Illumiroom'u hatırlar mısınız? Kendisi odanızı gerçek anlamda bir oyun alanına çevirmeyi hedefleyen bir Microsoft projesiydi. CES 2013'te tanıtılan bu ürün, "o garip fikirlerden" biri olarak yorumlanmış ve asla karşılaşmayacağımız düşünülmüştü.

Ancak, görünene göre Illumiroom henüz rafa kaldırılmış değil ve RoomAlive olarak tekrar canlanmış durumda. Projektörler ve Kinect benzeri algılayıcılar ile çalışan bu sistem, odanızı bir oyun alanına çevirebiliyor. Hatta bir gün gerçekten satışa sunulabilmesi bile söz konusu.

Ancak bu tarz bir proje ile karşılaşıldığında, geçmişte karşımıza çıkan pek çok "demo" projeyi düşünmemek elde değil. Bunların pek çoğu laboratuvarlardan çıkıp evlerimize adım atmayı başaramadı. Bu yazıda, tarihte kaybolmuş bu teknoloji parçalarının bazılarına göz atacağız.

Gelişmiş dokunma geri bildirimi

Ne zaman yeni bir üst seviye telefonun duyurusu yapılsa, bu telefonun süper gelişmiş dokunma geri bildirimine sahip olacağına dair söylentiler de bu duyuruyu takip ediyor. Bu geri bildirim ise, yaklaşık olarak her telefonda bulunan titreşim özelliğinden çok daha farklı.

Bu teknoloji, dokunduğunuz yüzeyin tamamen düz olmasına rağmen farklı bir dokuya sahip olduğu hissini uyandırma üzerine kurulu. Bu konuda en hatırda kalır demolardan biri ise, 2012 yılındaki Senseg sisteminin demosu. Bu sistem, parmaklarınızdan geçen küçük elektrik uyarıları ile camın üzerinde farklı dokular hissetmenize yol açıyor.

Senseg, üç yıl önce iPad'lerde kullanılabileceğine dair ipucu bile vermişti ancak tahmin edebileceğiniz gibi bu söylenti pek de doğru çıkmadı.

Böyle bir sistem, ilk bir iki yıl tamamen gereksiz bir reklam ürünü gibi gözükebilecek olsa da, bu teknoloji ile telefon ve tablet yaşamlarımız çok daha zenginleşebilir. Ancak bu teknoloji şu anda olağan bir şey haline gelmekten oldukça uzak.

Geri gelecek mi? Geçtiğimiz yıllarda Senseg hakkında başka bir bilgi sızmadı ve Twitter hesabı da 2012 yılından beri uykuda bulunuyor. Başka biri bayrağı taşımak zorunda kalacak gibi gözükmekte ve şu anda bu kişi (ya da firma) MWC 2014'te gösterimini yaptığı tablet ile beraber Fujitsu olabilir...

Sega VR

Eğer Oculus Rift ve Project Morpheus ile beraber gelecek olan sanal gerçeklik oyunları hakkında heyecanlı iseniz, bir de 90'larda yaşanan durumu düşünmeniz gerekiyor. O sıralarda VR tam anlamıyla bir gelecek ürünü gibi gözükmekteydi ve öyleydi de. Televizyonlarda yer alan Gamesmaster ve Knightmare gibi programlarda sunumları bile görebilmekteydiniz.

Bu süre içerisinde bir ara, gerçek bir VR oyun tecrübesi olasılığı gerçekleşti gibi gözükmekteydi. Sega VR başlığı ve Sega Genesis ile beraber sunulacak olan özel oyunlar, bu rüyayı gerçeğe çevirecekti ve CES 1993'te bir gösterim bile yapılmıştı.

Bu teknolojinin konsepti ise günümüzdeki teknolojiden çok farklı değildi. Gözlerinizin önünde bir ekran yer alacak ve algılayıcılar kafa hareketlerinizi kontrol edeceklerdi. Bu noktadaki sorun ise, resmi kanalların Sega VR'ın "çok gerçekçi" olduğunu düşünmelerinden kaynaklanmaktaydı. Eğer 1991-1994 oyunlarının grafiklerine bakarsanız, bu açıklamanın pek de gerçeği yansıtmadığını görebilirsiniz.

