İşte Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan'ın açıklamalarından satır başları:

"Fikri ve vicdanı hür olmayandan hakim olmaz. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hakim olmaz. Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez.

Demokratik toplumlarda yargıya düşen görev, topluma ve siyasete nizam vermek değil, hukuk kurallarını adalet süzgecinden geçirerek uygulamak, bu suretle uyuşmazlıkları çözmektir. Ancak bu durumda yargı ve yargıç, temel hak ve özgürlüklerin teminatı olabilir. Anayasa mahkemesinin varlık nedeni anayasal adaleti gerçekleştirmektir. Mahkememizin hak eksenli anlayışla verdiği kararlar farklılıkların bir arada yaşaması idealine de katkı sağlamaktadır.

Mahkememizin hak eksenli özellikle ihlal kararları bireysel başvuru sayısının giderek artmasına neden olmaktadır. 18 bin 9 başvuru elimizde vardır şu anda. Mahkeme olarak sistemi daha etkin hale getirecek tedbirleri almaktayız. Bireysel başvurunun, kanundan sonra bir yeni ve süper bir temyiz imkanı sunmadığını bilmemiz gerekmektedir.

"HER TÜRLÜ ELEŞTİRİYİ DEĞERLİ KABUL EDİYORUZ"

AYM olarak kararlarımıza ve uygulamalarımıza yönelik her türlü eleştiriyi değerli gördüğümüzü söylemek isterim. Yeni anayasa kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasa için uygun bir iklimin oluşması lazım. Bu iklimin oluşması için ayrıştıran değil birleştirten pozitif bir tavır gerekmektedir.

Yeni anayasa arayışı bugüne has bir durum değildir. Bu ülke yaklaşık 150 yıldır anayasasını arıyor.  Yeni anayasa yapım sürecinde oluşan anayasa geleneğinin hesaba katılması gerekmektedir. Kopyala yapıştır yöntemiyle yeni anayasa yapılması ne kadar yanlışsa demokratik anayasaların olmazsa olmazlarını almadan bir anayasa yapmaya çalışmak o derece yanlış olur. Güçler ayrılığına dayalı iyi ve etkin bir sistem kuran bir anayasa yapılması mümkündür.

"BİR ADIM GERİ ATMALARI GEREKEBİLİR"

Yeni anayasanın önündeki en önemli engellerden biri telifi çok zor görüş ve önerilerin her şeye ve herkese rağmen anayasallaşmasının istenmesi olabilir. Bu durumda sürece katılan aktörlerin maksimalist taleplerini gözden geçirmeleri, belki de bulundukları pozisyondan bir adım geri atmaları gerekebilir.

Esasen gelinen noktada olağan bir dönemde halkımızın kendi dinamikleriyle yeni bir anayasa yapabileceğini göstermek sosyal psikoloji açısından yapılacak anayasanın içeriğinden çok daha önemli hale gelmiştir.

"HAŞİM KILIÇ'A ŞÜKRANLARIMIZI SUNMAK İSTİYORUM"

Yeni anayasa tüm sorunları bir anda çözecek sihirli bir değnek de değildir. Sayın Haşim Kılıç ’a mahkememize katkılarından dolayı şükranlarımız sunmak istiyorum. Sayın Kılıç 25 yıl boyunca bu mahkemeye ve ülkemize büyük hizmetler yapmış ve paradigma değişiminin öncüsü olmuştur. Kendisine emeklilik hayatında huzur diliyorum."

HEM HÜKÜMETE, HEM YARGIYI "UZAKTAN KUMANDA" İLE YÖNETMEYE ÇALIŞANLARA ÇATTI

AYM Başkanı Zühtü Arslan, yargıyı vesayet altına almak konusunda, hem siyasetçilere, hem de "uzaktan kumanda" ile yargıyı yönetmeye çalışan sivil unsurlara mesaj gönderdi. 

