Ejderhalar alev saçan nefesleriyle her yeri kavuruyor, savaşçılar dev kılıçlarıyla düşmanların üzerine atlıyor, büyücüler yaralı savaşçıları iyileştirmek için sağlık büyüleri yapmaktan vakit buldukları aralarda düşmanların üzerine ateş topları ve yıldırımlar savuruyor ama yine de rakip takımın savaşçılarını durdurmak mümkün olmuyor ve düşman kaleye girip bayrağı alıyor!

Bu okuduğunuz senaryo size çok manasız geliyorsa, henüz e-spor kavramı ile tanışmamış olabilirsiniz ama DOTA türevi online oyunlarda her gün buna benzer maceralar milyonlarca kez yaşanıyor. Video oyunlarını seven milyonlarca genç online oyunlarda tek başına veya takım halinde birbirleriyle kıyasıyla mücadele ediyorlar. Hatta, bu mücadele artık o kadar ciddi duruma geldi ki, rakip takımları yenmek için hergün toplanıp, konsere hazırlanan bir müzik grubu gibi, oyunların içinde saatlerce antrenmanlar yapıyorlar. Zayıf noktalarını belirleyip kendilerini geliştirmek için stratejiler belirliyorlar.

Geçtiğimiz günlerde ABD'nin en önemli spor salonlarından biri olan Madison Square Garden'da tam 5000 kişi, dünyanın en iyi video oyun takımlarının birbirleriyle kapışmasını seyrederek salonu yıkarcasına tezahürat yaptılar. İşte bu çılgınlığın ismine artık, e-spor diyoruz. Bir zamanlar tüm dünyanın merakla seyrettiği boks maçlarının yapıldığı spor salonunda artık insanlar birbirleriyle video oyunlarının içinde dövüşüyorlar ve salondaki seyircileri boks maçlarındaki kadar eğlendirebiliyorlar. 

Basketbol, boks ve sirk oyunları için kullanılan Madison Square Garden bir süredir, Elektronik Sporlar Ligi (ELS) için de yoğun olarak kullanılıyor ve dünyanın her yerinden gelen oyuncular, cebi dolgun elektronik üreticilerinin sponsorluğunda, bu arenada birbiriyle karşılaşıyor.  Üstelik sadece Madison Square Garden de değil. Seattle'daki bri spor salonunda 10 bin kişi Uluslararası Dota Yarışmasını seyretmek için bilet aldı. Seyirciler arasında İsveç'ten, Berlin'den, Çin'den gelenler de vardı. Ayrıca, video oyunlarındaki karşılaşmaları canlı veren Twicth kanalını her gün seyreden 20 milyon insanı da unutmayalım.

Futbol, basketbol, at yarışları nasıl tutkuyla seyredilen spor dallarıysa, artık video oyun maçları da, ya da diğer ismiyle, e-spor karşılaşmaları da fanatik seyircilere sahip olmaya başlıyor.e-spor'un bu kadar büyük bir fenomen olması aslında hiç beklenmiyordu. Açıkcası, eğlence dünyasında da, teknoloji dünyasında da kimse "gözlüklü, sivilceli, asosyal" bir grup video oyuncusunu seyretmenin ilginç bulunacağını ve bunun için bir de bilet parası ödenebileceğini düşünmüyordu. Zira Hollywood 80'ler ve 90'lar boyunca video oyunlarını "gözlüklü, sivilceli, ana kuzusu, asosyal" oğlanların uğraşı olarak resmederek kendisine büyük bir rakip olacak video oyun dünyasına çok ağır bir tekme atmıştı. Ancak, Hollywood'un iftiralarla ve hakaretlerle dolu haksız rekabetine rağmen video oyun pazarı o kadar büyüdü ki, video oyunlarının dünya çapındaki ekonomik büyüklüğü sinema endüstrisinin toplam büyüklüğünü geçeli yıllar oluyor. Artık Destiny gibi bir video oyununu yapmak için 500 milyon dolara yakın bütçe harcanıyor, Call of Duty gibi