Adaletten, ilahi kelamdan uzaklaşıldığında yeryüzünde zulüm ve bozgunculuğun artması kaçınılmazdır. Bunu tersine çevirmek için Müslümanlar mesuliyetlerinin farkında mı? 

Allah'ın ayetlerini anlayarak okuyup düşündüğümüzde dinin işlevinin yalnızca kişisel olgunlaşmadan ibaret olmadığını görüyoruz. Toplumsal ilişkilerden adalete, ekonomiden ahlaka hayatın bütününü kapsayan bir yönü var.

Yıllarca Kuran'ın güzel nağmelerle okunmasını önemseyen milletimiz manasını anlamak için çok da çaba sarfetmedi ya da bilinçli olarak kimi gruplar, fırkalar insanların cehaletini kullanmayı tercih etti.

Okunan bir ayetten ne anlaşılması gerektiğinden ziyade onun kim tarafından ve hangi makamda okunduğunu önemseyen önyargılı insanlar türedi. Tevhid ve şirkin ne olduğunu korkusuzca bir bir sıralayan gariban insanları "şuncu buncu" diye damgalayan gruplar, ipe sapa gelmeyen hurafelerden bahseden hocaları şayet kendi cenahlarından biriyse söylediği batılsa bile doğru kabul etmekte beis görmüyorlar. 

Yahut sıradan, yoksul, makamı, mevkisi olmayan biri Allah'ın hükümlerini, Resulullah(sav)'ın sünnetini en yalın haliyle anlatmış olsa bile mezhebinden, etnik kimliğine herşeyine kara çalmak için eline sopayı alan koşuyor, vuruyor, vuruyor. "İlk taşı hiç günahsız olan atsın" diyen çıkmıyor. "Ey Allah' ın kulları kardeş olun" diyen Peygamber'in "Boynuzsuz koyun boynuzludan hakkını alacaktır."  sözünü hiç düşünmeden bol kepçe kul hakkı yeniyor. 

Günlerini lay lay lom, börtü günü, böcek bayramı, törenler, şölenlerle geçiren gravatlı, deri koltuklu, lüks araçlı sözümona hocaların İslam'ın, tevhidin ruhunu ne kadar anlattığı, yansıttığı hiç ama hiç sorgulanmıyor. Halbuki Allah'u Teala ne buyuruyordu? "Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder."(Nisa, 58)

Kimsenin mezhebini, meşrebini, etnik kökenini kurcalamaya hakkımız yok. Rab katında bunların hiçbir önemi yok. O'nun indinde bir tek şey mühim. Allah'ın dinini yalnız ona has kılarak, samimiyetle yaşamak ve anlatmak... Biz, bizi yaratma, yaşatma ve rızık verme kabiliyeti olmayan sahte ilahlara hayatımızı biçimlendirme, kontrol etme ve yönlendirme yetkisi veriyorsak, biz Allah'tan değil bizden daha kalın, güçlü zannettiğimiz insanlardan korkarak, onlara sığınarak yaşıyorsak bu esaret altındaki bir kölenin hayatından daha sıkıntılı ve sorunlu bir yaşam tarzıdır. 

AMERİKAN BAHARI... 

Öyle çok mazlumun ahı var ki ABD üzerinde... Siyahi adamın boynuna dizini dayayan beyaz adam, aynı zamanda kızılderiliyi katleden Amerika kıtasını henüz keşfetmiş soluk benizli İngiliz'i de temsil ediyor. Suriye'de "Sizi Allah'a şikayet edeceğim" diyen çocukların karşısında evlerini başına yıkan, sömürgeci, işgalci batı zihniyetinin de sembolü. Tüm petrollerini, yeraltı kaynaklarını çaldığı toprakların sahiplerini aç bırakan, derisi kemiğine yapışmış vaziyette, ölüme terk eden Haçlı insanınının da en vahşi timsali... 

"Nefes alamıyorum" diyen zenci, ölürken tüm mazlumların hislerine tercüman oluyor. Faşist Trump'tan aşağı kalmayan ırkçı polisleri de tıpkı başkanları gibi gölgelerine yüzlerce kurşun sıkarken korktukları belli olmasın diye ıslık çalar, yılışarak şarkılar söylerler. Merhamet yoksunu, insanlığını yitirmiş, tek dişi kalmış medeniyet şimdi alev alev...