Teknolojideki asıl sorun ise, Sega VR'ın LCD ekranlarının baş ağrısı ve mide bulantısı gibi sorunlara yol açmasıydı. Oculus Rift'in LCD prototipinin de benzer sonuçlar ile karşılaştığı düşünülürse, 20 yıl önceki bir LCD teknolojisinin de aynı sorunla (muhtemelen çok daha büyüğü ile) karşılaşmasına şaşırmamak gerek.

Geri gelecek mi? Sega artık eski firma özgüvenine sahip değil ve konsol donanımı yapmaktan oldukça uzaklaşmış durumda. Ancak, Sega'nın Morpheus/Oculus VR sistemleri için oyun üretme ihtimali her zaman bulunmakta...

Artık, neredeyse kimse 3D ile ilgilenmiyor ancak televizyonunuz sorun çıkaran gözlüklere ihtiyaç duymadan gerçekçi 3D görüntü sunabiliyor olsaydı bu durum değişebilirdi.Gözlüksüz 3D, insanların televizyonlarında üçüncü boyutu istemekten vazgeçmeleri ile var olma isteğinin büyük kısmını kaybetti ancak halen bu konu hakkında yeni haberler duymayı özlüyoruz. Eski CES gösterimlerine bakıldığında tam olarak belirli bir noktada durmadığınız takdirde baş ağrısı başta olmak üzere pek çok problem ile karşılaştığınız sürüyle gösterim bulunmaktaydı. Teknolojinin en iyi günleri bunlar olmasa da, bu günlerin de önemi büyüktü.Aslında halen gözlüksüz 3D televizyonlar etrafta gezinmekte ancak bunlardan çok sayıda bulunmuyor. 2014'ün başlarında, Philips tarafından gösterimi yapılan bir Lenticular-tabanlı 3D TV bulunmaktaydı ve Nintendo 3DS'lerde kullanılan Parallax bariyeri teknolojisi ile karşılaştırılabilmekteydi.Samsung da CES 2014'te bir televizyonun gösterimini yaparak 30'un üstünde farklı konumda oturduğunuzda 3D görüntü alabildiğiniz 4K bir televizyonu tanıtmıştı.Ancak asıl geri gelmesini istediğimiz proje, MIT'nin 2012'de gösterdiği Holograph teknolojisi oluyor. 2014'te bir kez daha MIT News üzerinde beliren bu teknoloji, ne yazık ki Samsung'un veya LG'nin tutunacağı bir teknolojiye henüz yaklaşmış değil.Bu teknoloji, var olan LCD teknolojisini kullanarak hologram benzeri bir etki yaratıyor ve bu etki, normal gözlüksüz 3D teknolojisinden oldukça farklı duruyor. Bu teknolojinin projeksiyon benzeri ekranı, anlaşıldığı kadarıyla, belirli noktalarda durma gereksinimini ortadan kaldırmakta.Geri gelecek mi? Bildiğimiz kadarıyla Holograph TV teknolojisi halen üzerinde uğraşılan teknolojiler arasında. Ancak bu teknolojinin laboratuvarları terk edip evimize girip girmeyeceği bu noktadaki asıl soru oluyor. Tahminler ise, şu anki hali ile evimize girmeyi başaramayacağı...Panasonic'in Android telefonlarını hatırlıyor musunuz? Eğer hatırlamıyorsanız endişelenmenize gerek yok çünkü bu telefonları hatırlayan kişilerin sayısı oldukça sınırlı. 2012 yılında Panasonic, HTC ve LG'nin tarafına geçerek Samsung'un market payının bir kısmını koparmaya çalışacak gibi gözüküyordu.Telefonlar alıştığımız büyük açılışlarla sunuldu ancak bu sunumun devamı gerçekleştirilemedi. Panasonic, telefonlar konusunda su geçirmezlik ile takıntılı olarak zamanının bir miktar ilerisindeydi.Panasonic Eluga'nın neden Avrupa marketine hiç giriş yapmadığı ise tam olarak çözülemeyen bir detay olarak kalmaya devam edecek ama bunun en büyük sebebinin telefon ağları ile anlaşmaların yapılamaması olabilir. Ve Avrupa'da, bir telefon ağı ile anlaşmanız yoksa telefonunuzun büyük bir kitleye ulaşması pek mümkün değil.Firmanın TV marketinde yaşadığı sorunların sebebinin de Eluga olması ihtimali bulunmakta. Panasonic, plazma TV'lerin önde