AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Yumuşak başlıyım ama uysal koyun değilim. Neyse hakkı, onun hakkını vermek zorundayım. Yaptığım budur. Asla hakaret etmem. Bana çıkın deyin ki 'Şu hakareti yaptınız'. Ama hakikaten, kullanılan ifadede bu varsa bu ifadeyi zikretmek durumundayım'' dedi.
TGRT Haber'de canlı yayımlanan ''Seçime Doğru'' programında soruları yanıtlayan Erdoğan, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde CHP ile BDP'nin ittifakını, Orta Anadolu ve batıya gittikçe CHP, MHP ortaklığını, hatta BDP ortaklığını gördüklerini ifade ederek, bugün İstanbul'da bağımsız adaylardan birinin istifa ettiğini, bu istifanın üzerinde durmak gerektiğini söyledi.
Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi:
''Niye istifa etti? Orada başka bağımsız aday varsa burada bir sıkıntı var, kazanamayacağını anladığı için, oraya destek veya mevcut partilerden birisine... Bunlar, tabii AK Parti dışında, bir destek yolunu seçecekler. Bu çalışmanın en açığı, Hakkari'de olandı. Hakkari'de CHP'nin aldığı oy belli. Adeta yok gibi. Yani 200-300 neyse, 157 diye bana vermişlerdi, biraz daha farklı olabilir. Benim mitingimden sonra Sayın Kılıçdaroğlu oraya gitti. Kılıçdaroğlu oraya gittiği zaman bir gazetedeki habere baktığımızda, çok ilginçtir, bugün galiba bir programda söylemiş, sözlü olarak yaptıkları görüşmeler var. Orada diyor ki KCK operasyonlarına tepki istiyor BDP'liler. 'Kılıçdaroğlu, KCK'ya üye oldukları iddiasıyla tutuklanan sanıklara özgürlük vaadinde bulundu'. Bunlar, bu gazetede çıkan haber. Bunları BDP'liler dile getiriyor. İki, demokratik özerklik ilanı. 'Kılıçdaroğlu, yerel yönetimlerin özerklik şartını aynen kabul edeceğiz, onlara özerklik vereceğiz, aynı Avrupa'daki gibi dedi'. KCK operasyonlarıyla ilgili tepkiyi gösterdi mi orada Kılıçdaroğlu? Gösterdi. Demokratik özerklik ilanını orada yaptı mı? Yaptı. Bu da var. 'Belediye başkanlarına sahip çıkılacak'. 'Kılıçdaroğlu, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının aylarca gözaltında tutulmasını istemiyor diye konuştu'. Bu sözü de verdi mi? Verdi. Bir diğeri, başsavcıya sorma şartı. 'BDP'liler Kılıçdaroğlu'na savcıya giderek KCK tutuklamalarını sorması şartını da ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, Hakkari'de Başsavcı Mehmet Kaya'ya giderek, KCK tutuklamalarını sordu'. Yalan mı? Beşincisi, anadilde eğitim şartı. Onu istemişler. 'BDP'liler CHP'den anadilde eğitim sözü de istedi'. 'Kılıçdaroğlu'nun talimatıyla CHP Anayasa Vizyonu Raporu'na devlet okullarında anadilin öğretilmesi konuldu' demiş. Bu beş tane vaadin, bu gazetede yayımlandığı gibi, siz söylediniz, meydanda söyledikleriniz var. Bir söylemediğiniz anadil kalmıştır, onu bilemiyorum. Bunları yapmışsın. Eğer bir cevap verilecekse bu gazeteye o cevabı ver. Yalanlayacaksan burayı yalanla. Bunların çoğunu zaten yaptın. Devamlı böyle kuru sıkı, kendine göre, yeri geldiği zaman kabadayılık yapıyor. Gerçekçi ol, dürüst ol. Herkes desin ki (ortada hakikaten şöyle bir ana muhalefet partisi genel başkanı var).''

