Osmanlının son asrında, batı karşısında zor durumda kalan devletin, devamı ve güvenliği için Osmanlı aydın ve bürokrasisi farklı düşünce ve fikirlere bölündüler.

Bu düşünce ve fikirler üç ana grupta toplanmakta; Batıcılık, Milliyetçilik ve İslamcılık.

Tanzimat ve 1. Meşrutiyet dönemlerinde başlayan bu belirgin fikirsel ayrışma; dini sosyal-siyasi hayatta referans alma, modern dünyanın kültürel kodlarını kabul etme, ulusalcılık, ümmetçilik, laiklik vs. gibi konularda temel ayrışma farklılığına dayanıyordu.

O yıllarda kurulmaya başlayan ilk siyasi partiler de bu düşünce ve fikirlerin savunulması, toplumla paylaşılıp iktidara ulaşarak, benimsedikleri düşünceler doğrultusunda devleti yönetme amaç ve usulünün geleneğini başlatmışlardır.  

O günlerden bu günlere Türkiye de kurulan her parti bu üç eğilimin farklı renklerinin taşıyıcısı ve savunucusu olarak, tarihi fikri bir zemine sahiptirler.

Bu fikri zemine sahip olmayan hiçbir partinin toplumda bir karşılığı olmamıştır.

Bazen bu fikirlerin tümünü,  bünyesinde taşıma iddiasında olan partiler çıksa da, örneğin ANAP’ın tüm eğilimleri buluşturduğunu iddia etmesi gibi, çok kısa bir süre sonra o partiyi taşıyacak tek bir eğilimin, fikrin dahi kalmadığını görmekteyiz.

2002 yılından itibaren AK Parti Türkiye de İslamcılık fikrinin ana taşıyıcısı konumundadır. Ak Partiyi kimse Batıcı yahut Ulusalcı-Milliyetçi çizginin partisi olarak görmez.

İslamcı çizgideki partilerin kurumsal seçmeninin temel özelliği; vereceği oyu, oy vereceği adayı kabullenirken İslami  referansla bir süzgeç kullanır. Bu süzgeçten geçmeyen adaya oy vermesini, değerleri açısından sakıncalı bulduğunda ikna edilmesi güçtür, belki de imkansızdır.

Bu süzgeçten, özellikle partinin taşıdığını düşündüğü fikri, siyasi çizgiyi benimsememiş ve seçim dönemlerinde seçim adayları şeklinde oluşmuş ve siyasal rüştünü farklı siyasi partilerde oluşturmuş adaylar kolayca geçemez, hazmedilemez.

Bir bakıma, dün bu siyasi çizgi içerisinde bulunmamış yahut diğer dünyadan gemileri yakarak, bu fikri dünyanın dalga boyuna huzurla, gönülle kayıt olmamış, seçim zamanı, seçilme arzulu tercihleri siyasi münafıklık olarak görür.

---------------------------------          

Üstteki kısa analizi niçin yaptım? Bu hafta Ak Parti Isparta teşkilatı, yerel yöneticilerini belirlemek için aday tespiti yaptı.

Ak Partinin kurumsal seçmeni, listeleri üstteki analizle örtüşen bir bakışla değerlendirdiğinden, oluşturulan listelerden memnun kalmadığı, içselleştirilip kabullenilmediği tüm kılcal nitelikli toplumsal oturumlarda gözlenmekte.

Bu seçimin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi için öneminin farkında olan kurumsal seçmenin; 31 Mart günü oyunu kullanırken, değerleriyle, siyasi zorunluluk gereği süzgecinden geçmeyen adayları seçme arasında tercihe zorlanmış olmasının,  nasıl bir sonuç doğuracağını tahmin etmek çok zor.

Temennimiz; kamuoyuyla paylaşılan ve daha seçim kuruluna verilmemiş kontenjan, belediye meclisi, il genel meclisi listelerinde oy oranının artacağı düşüncesiyle yapılan büyük açılımın, dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olunmasına sebep olmamasıdır.