giden isimlerindendi. Ancak 2012'de plazma TV'lerin marketi terk etmeye başladıkları açıktı. Panasonic, ilginç bir şekilde 2012'nin sonlarında kendini toparlamaya başladı ve Japonya'nın dışında telefon üretmemek, bu toparlanmanın bir parçası olabilir.Geri gelecek mi? Panasonic Eluga'nın markete tekrar dönüş yapmasını bekleyemeyiz ancak firma Android marketinde bir kez daha şansını deneyebilir gibi duruyor. Geçtiğimiz ay Photokina konferansında Panasonic CM1 duyuruldu ancak firmanın bu kez markete bütün gücü ile girmeye çalıştığını söylemek doğru olmaz.Android'in ortaya çıktığı yıllarda, 2008-2010, hemen herkes her şeyin üzerine bir işletim sistemi koymak ile takıntılıydı. Tost makinanızda Android, buzdolabınızda Android ve aklına gelebilecek neredeyse herşeyde Android.Ancak bu işletim sistemi takıntısından akılda kalan bazı parçalar bulunmakta: Android Mikrodalga fırın gibi. Bu konuda bazı denemeler görmüş olsak da, bu denemeler henüz mağazalara ulaşmış değiller. Touch Revolution, CES 2010'da bir Android mikrodalganın tanıtımını yaptı. Bu tanıtım, yaklaşık olarak konseptin varlığını göstermek için yapılmıştı ve bir dikkat çekme çabasını andırmaktaydı.Şimdi bakıldığında ise, Touch Revolution'ın geçmişte kaldığı gözüküyor ancak mikrodalga fırınının güzel gözükmediğini söylemek doğru olmaz.Android rüya evinin gerçeğe dönüşmemesinin sebebi ise, pek çok kişi tarafından aptalca bir fikir olarak gözükmesiydi. Google, Android'i tabletler ve telefonlarda mükemmelleştirmek için altı yılın üstünde bir zamandır çalışmakta.Ancak bu durum değişebilir. Android Wear ile beraber sadece temel bilgileri ve temel hareketleri algılayabilecek bir arayüz ortaya çıkmış durumda ve ev gereçleri de bu işletim sisteminden faydalanabilirler.Geri gelecek mi? Mikrodalgalarda normal bir Android ile karşılaşmamız pek mümkün gözükmüyor. Ancak giderek büyüyen Android ekosistemine bakıldığında, bu sistemin evlerimizin hemen her köşesine girebileceğini görmek pek zor değil.Microsoft Surface tabletlerinden önce, firma tarafından daha farklı bir Surface üretilmişti. Bu Surface oldukça büyüktü ve kucağınızda kullanmanız kesinlikle ilginç bir görüntü yaratacaktı.Bu Surface, 88.9kg ağırlığında olan 30 inçlik bir dokunmatik ekran masaydı; ya da bilgisayardı. Hemen herkesin, dört yaşındaki kuzeniniz de dahil, bir tablet kullanıcısı olmadığı bu dönemde, bu ürün çok küçük bir grubun isteyeceği bir cihaz gibi gözükmekteydi. Bilgi olsun diye belirtmekte fayda var, bu ürün çıktığı sırada ilk Android telefon henüz satışta değildi.Peki ne oldu da masalarımız hâlâ hareketlerimize cevapsız kalıyorlar?Surface 1.0, 2011 yılında Samsung'un SUR40 ürünü ile takip edildi ve bu sırada adı PixelSense olarak değişti. İlk Surface ve bunu takip eden ürün, insanların alacağı bir şeyden ziyade, bir gösteri aracıydı.Şimdi bu ürünler tarihin bir parçası olarak gözükmekte. Ancak hâlâ daha yeni olan Samsung SUR40 modelini almanız mümkün.Geri gelecek mi? Microsoft Surface aslında hiçbir zaman ortamı terk etmedi. Sadece biz normal kişiler Surface 1.0 ile karşılaşmayı başaramadık. Bu ürün, sunumlarda kullanılmakta olan bir parça olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ki şu anda kullanılan 40 inçlik Surface modelinin iPad mini'den daha düşük bir çözünürlüğe sahip olması, ışığın üstünden çekilmesine sebep oluyor. Artık, neredeyse kimse 3D ile ilgilenmiyor