-''BU ÇALIŞMALAR HEP YAPILIYOR''-

Elazığ'da il başkanı ile BDP eş başkanı konumunda bir milletvekili arasında geçen konuşmanın çıktığını, gazetelerin bunu yayımladığını kaydeden Erdoğan, ''Orada da ne diyor 'CHP'yi destekleyelim, eğer CHP'nin şansı yoksa MHP'yi destekleyelim'. O da bir vaka, ortada. Burada kalkıp da 'yok şudur, yok budur' diye yalanlamaya gerek yok. Ses kaseti var, sesli olarak var. Bu da bir gerçek olarak ortada'' dedi.
Erdoğan, daha batıda, BDP'nin katılmadığı yerlerde bütün teşkilatlara birinci derecede CHP'ye, CHP güçlü değil ise MHP'ye destek talimatı verildiğini, MHP ile CHP arasında da aynı durumun söz konusu olduğunu iddia ederek, şöyle devam etti:
''Bu çalışmalar hep yapılıyor ve arazideyiz biz, görüyoruz. Şu anda bu birliktelik var. Bütün olay, hedefte AK Parti. Niye? Çünkü AK Parti'nin iktidarı bunların bütün oyununu bozuyor. Çünkü AK Parti'nin iktidarında millet var. Beni en çok kahreden mesele şudur, tüm BDP'lilerin eline CHP bayrağını dağıtmıştır Hakkari'de CHP ama bir tane Türk bayrağı yoktur ve MHP buna ses çıkarmamıştır. Ardahan'a geçip, demokratik özerklik noktasındaki şeyini orada bu sefer inkar etmiştir. 'Ben eyaleti kastetmedim' demiştir. Demokratik özerklik denilen yerel özerklik olayıdır ki bu aslında 1988'de Meclisten geçti. Ama buna sekiz tane muhalefet şerhi vardı. Bizim dönemimizde biz o muhalefet şerhini sadece yerel idarelere inisiyatif tanımak kaydıyla kaldırdık, CHP'ye rağmen. CHP itiraz etti. Bütün bu gerçekler ortada olduğu halde, şimdi diyor ki 'Yerel özerklik olayına aynen AB'de olduğu gibi taraftarız'. Zaten bu işi biz hallettik. Sen buna karşı çıktın. Karşı çıkanların arasında oynadın. E dürüst ol ya! Ama millet 12 Haziran'da bunun gereğini yapacak. Ben buna inanıyorum.''

-''BÜTÜN DUALARIYLA GAYRETLERİYLE BİZİM YANIMIZDALAR''-

Başbakan Erdoğan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşananlara ilişkin bir soru üzerine, ''Seçim atmosferi içinde daha önceki performansı tam gösteremiyoruz. Ben gerçi bu ara Suriye ile biraz ilgilendim. Libya'ya bir özel temsilcimi gönderdim. Sayın Beşşar Esad'la bir telefon görüşmem oldu. O da siyasi tutuklularla ilgili bırakma kararı aldıklarını açıkladıkları için ben bu konuda teşekkür edeyim dedim'' diye konuştu.
Konunun içeriğini öğrenmek istediğini kaydeden Erdoğan, şunları anlattı:
''İçeriği noktasında bazı şeyleri, kendisiyle paylaşmak istedim. Bunun daha genişletilmesi, yaygınlaştırılması, ondan sonra siyasi partilerin kurulmasına yönelik bazı tekliflerim oldu. 'Bu konuda rahat olun' dedim, 'bırakın kurmak isteyen siyasi partisini kursun. Şartlarını getirin, kimler siyasi parti kurabilir. Bu konularda bizden destek, yardım istiyorsanız, biz de elimizden gelen desteği verelim sizlere' dedim.''
Erdoğan, son üç, dört gün içinde ölümlerin devam ettiğine değinirken, Esad'la bu konuda irtibatları ve tavsiyeleri olduğunu söyledi. Antalya'da muhalif kesimin toplantı yaptığını, Esad'ı destekleyenlerin de buraya geldiğini hatırlatan Erdoğan, Türkiye'nin onlara hoşgörüyle yaklaştığını, Türkiye'de herkesin toplantı yaptığını, Esad'ın taraftarlarının da geldiğini söylediğini aktardı.
Erdoğan, Libya'yı takip ettiklerini ifade ederek, ''Seçimlerden sonra, o zaman tabii buradaki yükümüz biraz daha hafifleyeceği için bu bölgelere başta tabii Dışişleri Bakanım olmak üzere, özel temsilcilerimizle çok daha farklı bir şekilde yükleneceğiz'' dedi.
''12 Haziran seçimi Kuzey Afrika için, Ortadoğu için ve İslam dünyası için de çok önemli herhalde'' değerlendirmesi üzerine Erdoğan, ''Beklenti zaten. Görüşmelerimizde bize ifade ediyorlar. Bütün dualarıyla gayretleriyle bizim yanımızdalar'' diye konuştu.

