Adem Kadam - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, laf değil, iş ürettiklerini belirterek, ''Benim milletim bu laflardan çok çekti, bununla çok oyalandı. Artık laf değil icraat istiyordu milletim. İşte onun için bizi iktidara getirdiniz, bize iktidar teslim ettiniz'' dedi.
     Başbakan Erdoğan, Erzincan'da Kızılay Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış törenindeki konuşmasında, 12 Eylül'de yapılan halkoylamasında yüzde 64 oranında ''evet'' oyuyla demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, büyük Türkiye idealine sahip çıkan Erzincan'a teşekkür ettiğini belirtti.
     Erzincan'a her geldiğinde, kentin daha da değiştiğini, büyüdüğünü, ilerlediğini gördüğünü belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Ama bugün Erzincan'ı bir başka görüyorum. Erzincan, geçmişle asla kıyaslanamayacak bir değişim sürecine girdi. Erzincan artık kabuğunu kırdı, Doğu'nun yıldız bir şehri haline geldi. Biz burada tarih boyunca çok büyük acıların yaşandığını biliyoruz. Erzincan savaşlarda yıkıldı, Erzincan işgalde yağmalandı, Erzincan ihaneti, mezalimi, katliamı yaşadı. Erzincan, 1939'da ve 1992'de iki büyük deprem yaşadı. Yaşanan tüm acılara sizler göğüs gerdiniz, yaşanan tüm acılara sabrettiniz.
     Erzincanlı, Tercanlı Ozanımız Aşık Daimi'nin şu dizeleri adeta yüreğimize işledi, 'Ne ağlarsın benim zülfü siyahım bu da gelir, bu da geçer ağlama, göklere erişti figanım, ahım, bu da gelir bu da geçer ağlama, Daimi'yem her can ermez bu sırra, gerçek aşık olan erer o nura, Yusuf sabır ile vardı Mısır'a, bu da gelir, bu da geçer ağlama...' Evet, sabırla metanetle, dirayetle artık o acı hatıraları geride bırakıyoruz. Gece gündüz çalışarak, alın teri dökerek, durmadan, duraksamadan, güçlü Türkiye'yi, güçlü Erzincan'ı inşa ediyoruz. Yaşadıklarımızdan artık ders çıkarıyoruz. Aynı acılar tekrar yaşanmasın, felaketler canlara dokunmasın diye adeta çırpınıyoruz.''
     Erzincan ile de yakından ilgili çok ibretlik bir gerçeği anlatmak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
     ''Yıl, 1914. İşgal kuvvetleri kuzeyden, doğudan Erzurum'a, Erzincan'a doğru ilerliyor. Osmanlı Devleti buraya, Erzincan ve Erzurum'a asker göndermek istiyor. Seferberlik başlıyor, sevkıyat aynı şekilde başlıyor. Ama çok acıdır, İstanbul'dan Erzincan'a, Erzurum'a ne tren yolu var ne araba yolu var. İstanbul'dan, Haydarpaşa'dan vagonlara doluşan askerlerimiz, subaylarımız, gözyaşlarıyla uğurlanıyor. Tren Eskişehir'e, Afyon'a, Konya'ya, oradan da Niğde'nin Ulukışla ilçesine 3 gün 3 gecede ulaşıyor.
     Bir yazarımız, Şevket Süreyya Aydemir, o günlerde asteğmendir ve şunları yazar, 'Kayseri'yi, Sivas'ı aşıp Erzincan'a, Erzurum ilerisine, Rus, Acem sınırına varan yollar, buradan Ulukışla'dan başlıyordu. Bozuk düzen bir takım izlerden ibaret olan bu yolların uzadığı istikamette ne bir karış demir yolu, ne de motorlu vasıta vardı' diyor. Evet... Ulukışla'dan Erzurum 900 kilometre. Askerimiz, subayımız, bu 900 kilometre yolu yayan olarak yürüyordu. Selahattin isimli bir teğmen şunu söylüyor, 'Üç gün üç gecedir trende sersem olmuştuk. Portatif karyolalarımızı açtık, açık havaya kurduk ve elbiselerimizle yattık. Sabah gün açılırken uyandığımız zaman, gece yağan kırağı nedeniyle, battaniyelerimizin üzerinin adeta buz tuttuğunu gördük.' Düşünebiliyor musunuz? Bu şartlarda, 900 kilometreyi yaya geçen askerimiz, üstü başı yırtılmış, bitmiş, tükenmiş bir halde Erzincan'dan cepheye gönderiliyordu.''