ancak televizyonunuz sorun çıkaran gözlüklere ihtiyaç duymadan gerçekçi 3D görüntü sunabiliyor olsaydı bu durum değişebilirdi. Gözlüksüz 3D, insanların televizyonlarında üçüncü boyutu istemekten vazgeçmeleri ile var olma isteğinin büyük kısmını kaybetti ancak halen bu konu hakkında yeni haberler duymayı özlüyoruz. Eski CES gösterimlerine bakıldığında tam olarak belirli bir noktada durmadığınız takdirde baş ağrısı başta olmak üzere pek çok problem ile karşılaştığınız sürüyle gösterim bulunmaktaydı. Teknolojinin en iyi günleri bunlar olmasa da, bu günlerin de önemi büyüktü. Aslında halen gözlüksüz 3D televizyonlar etrafta gezinmekte ancak bunlardan çok sayıda bulunmuyor. 2014'ün başlarında, Philips tarafından gösterimi yapılan bir Lenticular-tabanlı 3D TV bulunmaktaydı ve Nintendo 3DS'lerde kullanılan Parallax bariyeri teknolojisi ile karşılaştırılabilmekteydi. Samsung da CES 2014'te bir televizyonun gösterimini yaparak 30'un üstünde farklı konumda oturduğunuzda 3D görüntü alabildiğiniz 4K bir televizyonu tanıtmıştı. Ancak asıl geri gelmesini istediğimiz proje, MIT'nin 2012'de gösterdiği Holograph teknolojisi oluyor. 2014'te bir kez daha MIT News üzerinde beliren bu teknoloji, ne yazık ki Samsung'un veya LG'nin tutunacağı bir teknolojiye henüz yaklaşmış değil. Bu teknoloji, var olan LCD teknolojisini kullanarak hologram benzeri bir etki yaratıyor ve bu etki, normal gözlüksüz 3D teknolojisinden oldukça farklı duruyor. Bu teknolojinin projeksiyon benzeri ekranı, anlaşıldığı kadarıyla, belirli noktalarda durma gereksinimini ortadan kaldırmakta. Geri gelecek mi? Bildiğimiz kadarıyla Holograph TV teknolojisi halen üzerinde uğraşılan teknolojiler arasında. Ancak bu teknolojinin laboratuvarları terk edip evimize girip girmeyeceği bu noktadaki asıl soru oluyor. Tahminler ise, şu anki hali ile evimize girmeyi başaramayacağı... Panasonic telefonlar Panasonic'in Android telefonlarını hatırlıyor musunuz? Eğer hatırlamıyorsanız endişelenmenize gerek yok çünkü bu telefonları hatırlayan kişilerin sayısı oldukça sınırlı. 2012 yılında Panasonic, HTC ve LG'nin tarafına geçerek Samsung'un market payının bir kısmını koparmaya çalışacak gibi gözüküyordu. Telefonlar alıştığımız büyük açılışlarla sunuldu ancak bu sunumun devamı gerçekleştirilemedi. Panasonic, telefonlar konusunda su geçirmezlik ile takıntılı olarak zamanının bir miktar ilerisindeydi. Panasonic Eluga'nın neden Avrupa marketine hiç giriş yapmadığı ise tam olarak çözülemeyen bir detay olarak kalmaya devam edecek ama bunun en büyük sebebinin telefon ağları ile anlaşmaların yapılamaması olabilir. Ve Avrupa'da, bir telefon ağı ile anlaşmanız yoksa telefonunuzun büyük bir kitleye ulaşması pek mümkün değil. Firmanın TV marketinde yaşadığı sorunların sebebinin de Eluga olması ihtimali bulunmakta. Panasonic, plazma TV'lerin önde giden isimlerindendi. Ancak 2012'de plazma TV'lerin marketi terk etmeye başladıkları açıktı. Panasonic, ilginç bir şekilde 2012'nin sonlarında kendini toparlamaya başladı ve Japonya'nın dışında telefon üretmemek, bu toparlanmanın bir parçası olabilir. Geri gelecek mi? Panasonic Eluga'nın markete tekrar dönüş yapmasını bekleyemeyiz ancak firma Android marketinde bir kez daha şansını deneyebilir gibi duruyor. Geçtiğimiz ay Photokina konferansında Panasonic CM1 duyuruldu ancak firmanın bu kez markete bütün gücü ile girmeye çalıştığını söylemek