video oyun serileri her sene milyar dolarlık cirolar yapıyorlar. Dolayısıyla insanlar video oyunlarının ne kadar lezzetli bir eğlence yöntemi olduğunu çoktan anladılar ve artık 80'li, 90'lı yıllarda Hollywood filmlerinde insanların gözüne sokulan "video oyunları ile ilgilenenler asosyal, gözlüklü, sivilceli, ergen, ruh hastası zavallılardır," vurgusunu alaycı bir gülümseme ile hatırlıyorlar. Kaldı ki, en önemli Holywood aktörleri ve yönetmenleri, çoktan milyarlarca dolar ekonomik büyüklüğe sahip video oyunlarının içinde yer almaya başladılar. Kimsi seslendirme yapıyor, kimisi oyunların reklamlarını hazırlıyor, kimisi oyun içi karakterlere görüntüsünü veriyor... Dolayısıyla gelecekte seyircisini video oyunlarına kaptırma endişesi yaşayan Holywood fabrikasının kendini yırtarcasına video oyunlarını karalaması 80'li ve 90'lı yıllarda biraz işe yarasa da, kaçınılmaz sonucu durdurmayı başaramadı ve artık insanlar film seyretmek yerine video oyunları ile oynamayı tercih ediyorlar. İlgi bu kadar büyük olunca, e-spor'un ekonomik karşılığı da büyük oluyor. Bütün dünyadan büyük ilgi gören bu karşılaşmalara reklam vermek isteyen, sponsor olan büyük şirketlerin yanında, gelip izlemek için bilet alan seyircileri de düşünecek olursa, bir e-spor müsabakası büyük bir ekonomik gelir yaratıyor. Bunun bir kısmını da yarışmalarda dereceye girenlerle paylaşmak elbette çok adil bir davranış. O paylar da 100 bin dolarları buluyor. New York'taki Dota 2 yarışmasında birincinin ödülü 100 bin dolar, ikincinin ödülü ise 52 bin dolar olarak belirlenmişti.Paralar büyük olunca, takımlar da profesyonel olmaya başlıyor. Pek çok e-spor takımı, tüm hayatını, enerjisini bu işe harcayan gençlerden oluşuyor. Bu takımların iş bitirici bir menajeri bulunuyor ve takım turnuva'da birinci gelmese bile, dev teknoloji şirketlerini takıma sponsor olmaya ikna ederek her oyuncu için büyük kazançlar elde edebiliyor.Bu takımların ayrıca, kendilerine ait oyun sunucuları dünyanın her yerinde oyuncuları çekiyor ve bu kadar trafik de elbette güzel paralar kazandırıyor. Oyuncularının kiminin kalabalık takipçi sayısına sahip özel You Tube kanalı bulunuyor, kimisi video oyunlarından canlı yayın yapan dijital kanallar işletiyor ve çoğu da sadece oyun oynayarak, her ay binlerce dolar kazanıyorlar. Futbol, basketbol, at yarışları nasıl tutkuyla seyredilen spor dallarıysa, artık video oyun maçları da, ya da diğer ismiyle, e-spor karşılaşmaları da fanatik seyircilere sahip olmaya başlıyor. e-spor'un bu kadar büyük bir fenomen olması aslında hiç beklenmiyordu. Açıkcası, eğlence dünyasında da, teknoloji dünyasında da kimse "gözlüklü, sivilceli, asosyal" bir grup video oyuncusunu seyretmenin ilginç bulunacağını ve bunun için bir de bilet parası ödenebileceğini düşünmüyordu. Zira Hollywood 80'ler ve 90'lar boyunca video oyunlarını "gözlüklü, sivilceli, ana kuzusu, asosyal" oğlanların uğraşı olarak resmederek kendisine büyük bir rakip olacak video oyun dünyasına çok ağır bir tekme atmıştı. Ancak, Hollywood'un iftiralarla ve hakaretlerle dolu haksız rekabetine rağmen video oyun pazarı o kadar büyüdü ki, video oyunlarının dünya çapındaki