-''SÖYLENMEDİK LAF BIRAKMADILAR''-

Erdoğan, son dönemde siyaset üslubunda ve söylemlerinde sertleşme olduğunun ve üslubunun eleştirildiğinin söylenilmesi üzerine, ''Acaba ben diyorum ki bu sert eleştiri nedir? Bana bunun somut örneklerini verir misiniz? Onu bilmemde fayda var. Bana deyin ki, 'Şöyle bir ifade kullandınız'. Veya ne üzerine öyle bir ifade kullandım? Bunu bilmek isterim. Böyle bir kampanya var. Eğer bana bir tane örnek verirseniz, o örnek üzerinden giderim. Örnek veremediğiniz zaman demek ki siz de kampanyanın tesiri altında kalmışsınız'' karşılığını verdi.
Yaptıklarını ve yapacaklarını anlattığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Peki muhalefet neyi anlatıyor? Bizde proje var. Bunlarda, Türkiye'nin iktidarına soyunan ana muhalefette ve diğerlerinde acaba bir proje var mı? Ne söylüyorlar? Aile sigortası veyahut da kalkıp da 'her kadına 600 lira vereceğiz, eğer işte 400 lira bir yerden kaynak varsa bunu 600'e tamamlayacağız' derseniz, bunlar güvenilir olmaz. Biz zaten bunları birçok alanda şu anda vatandaşımıza veriyoruz. Her doğan, genel sağlık sigortasıyla doğar. Sosyal güvencesi yoksa ilköğretimde erkek çocuğuna 30, kız çocuğuna 35 veriyoruz. Ortaöğretimde erkek çocuğuna 45, kız çocuğuna 55 veriyoruz. Eğer üniversitede okuyorsa 240 lira burs veriyoruz veya kredi veriyoruz. Master 480... Eğer yurtta kalıyorsa, Kredi Yurtlar Kurumunda 150 lira da oradan veriyoruz.
Bütün bu adımlar atılırken ben niye acaba sertleşiyorum derseniz, karşımdaki ana muhalefet kalkıp, bana karşı olmayacak şekilde hakaret ederse ben bunu yutmam. Örneğin Cizre'de yurt, molotofla yakılıyor. Oradaki yanan çocukları görmeyeni veya bunu es geçeni ben ortada bırakamam. Hopa'da kalkıp bizim konvoyumuzu taşa tutanları, düşünün, bu ülkenin başbakanı, bir siyasi partinin genel başkanı, bütün konvoy taşlanıyor. Bunun neticesinde isabet alan bir polisimiz yere düşüyor, arkadan gelen arabaların altında da kalabilirdi, şuuru kapanıyor, ameliyata giriyor, şu anda üçüncü, dördüncü gün oldu hala uyutuluyor. Böyle bir durumda kalkıp da bir genel başkan veya diğer genel başkanlar nezaketen de olsa 'geçmiş olsun' demez mi? Ne diyor? Çok enteresan, 'Rüzgar eken, fırtına biçer' diyor. Bu ifade karşılıksız mı kalsın? Doğrudan doğruya bir hakaret değil mi? İkide bir çocuklarımla ailemle uğraşıyor. Tüm bunların karşısında susayım mı? Söylenmedik laf bırakmadılar. Bunlar bırakılmayınca, ister istemez sizler de bunları cevaplamak durumunda kalıyorsunuz. Şu anda Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı'nın konuşmaları, yalanları artık takip edilecek durumda değil. Ne dedim ben? 'Yürüyen yalan, koşan yalan' dedim. Artık dayanamadım 'uçan yalan' dedim. Çünkü yalan üstüne yalan. Kimler ona bilgileri getiriyorsa anlamıyorum nasıl söylüyor. Çok da pişkin yapıyor bu işi. Diğerine bakıyorsunuz, Sayın Bahçeli'ye. Aman yarabbi, o ne hakaretler... Artık bir küfür kaldı. Bunları yapıyor. Diğerini konuşmama gerek yok. Onlar zaten sırtını terör örgütüne dayamış, oradan nemalanmak suretiyle güya özgürlük, demokrasi mücadelesi veriyorlar. Ne özgürlüğü, demokrasisi ya? Kepenkleri kapattıracaksınız, gidip yurtları molotoflarla bombalayacaksınız, benim 150'ye yakın şu anda seçim araçlarımı taşa, molotofkokteyllerine tabi tutacaksınız, ondan sonra da kalkacaksınız 'özgürlük, demokrasi' diyeceksiniz. Şu anda bizim milletvekili adaylarımız tehdit ediliyor. Bu mudur özgürlük, demokrasi mücadelesi Allah aşkına? Bunlara karşı kalkalım da biz yani el pençe divan mı duralım. Ben her zaman söylüyorum, yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum diye? Yumuşak başlıyım ama uysal koyun değilim. Neyse hakkı, onun hakkını vermek zorundayım. Yaptığım budur. Asla hakaret etmem. Bana çıkın deyin ki 'şu hakareti yaptınız'. Ama hakikaten, kullanılan ifadede bu varsa bu ifadeyi zikretmek durumundayım.''

(AND-TUR-NUR)