doğru olmaz. Mikrodalga üzerinde Android Android'in ortaya çıktığı yıllarda, 2008-2010, hemen herkes her şeyin üzerine bir işletim sistemi koymak ile takıntılıydı. Tost makinanızda Android, buzdolabınızda Android ve aklına gelebilecek neredeyse herşeyde Android. Ancak bu işletim sistemi takıntısından akılda kalan bazı parçalar bulunmakta: Android Mikrodalga fırın gibi. Bu konuda bazı denemeler görmüş olsak da, bu denemeler henüz mağazalara ulaşmış değiller. Touch Revolution, CES 2010'da bir Android mikrodalganın tanıtımını yaptı. Bu tanıtım, yaklaşık olarak konseptin varlığını göstermek için yapılmıştı ve bir dikkat çekme çabasını andırmaktaydı. Şimdi bakıldığında ise, Touch Revolution'ın geçmişte kaldığı gözüküyor ancak mikrodalga fırınının güzel gözükmediğini söylemek doğru olmaz. Android rüya evinin gerçeğe dönüşmemesinin sebebi ise, pek çok kişi tarafından aptalca bir fikir olarak gözükmesiydi. Google, Android'i tabletler ve telefonlarda mükemmelleştirmek için altı yılın üstünde bir zamandır çalışmakta. Ancak bu durum değişebilir. Android Wear ile beraber sadece temel bilgileri ve temel hareketleri algılayabilecek bir arayüz ortaya çıkmış durumda ve ev gereçleri de bu işletim sisteminden faydalanabilirler. Geri gelecek mi? Mikrodalgalarda normal bir Android ile karşılaşmamız pek mümkün gözükmüyor. Ancak giderek büyüyen Android ekosistemine bakıldığında, bu sistemin evlerimizin hemen her köşesine girebileceğini görmek pek zor değil. Masa üzerindeki Microsoft Surface Microsoft Surface tabletlerinden önce, firma tarafından daha farklı bir Surface üretilmişti. Bu Surface oldukça büyüktü ve kucağınızda kullanmanız kesinlikle ilginç bir görüntü yaratacaktı. Bu Surface, 88.9kg ağırlığında olan 30 inçlik bir dokunmatik ekran masaydı; ya da bilgisayardı. Hemen herkesin, dört yaşındaki kuzeniniz de dahil, bir tablet kullanıcısı olmadığı bu dönemde, bu ürün çok küçük bir grubun isteyeceği bir cihaz gibi gözükmekteydi. Bilgi olsun diye belirtmekte fayda var, bu ürün çıktığı sırada ilk Android telefon henüz satışta değildi. Peki ne oldu da masalarımız hâlâ hareketlerimize cevapsız kalıyorlar? Surface 1.0, 2011 yılında Samsung'un SUR40 ürünü ile takip edildi ve bu sırada adı PixelSense olarak değişti. İlk Surface ve bunu takip eden ürün, insanların alacağı bir şeyden ziyade, bir gösteri aracıydı. Şimdi bu ürünler tarihin bir parçası olarak gözükmekte. Ancak hâlâ daha yeni olan Samsung SUR40 modelini almanız mümkün. Geri gelecek mi? Microsoft Surface aslında hiçbir zaman ortamı terk etmedi. Sadece biz normal kişiler Surface 1.0 ile karşılaşmayı başaramadık. Bu ürün, sunumlarda kullanılmakta olan bir parça olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ki şu anda kullanılan 40 inçlik Surface modelinin iPad mini'den daha düşük bir çözünürlüğe sahip olması, ışığın üstünden çekilmesine sebep oluyor. 80'lerde geleceğin ucu çok açık gözüküyordu. Video oyunları henüz evlere adım atmaya başlamışlardı ve bebeklerin ellerinde iPhone bulunmazken, ev bilgisayarları henüz çok yeniydi ve çok pahalıydı. İlk Mac masaüstü bilgisayar 1984 yılında yayınlanmıştı ve bu bilgisayarın fiyatı günümüzdeki Mac Pro'ya eşdeğer idi.Ayrıca 1980lerde tanıtımı yapılan bir başka ürün daha bulunmaktaydı: Atari Mindlink. Bir kafa bandından oluşan bu ürün ile bilgisayar oyunlarını kontrol edebilecektiniz.Diğer pek çok teknoloji ilginçliği