Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, değişimi arzu eden toplumların çıkış yolu bulmaları için ortak bir tavır belirlemek durumunda olduklarını belirterek, ''Yani dünyayı birlikte değiştirmek, değişimin istikametini hep birlikte, uzlaşmayla, hoşgörüyle, paylaşım ve dayanışma temelinde belirlemek durumundayız. Libya'da şiddetin sona ermesi, kardeş kavgasının bitirilmesi için herkes elinden geleni yapmalıdır. Ancak, Libya halkının kendi istikametini çizmesine izin verilmeli, değişimin tabii mecrasında akması sağlanmalıdır'' dedi.
     Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''Değişim Liderleri Zirvesi''nin açılışında yaptığı konuşmada, 13. yüzyılda yaşamış, ama mesajı çağları aşarak bugünlere ulaşmış, sınırları aşarak evrensel nitelik kazanmış Mevlana Celaleddin'in ''Her gün bir yerden göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel, bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi, yeni şeyler söylemek lazım'' sözüne atıfta bulunarak ''Düne ait her şey, dünle beraber gitti. Şimdi yeni şeyler söyleme zamanı. Şimdi, insanların, demokrasi, hak, refah taleplerini karşılama zamanı. Siyasetin güncellemesinin olacağını akıldan çıkarmamak gerekir. Aynen her şey nasıl süratle değişiyorsa siyasette de bir güncellemenin sürekli daim olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bugün, sanal tehditlerle, sanal tehlikelerle insanları korkutma, sindirme, değişimi erteleme değil, derhal değişim sürecini başlatma zamanı'' diye konuştu.
     Değişim taleplerini şiddetle bastırmanın mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
     ''Osmanlı İmparatorluğu'nun gönül mimarlığını yapmış olan Şeyh Edebali, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyor. Öncelikli olan insan, devlet değil. İnsanın olmadığı yerde, devlet de var olmayacaktır. İnsanın yücelmediği yerde devlet de yücelmeyecektir. Türkiye olarak, bölgemizdeki değişimi büyük bir dikkatle izliyoruz. Hiç kimsenin, hiç bir ülkenin içişlerine karışmıyor, gerektiğinde sadece tavsiyelerimizi dile getiriyor, yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak bölge liderlerine samimi ve yapıcı eleştirilerimizi yöneltiyoruz. Biz en başta şunu söylüyoruz. Tarihin, kültürün ve inançların büyük oranda ortak olduğu bu coğrafyada, her hangi bir ülkenin sorunu, sınırları aşarak tüm bölgenin sorunu haline gelebiliyor. Filistin sorunu Filistin'i, Lübnan sorunu Lübnan'ı, Irak sorunu Irak'ı aşarak, bir Ortadoğu meselesine, hatta kimi zamanlarda küresel bir meseleye dönüşmüştür.
     Türkiye olarak, kendi refah ve istikrarımız için, bölgesel refah ve istikrarın elzem olduğunu biliyor ve tüm bu coğrafyada, barış, adalet, uluslararası hukuk, refah ve istikrar çabalarını cesaretle yürütüyoruz. Sadece bölgesel ölçekte değil, küresel ölçekte de yoğun gayretlerimiz var.''
     Başbakan Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Projesinin kültürler, medeniyetler arasındaki ön yargıları gidermek amacıyla, İspanya ile birlikte yürüttükleri önemli bir proje olduğunu, aynı şekilde, Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin, medeniyetlerin tanışması, kaynaşması, aradaki duvarların yıkılması adına son derece önemli bir süreç olduğunu söyledi.
     Erdoğan, tarihin sona erdiği tezinin en son Ortadoğu ve Afrika'daki değişim hareketleriyle çürütüldüğünü, Medeniyetler Çatışması tezinin de, Türkiye ve İspanya'nın ortak gayretleriyle, en çok da Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği ile eğer başarılırsa çürütüleceğini vurguladı.
    