ekonomik büyüklüğü sinema endüstrisinin toplam büyüklüğünü geçeli yıllar oluyor. Artık Destiny gibi bir video oyununu yapmak için 500 milyon dolara yakın bütçe harcanıyor, Call of Duty gibi video oyun serileri her sene milyar dolarlık cirolar yapıyorlar. Dolayısıyla insanlar video oyunlarının ne kadar lezzetli bir eğlence yöntemi olduğunu çoktan anladılar ve artık 80'li, 90'lı yıllarda Hollywood filmlerinde insanların gözüne sokulan "video oyunları ile ilgilenenler asosyal, gözlüklü, sivilceli, ergen, ruh hastası zavallılardır," vurgusunu alaycı bir gülümseme ile hatırlıyorlar. Kaldı ki, en önemli Holywood aktörleri ve yönetmenleri, çoktan milyarlarca dolar ekonomik büyüklüğe sahip video oyunlarının içinde yer almaya başladılar. Kimsi seslendirme yapıyor, kimisi oyunların reklamlarını hazırlıyor, kimisi oyun içi karakterlere görüntüsünü veriyor... Dolayısıyla gelecekte seyircisini video oyunlarına kaptırma endişesi yaşayan Holywood fabrikasının kendini yırtarcasına video oyunlarını karalaması 80'li ve 90'lı yıllarda biraz işe yarasa da, kaçınılmaz sonucu durdurmayı başaramadı ve artık insanlar film seyretmek yerine video oyunları ile oynamayı tercih ediyorlar.  E-spor'da büyük para var İlgi bu kadar büyük olunca, e-spor'un ekonomik karşılığı da büyük oluyor. Bütün dünyadan büyük ilgi gören bu karşılaşmalara reklam vermek isteyen, sponsor olan büyük şirketlerin yanında, gelip izlemek için bilet alan seyircileri de düşünecek olursa, bir e-spor müsabakası büyük bir ekonomik gelir yaratıyor. Bunun bir kısmını da yarışmalarda dereceye girenlerle paylaşmak elbette çok adil bir davranış. O paylar da 100 bin dolarları buluyor. New York'taki Dota 2 yarışmasında birincinin ödülü 100 bin dolar, ikincinin ödülü ise 52 bin dolar olarak belirlenmişti. Paralar büyük olunca, takımlar da profesyonel olmaya başlıyor. Pek çok e-spor takımı, tüm hayatını, enerjisini bu işe harcayan gençlerden oluşuyor. Bu takımların iş bitirici bir menajeri bulunuyor ve takım turnuva'da birinci gelmese bile, dev teknoloji şirketlerini takıma sponsor olmaya ikna ederek her oyuncu için büyük kazançlar elde edebiliyor. Bu takımların ayrıca, kendilerine ait oyun sunucuları dünyanın her yerinde oyuncuları çekiyor ve bu kadar trafik de elbette güzel paralar kazandırıyor. Oyuncularının kiminin kalabalık takipçi sayısına sahip özel You Tube kanalı bulunuyor, kimisi video oyunlarından canlı yayın yapan dijital kanallar işletiyor ve çoğu da sadece oyun oynayarak, her ay binlerce dolar kazanıyorlar. Video oyunlarını seyretmek, Türkiye'de genç jenerasyonun dışındaki kitleye büyük bir "saçmalık" gibi görünüyor. Ancak dünyada FPS oyunlarını, DOTA 2 benzeri oyunları ve StarCraft gibi RTS oyunlarını severek izleyen çok geniş bir kitle var. Bunlar aynı zamanda video oyuncuları ve başka oyuncuların karşılaşmalarını seyretmekten de büyük keyif alıyorlar. Her şeyden önce, karşılaşmalardaki heyecanı seviyorlar. Bir futbol karşılaşmasında, ceza sahasında kaleciye çalım atıp gol atan oyuncuyu seyretmenin heyecanı ile bir FPS oyununda, rakip oyuncuyla hızlı çatışmaya giren video oyuncularını seyretmenin heyecanı arasında fazla fark