gibi bu ürün de 1983 CES şovunda gösterilip, ardından hızlı bir şekilde kaybolmuştu ve asla genel kullanıma çıkmamıştı. Eğer nasıl çalıştığı düşünülür ise, bu duruma şaşırmamak lazım.Bu ürünün beyin dalgalarınızı kullanarak oyunu yönettiğini düşünebilirsiniz ama yanılmış olursunuz. Mindlink'in aslında yaptığı şey, yüz kaslarınızın hareketlerini algılamak. Anlaşıldığı kadarıyla, cihazı kontrol etmek kısa süre içinde insanlarda baş ağrısına yol açıyordu. Tabii ki bu ürünün ellerini kullanma imkanı olmayan kişiler için büyük avantajları olduğunu söyleyebiliriz ama Mindlink, bu diğer seçenekleri keşfedemeden rafa kaldırıldı.Geri gelecek mi? Bu ürünün geri geleceğini düşünmek büyük bir hata olabilir ancak günümüzde benzer sistemler ve hatta beyin dalgaları üzerinde çalışılan pek çok proje bulunmakta.Eğer Apple'ın bir oyun konsolu ürettiğini söylerseniz, kısa sürede etrafınızın heyecanlı Apple hayranları ile dolacağını tahmin edebilirsiniz. Aslında, Apple zaten bir oyun konsolu yapmış bulunmakta. 1995 yılında satılmaya başlayan bu konsolun adı Pippin idi ve tabii ki o günlerdeki oyunlarda, gerçek anlamda, pikselleri sayabilmeniz ve karakterlerin yapıldığı poligon sayısını görebilmeniz mümkündü. Ne yazık ki bu konsol, çok iyi bir geri dönüş almadı.Sony'nin veya Nintendo'nun yolunu tercih etmek yerine Apple, geliştiricilerin konsol için lisans almalarına uğraştı. Bu şekilde Apple'ın omzunda daha düşük bir sorumluluk bulunacaktı.Konsol, Bandai'ye lisanslandı ve bu da cihazın ABD'de 650 dolar fiyatla satışa çıkmasına sebep oldu. Bu fiyat, Sony PlayStation'ın iki katı ve Nintendo 64'ün üç katıydı.Tahmin edilebileceği gibi, bu konsolu satın alan kişi sayısı oldukça az oldu ve bu konsol rafa kaldırılmak zorunda kaldı.Geri gelecek mi? Apple'ın yeni bir konsol üretmekte olduğuna dair söylentiler birkaç yıldır etrafta dolaşmakta. Ancak eğer böyle bir ürün üretilirse, bu ürün büyük ihtimalle diğer ürünlerin birleşimine benzeyecek. Yeni çıkacak bir Apple TV kutusunun iOS oyunlarını desteklemesi, pek de garip karşılanacak bir durum olmayabilir...Smell-o-vision, duyduğunuzda şaka sanabileceğiniz ancak gerçek olan teknolojilerden biri. 1900'ların başlarında, sinemalar henüz genç iken, sinema salonlarına çeşitli kokular doldurularak izleyicilerin sinema tecrübesi genişletilmeye çalışılıyordu.Tahmin edilebileceği gibi bu pek çok kişi tarafından hoş karşılanmadı.Bu sistemin hemen ardından olmasa da, 2001 yılında bir grup girişimci evlerimizde de böyle bir sisteme ihtiyaç duyabileceğimizi düşündü ve hatta projeleri için 20 milyon dolar toplamayı bile başardılar ve bu ürün gerçekten iSmell olarak adlandırıldı.Buradaki problem ise oldukça açıktı: Neden kokuları sentezleyebilen bir cihazı USB ile bilgisayarınıza bağlamak isteyesiniz ki?Ancak, olaya biraz daha soyut olarak bakarsak, DigiScent iSmell'in oldukça ilginç bir teknoloji ürünü olduğunu belirtmek lazım. İçerisinde 128 temel kokuyu depolayabilen bu cihaz, isteğe göre bu kokuları karıştırarak daha pek çok farklı kokuya daha ulaşabiliyor.Geri gelecek mi? DigiScent'in artık kaybolmuş olduğunu söylemek mümkün ancak var olan daha pek çok koku sentez teknolojisi projesi bulunmakta. Bu projelerin nereye gideceği bilinmez ama bir kez daha iSmell ile karşılaşmayacağımızı söylemek mümkün...E-okuyucu marketini e-ink tamamen elinde bulundurmaktaydı. Android'in varlığından