Herkes bir açıklama istiyor, bulamazsa kendisi uyduruyor.
IŞİD Türk rehineleri neden ve nasıl bıraktı?
Karşılığında neler verildi?
Cevaplar da muhtelif,
İki vagon dolusu silahtan, rehine başına bir tanka kadar saçmalanabiliyor.
Ama ortada bir delil yok.

Evet “velev ki takas yapıldı”
45 vatandaşımızın hayatından kıymetli ne verilmiş olabilir?
Bu cümlenin üzerine artık ne söylenebilir?
Bu konudaki gevezeliklere ben de bir şey eklemek istemiyorum

Orta Doğudaki dengeleri bilmek apayrı bir uzmanlık alanı
ve böyle çok sayıda da uzman yok.
Petrolü ayrı, aşiretleri ayrı, mezhepleri ayrı uzmanlık konusu.
Onun için herkes körlerin fili tarifinden öte gidemiyor.
Tabi insan ne kadar az biliyorsa, bildiğinden de o kadar çok emin oluyor.

Ben dikkatimi çeken birkaç noktayı paylaşmak istiyorum.

Bölgede soğuk savaş döneminden kalma diktatörlükler vardı, halk da tepkiliydi, biraz kendiliğinden, biraz Batı katalizörlüğünde bir Arap Baharı başladı.
Ne tamamı kendiliğinden, ne tamamı kurguydu.
Fakat en azından kitlelerin önüne seçebilecekleri alternatifler açıldı.
Peki, insanlar bunları kullanabildiler mi?
Büyük ölçüde evet.
Ama hemen hemen hiçbirinin köklü bir “demokrasi” deneyimi yoktu.
Bir geçiş dönemine ihtiyaç vardı, rahat bırakılsa bu geçiş dönemini Ortadoğu ’da birçok ülke gerçekleştirebilecekti. Nitekim en deneyimlisi Osmanlı döneminde de siyasetin en canlı olduğu Mısır ’dı ve çok partili seçimlerini düzgünce yapabilen ilk Mısır oldu, ki orada bile Müslüman Kardeşler dışındaki siyasi gruplar bir seçime hazır değildi. Ama daha iki yıl olmadan Sisi darbesiyle devrilmeseydi ülke kendi dengelerini oluşturacaktı.
Benzer durum Irak, Libya,Tunus, Cezayir vb. için de geçerlidir.
İki yıl içinde Arap Baharını boğdular, kışa çevirdiler.

Batı burada iki yüzlülük yapıyor.
İstediği demokrasi ise darbecileri neden destekliyor?
Halk tabanı olan iktidarlara neden karşı çıkıyor?
Birçoğunun sınırları sömürgeciler tarafından çizilmiş bu ülkelerde fikir birliği sağlamak zaten zor. Demokratik tabana oturan iktidarlar oluşturmak çok karmaşık dengelere bağlı. Kaldı ki bu dengeleri zamanında bozup bölgeyi 100 yıldır bataklığa çeviren de Batı ’nın kendisi
Şimdi yine bölgenin dengelerinden hala habersiz yeni bir anlaşma, orta yol bulma düzenlemesi yapılmaya çalışılıyor, ve yine aşiret, tarikat çatışmaları berdevam.

Şimdi bir de IŞİD adlı ne idüğü ve kimin oluşturduğu belirsiz koalisyona karşı Kürtleri kullanışlı buldular, veriyorlar gazı, veriyorlar silahı.
Oysa IŞİD Kürtlerin sorunu değil, Irak ve Suriye ’de basiretsiz davranan Batı ’nın icadı. Ama fatura yine gariban Kürtlere ödetilecek.
Hem de ne pahasına?
Silahlanan Kürtlerle aramızın bozulup barış sürecinin sona ermesi pahasına. Daha şimdiden bazıları kontrolünü kaybetti, mecliste çalışacağına Türk askerine taş atma peşinde.

Ne sanıyorlar ki Kürt gençleri, iki tanker petrol satmalarını uluslar arası tahkime götüren Batı onlara Musul ’u, Kerkük ’ü mü verecek?

Özellikle Almanya ’nın Kürtleri silahlandırma çabası dikkate değer.
Hava ve kara saldırılarına katılmıyor Almanya, hatta insani yardım bile umurunda değil, varsa yoksa Kürtlere top tüfek sağlamak. Çünkü Almanya savaşan Kürtleri seviyor, barışan hatta kazanan Kürtleri sevmiyor.

Orada bir Kürt devletine izin verilmeyeceği gibi barış süreci de heba ediliyor.
Belki asıl amaç da bu.
Yazık, bu barış ortamına çok kolay gelmedik, bir daha bir 50 yıl gelir miyiz, o bile şüpheli..

twitter: @kalemciler