     -ORDADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DAKİ SORUNLAR-
    
     Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel finans krizinin ülkeler arasındaki çok önemli bir eksikliği işaret ettiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
     ''Dayanışma olmaksızın, paylaşma olmaksızın, ortak sorunlara ortak çözümler üretmeksizin, tehditleri geride bırakamayız. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki sorunları da ancak birlikte hareket ederek, ortak çözüm önerilerini ortaklaşa uygulama planına geçirerek çözebiliriz. Elbette, Tunus, Tunuslularındır. Elbette Mısır, Mısırlılarındır. Libya, Bahreyn, Cezayir, Ürdün, Yemen Irak hakeza... Her ülkenin kendine has şartları olabilir. Her ülke, tarihinden ve toplumsal yapısından dolayı değişimi farklı şekillerde yaşayabilir. Bizler, buralarda, değişimi kontrol etmek değil, değişime yardımcı olmak, istikamet tavsiyesinde bulunmakla mükellefiz. Bizim tavsiyelerimiz de elbette, evrensel değerlerden, evrensel insan haklarından yola çıkan tavsiyeler olacaktır. Ülkeleri, halkları kendi kaderlerine terk etmek, gelişmeleri uzaktan izlemek, suyun akış yönüne göre tavır belirlemek takdir edersiniz ki bencillik olacaktır.
     Bugün çevre sorunlarıyla, iklim meseleleriyle, tek bir ülkenin mücadelesinin yeterli olmadığını, başarı için küresel mücadelenin şart olduğunu artık daha iyi biliyoruz. Aynı şekilde, değişimi arzu eden toplumların çıkış yolu bulmaları için de ortak bir tavır belirlemek durumundayız. Yani dünyayı birlikte değiştirmek, değişimin istikametini hep birlikte, uzlaşmayla, hoşgörüyle, paylaşım ve dayanışma temelinde belirlemek durumundayız. Dışardan yapılacak müdahalelerin, özellikle askeri yöntemlerin, çözüme katkı sağlamadığını, sorunu çok daha derinleştirdiğini ne yazık ki başka örneklerde gördük ve yaşadık. Dolayısıyla, Libya'ya veya bir başka ülkeye yapılacak bir Nato müdahalesini, bir askeri operasyonu son derece faydasız görüyor, faydasız olmasının ötesinde tehlikeli sonuçlar doğurabileceği kaygısını taşıyoruz.
     Libya'da şiddetin sona ermesi, kardeş kavgasının bitirilmesi için herkes elinden geleni yapmalıdır. Ancak, Libya halkının kendi istikametini çizmesine izin verilmeli, değişimin tabii mecrasında akması sağlanmalıdır.''
    
     -DEĞİŞİMİN ÖNÜNDEKİ ENGEL TERÖR-
    
     Başbakan Erdoğan, değişimin önündeki bir başka engele, küresel boyut arz eden bir başka tehdide de dikkat çekmek istediğini ifade ederek ''Terör, bugün artık tek tek ülkelerin meselesi olmaktan çıkmış, uluslararası boyut kazanmış, küresel bir tehdide dönüşmüştür. Terörle mücadelede ülkelerin yalnız bırakılması, telafisi güç yaralara sebebiyet vermiştir. New York'u, Londra'yı, Madrid'i, Moskova'yı, İstanbul ve Türkiye'nin diğer bazı kentlerini vuran terör, temelde aynı kökten, aynı fikirden, tedhiş ve kaostan beslenmektedir. 'Benim teröristim kötüdür, senin teröristin iyidir' anlayışı artık terk edilmelidir. Teröre karşı ortak bir duruş, ortak bir tavır sergilenmesi noktasında geç kalınmıştır. Burada bir sitemimi sizlerle paylaşmak durumundayım'' diye konuştu.
     Türkiye'de son 8 yılda, her alanda çok büyük bir değişim kaydettiğini, Türkiye ekonomisinin istikrarlı şekilde büyüdüğünü ve milli geliri 8 yılda 3 kat artırdıklarını anlatan Erdoğan, yapısal reformlar sayesinde küresel finans krizini de en az etkiyle atlattıklarını söyledi.
    