daha önce etrafta bulunsa da, Kindle Paperwhite gibi okuyucular ile elde ettiğiniz ışık dışında, bu teknoloji büyük oranda aynı şey.Ancak bir zamanlar bu teknolojiden daha büyük bir beklenti vardı. Mirasol ekranlar, e-ink ile aynı pil avantajlarını taşırken, çok fazla enerji harcamıyor ve genellikle kabul edilebilir renkler sunuyorlardı.Geçtiğimiz yıllar içerisinde Mirasol e-okuyucuların birkaç kez sunulduklarını gördük ancak ekranı kullanan ve şu anda alabileceğiniz tek ürün, Qualcomm Toq akıllı saat. Bu saatin de ekranının bir inç olduğu düşünülürse, pek bir okuma yapmak mümkün olmuyor.Mirasol, her zaman bir Qualcomm projesi idi ancak firma, ekran teknolojisinin bir tablet veya büyük bir e-okuyucuya sığdırmanın oldukça zor olduğu kararı aldı. Planlanmış olan e-okuyucu, 2012 yılında rafa kaldırıldı ve Qualcomm yaklaşık olarak aynı zamanlarda Mirasol ekranları kendi üretmeyi bıraktı.Bunu takip eden plan belirli bir şekilde, bu teknolojiyi, Mirasol'u isteyen diğer firmalardan birine lisanslamak. Son iki yıl içerisinde herhangi bir Mirasol okuyucu görmedik ancak bu yüzden ümit kesmeye gerek yok değil mi?Geri gelecek mi? Dışarıda pek çok farklı e-okuyucu bulunmakta ve bunların bazılarının renkli e-ink teknolojisine sahip olduklarını da söyleyebiliyoruz. Ancak teknolojilerin değişimleri düşünülürse, bu ürünün bir daha geri geleceğini söylemek pek doğru olmaz. 80'lerde geleceğin ucu çok açık gözüküyordu. Video oyunları henüz evlere adım atmaya başlamışlardı ve bebeklerin ellerinde iPhone bulunmazken, ev bilgisayarları henüz çok yeniydi ve çok pahalıydı. İlk Mac masaüstü bilgisayar 1984 yılında yayınlanmıştı ve bu bilgisayarın fiyatı günümüzdeki Mac Pro'ya eşdeğer idi. Ayrıca 1980lerde tanıtımı yapılan bir başka ürün daha bulunmaktaydı: Atari Mindlink. Bir kafa bandından oluşan bu ürün ile bilgisayar oyunlarını kontrol edebilecektiniz. Diğer pek çok teknoloji ilginçliği gibi bu ürün de 1983 CES şovunda gösterilip, ardından hızlı bir şekilde kaybolmuştu ve asla genel kullanıma çıkmamıştı. Eğer nasıl çalıştığı düşünülür ise, bu duruma şaşırmamak lazım. Bu ürünün beyin dalgalarınızı kullanarak oyunu yönettiğini düşünebilirsiniz ama yanılmış olursunuz. Mindlink'in aslında yaptığı şey, yüz kaslarınızın hareketlerini algılamak. Anlaşıldığı kadarıyla, cihazı kontrol etmek kısa süre içinde insanlarda baş ağrısına yol açıyordu. Tabii ki bu ürünün ellerini kullanma imkanı olmayan kişiler için büyük avantajları olduğunu söyleyebiliriz ama Mindlink, bu diğer seçenekleri keşfedemeden rafa kaldırıldı. Geri gelecek mi? Bu ürünün geri geleceğini düşünmek büyük bir hata olabilir ancak günümüzde benzer sistemler ve hatta beyin dalgaları üzerinde çalışılan pek çok proje bulunmakta. Apple oyun konsolu Eğer Apple'ın bir oyun konsolu ürettiğini söylerseniz, kısa sürede etrafınızın heyecanlı Apple hayranları ile dolacağını tahmin edebilirsiniz. Aslında, Apple zaten bir oyun konsolu yapmış bulunmakta. 