Kavramlar kodlardan oluşur. Bu kodları çözmeye başladığınız zaman size ne kadar yakın ya da uzak olduğunu görürsünüz. İlgi alanınıza girip girmediğinizi kavramaya başlarsınız. Günümüzde çok duyduğumuz ama sıradan bir kelimeymiş gibi kullandığımız, modern kültürün üretmiş olduğu, yeni yetme gençlere biraz uzak olan ‘tüketim’ kavramından bahsedeceğiz.

Modern toplumların olmazsa olmazı asla vazgeçemeyeceği bir konudur ‘tüketim’. İlk bakışta oldukça masumane görünen bu kavram, Müslümanların hayatına girdiği son birkaç yıldan bu yana bizlerdeki israf konusunu nasıl devre dışı bıraktığı ortadadır. İsrafı basite indirgeyen bir anlayışla karşı karşıya geldik. İsraf denildiğinde aklımıza sadece ekmeğin çöpe atılması, suyun boşa akması gibi konular gelir. Oysa market ve AVM’ler modern insanın tapınakları hale gelmesinden bu yana israfı tekrar düşünmeliyiz. Bereketi olmayan bir kazancımız varsa gardırobumuzu, mutfağımızı ve diğer eşyalarımızı tekrar gözden geçirmeliyiz.

İhtiyaçlarımızın giderilmesi, hayatta kalabilmemiz için mutlaka tüketmek zorundayız. Bu konuda hiç kimsenin şikâyetçi olduğunu düşünmüyorum. Asıl bu konudaki sıkıntının neyi, miktarının ne kadar olacağı, kullanım süresinin ne zaman biteceği, gibi sınırının ne olacağı konularda olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca tüketilen materyal sadece maddi olanla sınırlı mı? Yoksa tarih, düşünce, tarihe mal olmuş bazı önemli şahsiyetler de bu konunun içine giriyor mu? Sadece ekonomik değeri olanlarla mı sınırlı? Bütün bu sorulara verilecek cevap maalesef evettir. Çünkü görünen görünmeyen her şey bir kazanç kapısı olarak değerlendirilir ve ekonomik rant’a çevrilmek için hazır bekletilmektedir. Önüne gelen her şeyi bitmek tükenmek bilmeyen azgın bir iştah ile tüketen günümüz modern toplum insanına yeni malzeme bulmak zordur.

Özellikle medyaya bu konuda büyük görev düşmektedir. Yeni alanlar keşfedilmelidir. Bu şekilde zihinlerin dikkati bu yöne kaydırılır. İnsanlar aslında hiç ihtiyaçları olmamasına rağmen, sırf reklamı yapıldığı için yeni ürünle tanışmak için sabırsızlanmaktadırlar. Kişi kendisine kurulmuş olan tuzağın farkına varamadan patronların büyük bir kazanç kapısı oluverir.

Modern kültürün temelinde sınır konulmayan bir tüketim vardır, tüketilen şeyin yerine yenisi konulması gerekir, yoksa buna tüketim çılgınlığı denmez. Elde poşetlerle AVM’lerden yapılanlar meselenin görünen kısmıdır. Tüketilenler içerisinde tarih, gelenek, toplumu bir arada tutan manevi değerler, tarihe mal olmuş büyük şahsiyetler de vardır. Bunlar ile amaçlanan ise bireyi, aileyi ve toplumu ayakta tutan önemli ahlaki değerlerden insanları uzaklaştırmaktır. Zamanla itibarsızlaştırılan, değerlerinden kopmuş, bir mana taşımayan basit olaylar olarak anlatılır. Günümüzde aspirin gibi insanlara anlatılan tarihi şahsiyetlerin sözleri var. Bunlar Mevlana, Yunus Emre gibi şahsiyetlerin sözlerini kişisel gelişim uzmanları her yerde anlatırlar.

Kimlik problemi yaşayan bir kimse şunları bilmelidir. Modern kültür, kişinin tarihiyle önüne geçmiş ahlaki ve manevi değerler sistemini darmadağın etmiş, itibarsızlaştırılan bir geçmiş önüne koymuştur.