     -''TERÖRÜ MİNİMİZE ETMEK İÇİN BAŞARILI PERFORMANS SERGİLEDİK''-
    
     Erdoğan, belirledikleri 2023 hedefleriyle şimdi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak için çalışmalarını yoğunlaştırdıklarını, 8 yıllık süreçte, teröre karşı yoğun mücadele verdiklerini ve bölücü terör örgütü ve ülke içindeki kanunsuz örgütlenmelere karşı cesur bir duruş sergilediklerini kaydetti.
     ''Terörü, salt güvenlik tedbirleriyle değil, ekonomik, siyasi, kültürel reformlarla minimize etmek için başarılı bir performans sergiledik'' diyen Erdoğan, yine bu süreçte, ileri demokratik standartlara ulaşma, hak ve özgürlükleri en modern anlamda yerleştirme noktasında da dünyanın takdirle izlediği reformlar yaptıklarını anlattı.
    
     -BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ TARTIŞMALARI-
    
     Erdoğan, şunları kaydetti;
     ''Ancak, zaman zaman, bazı kasıtlı ve art niyetli kampanyalarla, Türkiye'deki değişim hareketine, reform mücadelesine gölge düşürülmek istendiğine de şahit oluyoruz. En son, ülkemizde basın özgürlüğü noktasında başlatılan tartışmaların, uluslararası platformlara taşındığını, bu platformlarda da gerçek dışı haberler ve yorumların Türkiye aleyhine sistematik bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü görüyoruz. Biz, uluslararası çevrelerin, uluslararası basının, Türkiye'de yaşananları doğru olarak analiz etmelerinin güçlüğünü biliyoruz. Zira gelişmiş ülke ve demokrasilerde, darbeler vesayete çanak tutan bir medya olmadığını biliyoruz.
     Tamamen yargının tasarrufu altında gerçekleşen bir takım operasyonların, basın özgürlüğünün kısıtlanması olarak lanse edilmesi Türkiye'ye yapılacak en büyük haksızlıktır. Son 8 yılda Türkiye'de basın özgürlüğü çok ileri standartlara kavuşmuş, yaptığımız reformlarla, attığımız cesur adımlarla, yazılamayanlar, konuşulamayanlar, tartışılamayanlar artık gündeme taşınır hale gelmiştir. Kaldı ki şu anda cezaevinde tutuklu bulunan ki 27 kişidir bunlar. Bunların nedenini araştırdığınız zaman şunu görürsünüz. iddia şudur; anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs veya bunun yanında bazı terör örgütlerine üye olmak, terör örgütleriyle birçok ortak faaliyetler. Bunun yanında birçok şu anda ifade etmekten edep duyacağım bazı konular.
     Başta Avrupa Parlamentosu olmak üzere, Türkiye üzerine çalışan, Türkiye üzerine raporlar hazırlayan, Türkiye'yi takip eden çevrelerin, meselelerin özüne hakim olarak görüş beyan etmelerinin daha hakkaniyetli olacağı inancındayım. Elbette biz, hakkımızdaki yapıcı eleştirileri dikkate alıyor, bu eleştirilerin gereğini de samimiyetle yerine getiriyoruz. Ancak, adalet duygusunun zedelenmemesi için, eleştirilerin hakkaniyetli olmasını, art niyetten, ön yargıdan, kasıtlı kampanyalardan arınmış olmasını da önemsiyoruz.''
     Başbakan Erdoğan, bugün tüm dünyanın tarihi hadiselere tanıklık ettiğini, değişim, tarih boyunca olduğu gibi, bugün de tüm hızıyla devam ettiğini söyledi.
     Değişimin, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü istikametinde olması için, kendilerine, tüm dünya liderlerine büyük sorumluluk düştüğünü ifade eden Erdoğan, İstanbul'daki bu zirvenin, başta Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika değişimin, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü istikametinde olması için, kendilerine, tüm dünya liderlerine büyük sorumluluk düştüğünü ifade eden Erdoğan, İstanbul'daki bu zirvenin, başta Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika olmak üzere küresel ölçekte değişime ilham verici sonuçlar ortaya konulması temennisinde bulundu.
     Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından zirveye katılan liderler ve oturum konuşmacılarıyla birlikte aile fotoğrafı çektirdi.