anlamaktır.
            Bu konuda Fahruddîn Er-Râzî şöyle söylemektedir:
            “Binâenaleyh Allah Teâlâ, işi pekiştirmek ve Müslümanlar arasında olan bağın, tıpkı nesep açısından kardeş olanlar arasındaki gibi olduğuna ve İslâm’ın âdetâ bir baba gibi olduğuna işâret etmek için ‘Müminler ancak ihve(kardeşler)dirler’ buyurmuştur”
            Ancak burada Müfessirimizin ne dediğini layıkıyla anlamak için ayetin tefsirine başlamadan önce dilciler tarafından  “ihve” ve “ihvan” kelimelerinin belirlenen farkına değindiğini belirtmemiz şarttır.
            İhve: nesep cihetinden kardeşlik; ihvan ise dostluk cihetinden kardeşlik anlamını taşımaktadır. Allah “Müminler ancak kardeştir” ayetinde dostluk anlamında kardeş olmak anlamına gelen “ihvan” sözcüğünü değil, nesep bakımından kardeşlik anlamına gelen “ihve”  kelimesini kullanmıştır.
            O zaman bu şu anlama bürünmektedir: Müminler arasındaki ilişkinin alamet-i farikası ancak ve ancak kardeşliktir. Başka bir temel üzerine izah etmek mümkün değildir. Üstelik aralarındaki iman bağı nesep bağından hiçte aşağı olmayan, onun kadar güçlü ve etkili bir kardeşlik oluşturmuştur. Dolayısıyla iman kardeşliği tıpkı nesep kardeşliği gibidir.
            Peki, aralarında bu denli bağ oluşmuş olan insanlar kimlerdir?
            Müslümanlar mı? Elbette fakat ayette yine dikkati çeken bir incelik bulunmaktadır.
            Kur’an “Müslümanlar ancak kardeştir” demeyip, “Müminler ancak kardeştir” demektedir.
            Yukarıda üzerinde durmaya çalıştığım hassasiyet burada da gösterilmelidir. Allah’ın “Müslim” yerine “Mümin” kelimesini seçmesinin elbette ki bir anlamı ve hikmeti bulunmalıdır.
            Çünkü Allah ayette- hâşâ -tesadüfen “mümin” kelimesini kullanmış olamaz. Prof. Dr. İbrahim H. Karslı ayette kardeşlik konusunun Müslim/Müslüman kelimesi yerine müminle irtibatlı olarak ele alınmasını, konunun imanla ilişkili boyutunu ortaya koyması bakımından önemli olduğunu savunur.
            Müslüman teslim olmuş kişi demektir. Onun kalbi tarafımızca meçhuldür. Yani dışarıdan onu kimse Müslüman olmamakla itham edemez. “Ben Müslüman’ım” diyen bir kimse asla tekfir edilemez. Çünkü kalplerde olanı ancak Allah bilir.
            Birde insanın kendisi tabii ki!
            Yani imanın kalpte karar kılıp kılmadığına, yerleşip yerleşmediğine ancak o kalbin sahibi ile yaratanı muttalidir. Dışarıdakiler için o kişinin İslam/teslim olup olmadığına bakılır ve zahire göre hükmedilir.
            Bu meyanda her mümin Müslüman’dır ama her Müslüman mümin değildir.
            İşte ayet burada bizler için bir ölçü koymaktadır:
            Ey Müslüman kalbini dinle; şayet “ancak kardeşiz” diyorsan iman kalbinde karar kılmış ve yerleşmiş demektir. İmandan başka bir bağa bağlanmıyorsun demektir.
            Yok, eğer kalbin bunu kabul etmiyorsa bil ki sen daha hamsın demektir. Kalbini ve zihnini imanın dışındaki cereyan ve ideolojilerle doldurmuşsun, aman dikkatli ol demektir.
            Burada kardeşlikten söz ederken şümulünün bütün Müslümanlar olduğu hakikati izahtan vareste olan bir husus olsa gerektir. Aksine bir anlayış ile benim mezhebim, benim meşrebim benim tarikatım, benim soyum ve ulusum şeklinde anlamlar yüklenir ki bu ayetin ruhuna aykırıdır.
            Dolayısıyla Allah’ın muradına aykırıdır.