Zeki beyin diline gönlüne sağlık. ISVAK'ta yapılan toplantı bilimsel seviyesi yüksek bir toplantı idi. Isparta'nın Ankaradaki üst düzey insanları oradaydı. Hep birlikte müstefit olduk. Zeki bey bu toplantıyı kısım kısım basına  veriyor. Gül Manifestosunu'da Zeki beyle birlikte hazırladık ve Zeki bey yayınladı. İnternet gazetelerinde ya da basılı bazı yayınlarda bilgi karmaşıklığı gördüğüm bazı konulara açıklama getirmek isterim:

 
1. İyilikseverlik ya da umursamazlık veyahutta 3 kuruş kazanç düşünceleri ile güllerimizin yurtdışına çıkarılışına, bu amaçlı satışına izin vermeyelim. Kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Bu durum sadece gülde değil, meyve fidanlarında ve doğal bitkilerimizde de görülüyor. Bu iş yasal değildir. Duyarlı olalım ve olmayanları Valilik, İl Tarım Müdürlüğü,  Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Müdürlüğü'ne ya da Üniversite Rektörlüğüne ilgili birime iletilmek üzere yazılı bilgilendirme yapalım. Bu işlem sonuçta Valilik'te toplanacak ve gerekli önlem alınacaktır. Yurt dışına teknoloji transferi yapma konusunda da hassas davranalım, ekmeğimizi yabancılarla bir hiç uğruna bölüşmeyelim. Fransa bu konuda en iyi örnektir, bizden ve Bulgaristandan alınan gül yağını ya da konkretini kozmetik, parfumeri, ilaç sektörü  gibi alanlarda kullanım için nasıl işlediğini yüzyıllardır açıklıyor mu ? Açıklasa bizden 15-18000 Tl'ye aldığı gül yağını 350-500. bin Tl. gibi bir katma değerle satabilir mi ? Gülyağı sanayiimiz düşük performansta çalışıyor, 4000 kğ. gül çiçeğinden 1 kğ yağ gerçekten düşük bir verim. Beterin beteri var, yabancı ülkeler teknolojisini geliştirirse daha ucuza getirirlerse bizim için gülcülüğün sonu olur.
 
2. Müftizade Gülcü İsmail efendinin Isparta'da gülcülüğü başlatan ilk kişi olduğu ve gül fidanlarını Bulgaristandan getirdiği konusuna gelince: 
İlk gül yağı ticaretinin yapıldığı yer bu günkü Saklıkent(Antalya) civarındaki Phaselis'ten gemilerle Avrupa'ya yapıldığı ilgili antik kentin kayıtlarından anlaşılıyor. Cumhuriyetimizin ilanı tarihini hatırlayalım. Bu tarihten önce Osmanlıydık. Bulgaristan, Şam, Suriye vs. de Osmanlıydı. "Tüm Osmanlı topraklarına kabiliyetleri dikkate alınarak gül fidanları dağıtılıp diktirile.. " şeklinde özellikle Sultan II Abdulhamitin fermanları vardır. Osmanlı devletinin yıkılışı ile Bulgaristandaki soydaşlarımız bizden ayrılmak zorunda kaldı. Dolayısıyla Gülcü İsmail Efendi gül çeliklerini Bulgaristandan getirmedi, Osmanlı devlatinin bir bölgesinden, diğer bölgesine getirdi. Osmanlı devletinde bir çok ilde gülcülük yapıldı. Edirne, İstanbul, Konya, Antalya, Diyarbakır, G. Antep böyledir. Bursa(İnegöl Özellikle Turgutalp köyü civarı daha gülcülüğü son 10-20 yıl içerisinde terketti), Balıkesir(Dursunbeyli) de böyledir. Diğer taraftan "Gülcü İsmail efendi'nin getirdiği çelikler hiç değişikliğe uğramadı, klon halinde bu gün devam ediyor" bilgisi de yanlıştır. Yakaören(İlavus), Aksu, Senir-Kılıç, Başmakçı(Burdur) taraflarına bir bakın bakalım, kaç çeşit gülümüz var. Biz Isparta için 4, Türkiye için en az 15 çeşit yağ gülü belirledik. Bunların Isparta şartlarında verim kalitesini denemekteyiz. Bu çeşitlerin hepsini Gülcü İsmail efendi mi getirdi!!!. Öte yandan Bugaristandaki gülcülerin de Türk olduğunu unutmayalım. Kazanlık veya Kızanlık terimleri baştan sona Türkçedir. "Kazanlık gül" terimi imbiği ve imbikle yapılan damıtmayı ifade etmektedir. Lütfen malımıza zorla yabancı sahipler bulmayalım. Gül de gülcülük te bizim kültürümüzdür. Rosa damascena'da damaskus ismi, Şam(Suriyeyi) anlatır. O zamanda bu bölgenin bizim(Osmanlı) toprağı olduğunu hatırlayalım. Detaylı bilgilere bilimsel yayınlarımdan ulaşabilirsiniz.
 
3. Gül Vadisi projesi hakkında bilen bilmeyen, ilgili ilgisiz konuşuyor. Projenin editörü benim. 30 kadar arkadaşımla yaklaşık 18 aydır çalışılıyor, bizim dışımızda da siyasilerimizden, bürokratlarımızdan projemize destek sağlayanlar oldu. Hep birlikte büyük bir iş başarıldı, herkes üzerine düşeni yaptı. Basına yansıdığı kadarıyla küçük esnafın bu projeye tepkisi var ve bu projenin kendilerinin ekmeğini böleceği endişesi hakim. Önce şunu bilelim: Proje metninde böyle bir amaç ve hedef yok, aksine sektörel paydaşları (üretici-tüketici-pazarlamacı) biraraya getirerek güç birliği oluşturmak var. Bunu da gülcülükten para kazananlar bu güne kadar yapamadı, Üniversite topluma önderlik yapma anlamında kendisine böyle bir görev aldı, bu görevi de çoğunu ismen ve cismen bildiğiniz akademisyenler yapacak. "Bal tutan parmağını yalar" mantığıyla Üniversiteye de bir kaç kuruş kalsa neden canımız sıkılsın, bu kurum bu ülkenin, Ispartanın değil mi, çalışanları başka ülkenin insanları değil mi ve parayı yurt dışına mı çıkaracak. Öte yandan Üniversitedeki akademisyenlerin ne şekilde para kazanacağı, kazancını nasıl tahsil edeceği yasal mevzutımızla belirlenmiştir, burada endişeye gerek yoktur, biz esnaf değiliz, her faaliyetimiz denetime tabidir. Bu projenin gülcülük sektöründe bir sıçrama yapacağını düşünüyoruz. Kümeleşmeyi ve birlikteliği sağlayamazsak gülcülük laftan ibaret kalacak, gelecek nesiller yasını tutacaktır. Cehaletten ve bilgisizlikten daha büyük düşmanımız yok, bilenler konuşsun. Bilgililerin ilgisiz, ilgililerin bilgisiz olduğu Türkiye gerçeğini artık unutalım, birlikte yola devam edelim. 
 
Saygılarımla, 
 
Prof. Dr. Hasan ÖZÇELİK