Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ankara'da  5. Din Şurası'nda konuşuyor.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;

Batı'da Hıristiyanlıktan boşalan yere yurttaşlık koydular, Türkiye'de de aynı şey yapılmaya çalışılıyor. 40 yıldır siyasetle iştigal eden biri olarak beni ilgilendiren vazifem pratik alandır. Dine ait meselelerin tüm meselelerin özgürce konuşulabilmeli. Tüm kesimleri de cesaretlendirmek benim görevim.

Tanziamattan beri meseleler özgürce ele alınamadı. Din konusu objektif, mahalle baskısından uzak bir şekilde konuşulamamıştır. 200 yıldır dindarlar horlanmaya, tahkir edilmeye mazur kalmışlardır. Filmlerde, romanlarda, karikatürlerde dindarlıkla cehalet eş tutulmuştur. Din ve dindarlık yoksulluğun nedeni olarak görülmüştür. Din hep terakkiye mani olarak anlatılmıştır.

İslamafobia, faşizme eşit olan bu sorun Türkiye ve İslam coğrafyasında bizzat içeride, siyasiler, yazarlar bunu körüklemiştir. Dine sistemli bir taarruz gerçeklemiştirler ki İslam'ı savunacak alimler kendilerini savunmaktan bir türlü ofansif pozisyona geçememişlerdir. Bazı zihniyet mensupları akıl ve bilimden başka bir şey tanımamış vahye saldırmışlardır.

Oku diye emredilen bir dinin mensubuyken sanki bunun karşısındaymış gibi gösterilmiş. Yüce kitabımızda hep akledilmekten bahseder. Böyle bir dinin mensubuyken vahyi bi kenera atıp sadece akıl ve bilime yöneltilmek istenmesi manidardır. Kur'an yasaklanmış, Camiler ahır olarak kullanılmış, ezan yasaklanmış, sakal bırakanlar, başörtüsü takanlar hakir görülmüş. Yazı, karikatür, film ve romanlarda din ve dindarlar hor görülmüş. Dindarlara cevap hakkı bile verilmemiş. Dini savunan siyasetçiler dinci yaftası yapıştırılmış. Sözüm ona alimler desteklenmiş sırtları sıvazlamışlardır. Dini özünden kopartmaya çalışanlar, ekranlar yoluyla imkanlarına imkanlar katmışlardır. Bunun yanında hasbi bir şekilde yazanlar, mücadele edenler en ağır eziyetlere maruz kalmıştır.