Moda, özgürlük gibi popüler kültürün belirlediği kavramların hepsi tüketim çılgınlığının bir parçası olmak zorundadır. Bu kavramlar tüketimin tetikçisidirler.

İlk bakışta tüketimin sadece görünenlerden ibaret olduğu anlayışı gelebilir. Bu işin önemli bir parçasıdır. Kimi zaman önemli kimlikleri herkesin önüne koyar. Kullanıma açmıştır. Bir de bakmışsınız kısa süre sonra modası geçmiştir. Artık beklentilere cevap verememektedir. Yenisine ihtiyaç duyulur. Hiç kimseye acımadan sonlandırmıştır. Yeni şeyler tasarımlanması gerekir. Bu konuda diğer üreticilerle yarış zorunlu hale gelir. Herkes hayatta kalabilmek için yeni tasarımlarla vitrinini zenginleştirmenin yollarını bulmalıdır. Artık iş reklama düşmektedir. Yapılacak reklamın ise kötüsü yoktur. Yeter ki ürünün tanıtımı yapılsın, dikkat çeksin, gerisinin hiç önemi yoktur.

İnsanlar tükettikçe farklılaşacakları, toplumda statü atlayacakları, imaj sahibi olacakları, seçkin bir zümre olan elitler sınıfına girecekleri gibi alttan alta bir propaganda yapılır. Lüks bir yaşantının, fildişi kulelerde oturmanın, zenginler sınıfına girmenin en önemli ayağının modayı takip etmek, çok yıldızlı otellerde eğlence programları yapmak, tatilini geçirirken sınırsızca para harcamaktan kaçınmamak, evlerde köpek başta olmak üzere değişik hayvan beslemek, sosyete olmanın en önemli ayaklarını teşkil eder. Böyle düşünmeye başlayan kişi kendini, topluma yön veren lideri, yöneticisi, sorgulanmayanı, gibi özelliklere sahip olduğunu düşünmeye başlar.

Yukarıdaki durumu Hz. Peygamberin amcası Ebu Leheb ’in peygamberimize söylediği şu durum açıklamaktadır.

Ebu Leheb peygamberimize gelir ve

- Ey Muhammed! Senin söylediklerini kabul etsem bunun karşılığında bana ne var?

- Herkese ne varsa sana da o var

- ‘Olmaz olsun böyle din’ cevabını verir.

Bu cevap seçkinci olma hastalığıdır. İnsanları küçümseyen, yukarıda sadece ben olmalıyım, ben yönetmek üzere görevlendirildim, ben elit bir aileden geliyorum dolayısıyla ben doğuştan seçkin bir kişiyim, ben seçkin bir kolej ve üniversite okudum türünden açıklamalar tüketimin yol açtığı tehlikeli çıkmazlardır. Ahlakı olmayan bir tüketim anlayışı zamanla kişiyi sonu hüsran olan yollara götürmektedir.

Bu konudan Ramazan ayı bile nasiplenmektedir. Bazı veriler incelendiğinde Ramazan ayında yapılan alışverişlerin diğer aylara göre biraz daha arttığı görülmektedir. Oysa bu ay Kur’an’ı anlama, pek çok yanlıştan vazgeçme, yoksul ve fakirlerin düşünülüp infakın her zamankinden daha fazla yapılması gereken ay olmalıdır. Beş yıldızlı otellerde iftar açmak veya açtırmak yerine daha mütevazı yerler tercih edilmelidir. Nefsani arzulardan uzaklaşıp, kötülüklerden kurtulmanın pratiğini yaşamamız gerekir. Eğer ihtiyaç ile değil de hırs ile davranırsak tüketime destek vermiş oluruz. Ramazan’a ait üretim ve programlar yapan patronların istedikleri gibi davranırsak onların değirmenine su dökmüş oluruz.

Kanaati ön plana çıkartan, israftan ve bilinçsizce tüketmekten kaçınan, elindekini paylaşmaktan mutluluk duyan, tüketmenin tükenmek olduğu anlayışıyla hareket eden bilinçli kullar olmak temennisiyle…. Selam ve dua ile…