SİZ REFERANDUMU PARTİ MESELESİ Mİ SANIYORSUNUZ?

Malumunuz üzere 12 Eylül 2010’da,  yani 12 Eylül 1980 ihtilalinin 30. sene-i devriyesinde Anayasanın bazı maddelerinin değişmesi ile ilgili  teklif millet oylamasına sunulacak. Fakat bunun  sıradan bir Anayasa değişiklik teklifinden  daha derin  retorik bir temeli olduğunu son birkaç gündür ülkede meydana gelen olaylardan çıkarmak mümkün.

Bu süreçte Siyasi Partiler iki kutba ayrılmış bir vaziyette anayasa değişikliği teklifine verecekleri oyu, seçmenlerine empoze etmeye çalışırken yurt genelinde mitingler düzenliyorlar. Buraya kadar belki de olması gerekenler olduğu için “ne var bunda” denilebilir. Gariplikte bundan sonra başlıyor. Nasıl mı?  

Zaten aksi bir durumda Kılıçdaroğlu bir mitinginde soğan fiyatları ile anayasa değişikliğini aynı cümlede değerlendirmezdi.  Ya da MHP’nin bağıran adamı, Siirt Tillo’lu O. Vural, Manisa’da referandum ile ilgili değerlendirme yaparken 2011 seçimlerine oy istemezdi.

Aslında şunu söylemeye getiriyorum. Siyasi partiler resmi bir görüşü gündemde tutmaya çalışıyorlar. Ama “hayır”cıların işi daha zor. Neden hayır dediklerini, iktidar partisinin politikalarına getirdikleri eleştiri ile birleştirmeye çalışıyorlar.

 Yanlış bir strateji olduğu aşikar.  Artık anayasa değişiklik teklifi milletin onayına sunuldu.  Millet bu işin kendi iradesine bırakıldığının farkında. Daha düne kadar Millet Cumhurbaşkanını  seçemez diyenler, ne hikmetse kendi varoluşları  için milletin oyuna muhtaç hale geldiler. Demek ki bu mesele parti meselesi değil, millet iradesinin tescilidir. Demek ki neymiş, Hakimiyet kayıtsız şartsız milletinmiş.