yok.E-spor alanında özellikle Dota 2 oyunu büyük bir sıçrayış olarak kabul ediliyor. Oyuncular kendi üslerinden çıkarak, rakip üsse kadar ulaşıp burada rakibin büyük patronunu yok etmek zorundalar ama bu sırada çok farklı stratejiler, çok heyecanlı çatışmalar ortaya çıkıyor. Üstelik oyunda uygulanabilecek o kadar çok farklı taktik var ki, hiçbir oyun bir diğerinin benzeri olmuyor. Bazı oyuncular, kullandıkları zekice taktiklerle kısa sürede kahramanlaşabiliyor. Kahramanın olduğu yerde de hayranların olması şaşırtıcı bir durum değil. Video oyunlarını seyretmek, Türkiye'de genç jenerasyonun dışındaki kitleye büyük bir "saçmalık" gibi görünüyor. Ancak dünyada FPS oyunlarını, DOTA 2 benzeri oyunları ve StarCraft gibi RTS oyunlarını severek izleyen çok geniş bir kitle var. Bunlar aynı zamanda video oyuncuları ve başka oyuncuların karşılaşmalarını seyretmekten de büyük keyif alıyorlar. Her şeyden önce, karşılaşmalardaki heyecanı seviyorlar. Bir futbol karşılaşmasında, ceza sahasında kaleciye çalım atıp gol atan oyuncuyu seyretmenin heyecanı ile bir FPS oyununda, rakip oyuncuyla hızlı çatışmaya giren video oyuncularını seyretmenin heyecanı arasında fazla fark yok. E-spor alanında özellikle Dota 2 oyunu büyük bir sıçrayış olarak kabul ediliyor. Oyuncular kendi üslerinden çıkarak, rakip üsse kadar ulaşıp burada rakibin büyük patronunu yok etmek zorundalar ama bu sırada çok farklı stratejiler, çok heyecanlı çatışmalar ortaya çıkıyor. Üstelik oyunda uygulanabilecek o kadar çok farklı taktik var ki, hiçbir oyun bir diğerinin benzeri olmuyor. Bazı oyuncular, kullandıkları zekice taktiklerle kısa sürede kahramanlaşabiliyor. Kahramanın olduğu yerde de hayranların olması şaşırtıcı bir durum değil. e-Sporun yaygınlaşması ve kabul görmesiyle her yıl çok daha sık şekilde müsabakalar düzenleniyor. Artık neredeyse her hafta sonu, dünyanın bir köşesinde başka bir Sekabet müsabaka yapılıyor. Üstelik bunları her hafta seyretmekten hiç gocunmayan milyonlarca oyuncu da bulunuyor.ESL'nin yöneticisi, 2013 yılında Almanya'daki bir turnuva için, 2006 Dünya Futbol Kupası'na ev sahipliği yapması için inşaa edilmiş 52 bin kişilik bir stadyumu doldurduklarını hatırlatıyor. Kasım'ın 6'sı ve 7'sinde ise San Jose'deki SAP merkezinin 18 bin kişilik kapasitesinin, ESL One liginin League of Legends müsabakaları için ayrıldığını hatırlatalım. Bu rakamlara bakacak olursa, e-sporun önüne geçmek artık çok kolay olmayacak. e-Sporun yaygınlaşması ve kabul görmesiyle her yıl çok daha sık şekilde müsabakalar düzenleniyor. Artık neredeyse her hafta sonu, dünyanın bir köşesinde başka bir müsabaka yapılıyor. Üstelik bunları her hafta seyretmekten hiç gocunmayan milyonlarca oyuncu da bulunuyor. ESL'nin yöneticisi, 2013 yılında Almanya'daki bir turnuva için, 2006 Dünya Futbol Kupası'na ev sahipliği yapması için inşaa edilmiş 52 bin kişilik bir stadyumu doldurduklarını hatırlatıyor.  Kasım'ın 6'sı ve 7'sinde ise San Jose'deki SAP merkezinin 18 bin kişilik kapasitesinin, ESL One liginin League of Legends müsabakaları için ayrıldığını hatırlatalım. Bu rakamlara bakacak olursa, e-sporun önüne geçmek artık çok kolay olmayacak.