    
     -''DEMİRYOLU, KARAYOLU SEFERBERLİĞİNİ YENİDEN BAŞLATTIK''-
    
     Cumhuriyeti kuranların yol olmamasının, demiryolu olmamasının ne anlama geldiğini çok iyi bildiklerini belirten Erdoğan, ''1923'ün hemen, hemen ardından, başta Erzurum ve Erzincan olmak üzere ülke genelinde bir demiryolu, karayolu seferberliği başlattılar. Ne var ki onlar gitti, bu seferberlik de sona erdi'' diye konuştu.
     ''İşte biz bu seferberliği yeniden başlattık, fark bu'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
     ''Yol yoksa bağımsızlık yok dedik, yol yoksa özgürlük yok dedik, yol yoksa medeniyet yok dedik, kalkınma yok dedik. Bu işin başına da Erzincan'ı bilen, Erzincan'ın acılarını bilen, kendisi de Erzincanlı olan bir kardeşimizi getirdik, Binali Yıldırım. Biz görevi devraldığımızda, 2002, Cumhuriyetimizin 79'uncu yılı, 79 sene geçmiş aradan, yapılan, değerli kardeşlerim, duble yol miktarı 6 bin 100 kilometreydi. Biz bunun üzerine şu iktidarımız döneminde 8 yılda 13 bin 600 kilometre duble yol ilave ettik. 8 yılda, bu ne demektir aslında biliyor musunuz? Yani Cumhuriyet tarihini de aslında 8'e böleceğiz ve onu 8'e böldüğünüz zaman şu 13 bin 600'ü de 10 ile çarpmamız lazım. Onu 10 ile çarptığımız zaman bu yaklaşık 130 bin kilometre yapar. Böyle çalıştık, çalışıyoruz, çalışacağız.
     Bakın ben size bir örnek vereyim, 2002 yılının sonunda Erzincan'da ne kadar bölünmüş yol vardı biliyor musunuz? Ne kadar? 7 kilometre. Peki biz şu iktidarımız döneminde, 8 yılda Erzincan'a ne kadar bölünmüş yol yaptık biliyor musunuz, tam 247 kilometre bölünmüş yol yaptık. Halep oradaysa arşın Erzincan'da. Değerli kardeşlerim, 79 yılda yapılanın 35 katından fazlasını yaptık. Biz laf üretmiyoruz, biz iş üretiyoruz. Mesele bu. Benim milletim bu laflardan çok çekti, bununla çok oyalandı. Artık laf değil icraat istiyordu milletim. İşte onun için bizi iktidara getirdiniz, bize iktidar teslim ettiniz.''
     Millete layık olma gayreti içinde olduklarını söyleyen Erdoğan, ''Hamdolsun şu ana kadar da sözümüzde durduk, durmaya devam edeceğiz. Türkiye'nin bölünmüş yol haritasını, deniz yolları, demir yolları haritasını kökten değiştirdik. Az önce değerli Bakanım ifade etti. Kendilerine şunu söylemiştim, Binali, bak, artık bunun adı hava yolu olmayacak, halkın yolu olacak. Yani benim vatandaşım artık otobüsle gitmeyi yavaş yavaş bırakacak, uçakla gidebilir hale gelecek. Artık benim vatandaşım uçaklarla gidebiliyor mu, elhamdülillah bugünleri görebildik, gidebiliyor. Uçakla seyahat, sadece kaymak takımının işiydi. Ama şimdi benim vatandaşım da gidebiliyor. Bugünleri gördük'' diye konuştu.