Vesayet konusunda, yargının kendisiyle yüzleşmesi ve özeleştiri yapmasının yetmeyeceğini, aynı zamanda "siyasal ve hukuksal sistemin tüm unsurlarının da bir muhasebe yapması gerektiğini" vurgulayan AYM Başkanı, şöyle dedi;
"Yargı bağımsızlığı, yargının bir yandan kurumsal düzeyde hiçbir kişiden ve organdan emir, talimat ve telkine maruz kalmamasını, diğer yandan da bireysel düzeyde yargı mensuplarının hiçbir vesayete tabi olmadan akıllarını ve iradelerini serbestçe kullanabilmeleri gerekir. Fikri ve vicdanı hür olmayandan hakim olmaz. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hakim olmaz. Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez...."

YARGI, TOPLUMA NİZAN VEREMEZ

Yargının, kendi üzerinde kurulacak her türlü vesayete karşı durması gerektiğini vurgulayan Arslan, ancak yargının kendisinin de toplum üzerinde "vesayet kurmaya çalışmaması gerektiğinin" altını çizdi. AYM Başkanı, şöyle dedi;
"Demokratik toplumlarda yargıya düşen görev, topluma ve siyasete nizam vermek değil, hukuk kurallarını adalet süzgecinden geçirerek uygulamak, bu suretle uyuşmazlıkları çözmektir. Yargı kendisi üzerinde kurulacak her türlü vesayete de kararlılıkla karşı duymalıdır. 

YARGI NE SİYASETİN ETKİSİ ALTINA GİRMELİ, NE DE SİYASETİ DİZAYN ETMEYE KALKIŞMALI

Yargının siyasi etki altına girmesinin "hukuk devletinin sonu" olacağına dikkat çeken AYM Başkanı, aynı şekilde yargının da siyasete karışmaması gerektiğini vurguladı. Arslan, şöyle konuştu;

"Yargının kurumsal anlamda siyasal organların etkisi altında kalması ve siyasi mülahazalar ekseninde ayrışması büyük bir tehlikedir. Bu anlamda yargının siyasallaşması hukuk devletinin sonu olur. Diğer yandan, yargının bir vesayet organı gibi davranarak, siyaseten alınması gereken kararları alması da siyasetin yargılaşması tehlikesini doğurur. Siyasetin yargılaşması ise demokrasinin sonu olur. Yargının siyasallaşması ve siyasetin yargısallaşmaşı demokratik hukuk devleti için aynı ölçüde tehlikedir."

GÜÇLER AYRILIĞI VURGUSU

"Gücün hukukla sınırlandırılmadığı yerde, temel hak ve özgürlükler tehlikededir" diyen AYM Başkanı, "Demokrasiler için yürütmenin sınır tanımaz tavrı ne kadar tehlikeliyse, yargının jüristokratik tavrı da o kadar tehlikelidir" dedi. 

"ANAYASA MAHKEMELERİ YASAMA ÇOĞUNLUĞUNA KARŞI ÖZGÜRLÜKLERİ KORUR..."

Anayasa Mahkemelerinin temel işlevinin "temel hak ve özgürlüklerin seçimle gelen yasama çoğunluğuna karşı korunması" olduğu mesajını veren AYM Başkanı Arslan, buna örnek olarak da, isim vermeden, Twitter kararını gösterdi.

AYM'nin Twitter'ın yasaklanmasına karış çıkan kararı hatırlatan Arslan, AYM'nin, "Sosyal medyada ve diğer alanlarda ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarda", özgürlük yönünde karar aldığını hatırlattı. 

Arslan, AYM'nin aynı şekilde;

* Tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılması yönünde
* Başörtülü avukatın mahkemeden çıkarılmasına karşı
* Uzun yargılamaların hak ihlali olduğuna ilşkin
* Mahkemelerde iddia makamına tanınan haklardan savunmanın yararlandırılmamasını isteyen
* Ve sendikal haklarını kullanan kamu görevlilerinin cezalandırılmayacağına ilişkin kararlar aldığını hatırlattı.

"BİRBİRİNİZİ HOŞGÖRMEYİN, BİRBİRİNİZİ EŞİT UNSURLAR OLARAK TANIYIN..."