1995 yılında satılmaya başlayan bu konsolun adı Pippin idi ve tabii ki o günlerdeki oyunlarda, gerçek anlamda, pikselleri sayabilmeniz ve karakterlerin yapıldığı poligon sayısını görebilmeniz mümkündü. Ne yazık ki bu konsol, çok iyi bir geri dönüş almadı. Sony'nin veya Nintendo'nun yolunu tercih etmek yerine Apple, geliştiricilerin konsol için lisans almalarına uğraştı. Bu şekilde Apple'ın omzunda daha düşük bir sorumluluk bulunacaktı. Konsol, Bandai'ye lisanslandı ve bu da cihazın ABD'de 650 dolar fiyatla satışa çıkmasına sebep oldu. Bu fiyat, Sony PlayStation'ın iki katı ve Nintendo 64'ün üç katıydı. Tahmin edilebileceği gibi, bu konsolu satın alan kişi sayısı oldukça az oldu ve bu konsol rafa kaldırılmak zorunda kaldı. Geri gelecek mi? Apple'ın yeni bir konsol üretmekte olduğuna dair söylentiler birkaç yıldır etrafta dolaşmakta. Ancak eğer böyle bir ürün üretilirse, bu ürün büyük ihtimalle diğer ürünlerin birleşimine benzeyecek. Yeni çıkacak bir Apple TV kutusunun iOS oyunlarını desteklemesi, pek de garip karşılanacak bir durum olmayabilir... DigiScent iSmell Smell-o-vision, duyduğunuzda şaka sanabileceğiniz ancak gerçek olan teknolojilerden biri. 1900'ların başlarında, sinemalar henüz genç iken, sinema salonlarına çeşitli kokular doldurularak izleyicilerin sinema tecrübesi genişletilmeye çalışılıyordu. Tahmin edilebileceği gibi bu pek çok kişi tarafından hoş karşılanmadı. Bu sistemin hemen ardından olmasa da, 2001 yılında bir grup girişimci evlerimizde de böyle bir sisteme ihtiyaç duyabileceğimizi düşündü ve hatta projeleri için 20 milyon dolar toplamayı bile başardılar ve bu ürün gerçekten iSmell olarak adlandırıldı. Buradaki problem ise oldukça açıktı: Neden kokuları sentezleyebilen bir cihazı USB ile bilgisayarınıza bağlamak isteyesiniz ki? Ancak, olaya biraz daha soyut olarak bakarsak, DigiScent iSmell'in oldukça ilginç bir teknoloji ürünü olduğunu belirtmek lazım. İçerisinde 128 temel kokuyu depolayabilen bu cihaz, isteğe göre bu kokuları karıştırarak daha pek çok farklı kokuya daha ulaşabiliyor. Geri gelecek mi? DigiScent'in artık kaybolmuş olduğunu söylemek mümkün ancak var olan daha pek çok koku sentez teknolojisi projesi bulunmakta. Bu projelerin nereye gideceği bilinmez ama bir kez daha iSmell ile karşılaşmayacağımızı söylemek mümkün... Mirasol'dan renkli e-kitap okuyucular E-okuyucu marketini e-ink tamamen elinde bulundurmaktaydı. Android'in varlığından daha önce etrafta bulunsa da, Kindle Paperwhite gibi okuyucular ile elde ettiğiniz ışık dışında, bu teknoloji büyük oranda aynı şey. Ancak bir zamanlar bu teknolojiden daha büyük bir beklenti vardı. Mirasol ekranlar, e-ink ile aynı pil avantajlarını taşırken, çok fazla enerji harcamıyor ve genellikle kabul edilebilir renkler sunuyorlardı. Geçtiğimiz yıllar içerisinde Mirasol e-okuyucuların birkaç kez sunulduklarını gördük ancak ekranı kullanan ve şu anda alabileceğiniz tek ürün, Qualcomm Toq akıllı saat. Bu saatin de ekranının bir inç olduğu düşünülürse, pek bir okuma yapmak mümkün olmuyor. Mirasol, her zaman bir Qualcomm projesi idi ancak firma, ekran teknolojisinin bir tablet veya büyük bir e-okuyucuya sığdırmanın oldukça zor olduğu kararı aldı. Planlanmış olan e-okuyucu, 2012 yılında rafa kaldırıldı ve Qualcomm yaklaşık olarak aynı zamanlarda Mirasol ekranları kendi üretmeyi bıraktı. Bunu takip eden plan belirli bir şekilde, bu teknolojiyi, Mirasol'u isteyen diğer firmalardan birine lisanslamak. Son iki yıl içerisinde herhangi bir Mirasol okuyucu görmedik ancak bu yüzden ümit kesmeye gerek yok değil mi? Geri gelecek mi? Dışarıda pek çok farklı e-okuyucu bulunmakta ve bunların bazılarının renkli e-ink teknolojisine sahip olduklarını da söyleyebiliyoruz. Ancak teknolojilerin değişimleri düşünülürse, bu ürünün bir daha geri geleceğini söylemek pek doğru olmaz.