AYM Başkanı Arslan'ın konuşmasındaki en çok dikkat çeken unsurlardan birinin de toplumdaki farklı kesimlerinin birbirlerine karşı "hoşgörülü" olmaları yerine, "birbirlerini tanımaları" gerektiği yönündeki mesajı oldu.  Arslan şöyle dedi;

"Hoşgören her durumda kendi düşünce ve yaşam biçimini hoş gördüğü kişininkinden daha üstün ve daha değerli görmekte, ancak yine de onunla birlikte yaşama iradesini sergilemektedir. Tanıma, ötekinin ontolojik statüsünü tanımayı gerektirir. Devlete düşen, farklı yaşam biçimlerini hoşgörmek değil, onları diğerleriyle birlikte eşit olarak tanımaktır. Bu şekilde bir tanıma, çoğulcu demokrasinin ön şartı niteliğindedir."
 AYM Başkanı Arslan'ın, konuşmasının bu bölümünde Mevlana'nın "ne olursan ol yine gel", Hacı Bektaş Veli'nin ise "okunacak en büyük kitap insandır" sözlerinden alıntı yapması dikkat çekti. 

"VERİN 400 VEKİLİ" SÖYLEMİNE YANIT MI? 

AYM Başkanı Arslan'ın yeni Anayasa konusundaki sözleri de pekçok şifre içeriyordu.  Arslan "Anayasa yapımı için elverişli bir iklime ihtiyaç vardır. Bu iklimin oluşması ise, eylem ve söylemlerde kutuplaşmayı değil, diyalog ve uzlaşmayı öne çıkaran, dışlayan değil kucaklayan, yıkıcı değil yapıcı olan pozitif bir tavrı gerekmektedir" dedi. 

AYM Başkanı'nın bu sözleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "verin 400 vekili, bu iş huzur içinde çözülsün" sözlerine karşılık olarak yorumlandı.

ÇOĞUNLUK YÖNETİME GELİNCE, AZINLIĞIN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ GÜVENCEDE OLMALI

Arslan, yine benzer şekilde, yeni Anayasa'nın "azınlığın hak ve özgürlüklerini de güvence altına alması gerektiğine" vurgu yaptı. AYM Başkanı, "Sağlıklı bir anayasal demokrasi, toplumla devlet kurumları arasında değer çatışmalarının yaşanmadığı, çoğunluğu elde eden siyasi kadroların yönetime geldiği ve fakat azınlıkta kalanların da temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı, en önemlisi herkesin kendini eşit ve özgür vatandaş olarak görebildiği bir düzeni gerektirir" dedi.

KOPYALA YAPIŞTIR ANAYASADA OLMAZ, ULUSLARARASI DEĞERLERİ DIŞLAYAN ANAYASA DA OLMAZ... 

AYM Başkanı Arslan, son dönemde tartışılan "Türk tipi Anayasa" konusunda da, bu terimi kullanmadan fikirlerini paylaştı.  Arslan şöyle dedi;

"Kopyala yapıştır yöntemiyle yeni anayasa yapılması ne kadar yanlışsa güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, insan hakları, çoğulculuk gibi demokratik anayasaların olmazsa olmazlarını almadan bir anayasa yapmaya çalışmak o derece yanlış olur.."

BAŞKANLIK SİSTEMİ ISRARINA KARŞI MI KONUŞTU?

AYM Başkanı'nın konuşmasında dikkat çeken bir başka unsur ise, yeni Anayasa yazım sürecindeki aktörlere "maksimalist taleplerini gözden geçirip, bulundukları pozisyondan bir adım geri atmaları" çağrısı oldu.  Arslan, şöyle dedi;

"Yeni anayasanın önündeki en önemli engellerden biri telifi çok zor görüş ve önerilerin her şeye ve herkese rağmen anayasallaşmasının istenmesi olabilir. Bu durumda sürece katılan aktörlerin maksimalist taleplerini gözden geçirmeleri, belki de bulundukları pozisyondan bir adım geri atmaları gerekebilir.

Esasen gelinen noktada olağan bir dönemde halkımızın kendi dinamikleriyle yeni bir anayasa yapabileceğini göstermek sosyal psikoloji açısından yapılacak anayasanın içeriğinden çok daha önemli hale gelmiştir."

AYM Başkanı'nın bu sözleri, siyasi kulislerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Başkanlık sistemi" konusundaki ısrarına atıf olarak yorumlandı.