Milliyet'te yer alan habere göre; aralarında gazeteciler, polisler ve yönetmen ve senaristlerin de bulunduğu 31 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılan 14 Aralık Operasyonu, soruşturma dosyasına göre 2009 yılındaki ‘Tahşiyecilere ’ yönelik operasyona dayanıyor.

Gözaltındaki şüphelilere yöneltilen sorular ve dosyanın tek müştekisi Mehmet Nuri Turan ’ın şikâyet dilekçesine göre, süreç 6 Nisan 2009 günü Fethullah Gülen ’in Herkul.org sitesinde yayınlanan “İrtica paranoyası” adlı konuşmasıyla başladı. Gülen bu konuşmasında, ‘Tahşiye ’den bahsetti. Gülen ’in konuşmasında, “Yarın daha başka şeylerde icat edebilirler. Mesela ‘Tahşiye ’ diye bir şey icat edebilirler. Onları güçlendirirlerse ellerine silahlar da verebilirler. Size yakın bazı kimselerin posterlerini de evlerine asabilirler. Biz ‘Nurlara haşiye yapıyoruz ’ dedirtirler. Adlarına da tahşiyeci derler” ifadelerini kullanmasının ardından Zaman ve bugün gazetelerinde ‘Tahşiyeciler ’e ilişkin çeşitli yazılar yayınlandı.

Soruşturma dosyasına göre, 9 Nisan 2009 ’da da bu kez Samanyolu Tv ’de yayınlanan ‘Tek Türkiye ’ dizisinin 64. bölümünde ‘Tahşiye ’ bir örgüt olarak gösterildi. Müşteki Turan ’ın iddiasına göre, bu yayından 2 gün sonra ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü ’ne isimsiz, imzasız ve tarihsiz bir ihbar mektubu geldi. Mektupta, Mehmet Doğan ’ın liderliğini yaptığı bir grup ihbar ediliyordu.
Dosyaya göre, 23 Nisan 2009 günü ‘Tek Türkiye ’ dizisinin 66. bölümünde de, ‘Tahşiye ’ tekrar örgüt olarak gösterildi. Burada Mehmet Doğan Grubunun yayınevi olan ‘Rahle ’den örgüt olarak bahsedildi. 26 Nisan ’da ise bu kez Nuh Gönültaş Bugün gazetesinde “Tahşiyeciler deşifre oldu, isim değişikliğine gidilmesi lazım” başlıklı bir yazı kaleme aldı. 29 Nisan 2009 ’da da İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi ’ne bir yazı geçerek soruşturma yapılmasını istedi.

Edinilen bilgiye göre, İstanbul Başsavcılığı ’ndan 4 Mayıs 2009 ’da soruşturma izni alındı. Soruşturmada bir numaralı isim ‘Muşlu hoca lakabıyla bilinen Mehmet Doğan, iki numaralı isim ise Mehmet Nuri Turan ’dı. Soruşturmada grubun adı ise “Molla Muhammediciler Tahşiyeciler” olarak geçti. Telefon dinlemelerine de 2 gün sonra başlandı. Grubun adı kayıtlarda ‘El Kaide yanlısı Radikal Mehmet Doğan grubu ’ olarak değiştirildi.

22 Ocak 2010 tarihinde 16 ilde düzenlenen eş zamanlı operasyonda, 132 kişi gözaltına alınırken, bu kişilerden 38 ’i tutuklandı.

İstanbul ’da gözaltına alınanlardan 10 ’u tutuklanırken bu isimlerden biri de Mehmet Nuri Turan ’dı. Operasyon kapsamında misafirhane ve sohbetler için kullanılan bir eve baskın yapıldı. İddianameye de yansıyan ifadelere göre operasyon tarihinde evde bir poşet bulunduğu kayıtlara geçti. Poşet içinde iki adet seri numarası silinmiş el bombası, bir adet seri numarası olmayan bir el bombasının yarısı ve 560 adet çeşitli mermi bulundu. Grup, El Kaide, Hizbullah ve İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi (İBDA-C) ile ilişkilendirildi.

İddialara göre Gülen ile ‘Tahşiyeciler ’in arasındaki en büyük anlaşmazlık dinler arası diyalog ve zekâta bakış açısı üzerinden kaynaklanıyordu. ‘Tahşiyeciler ’ zekâtın kişiye verilmesi gerektiğini, kuruma zekât verilemeyeceğini söylerken, Gülen Cemaati ise buna karşı çıkıyordu. Tahşiyeciler, zekâtın ticari amaçla kullanılamayacağı konusunda da Gülen cemaatiyle fikir ayrılığı içindeydi.

Tahşiyeciler dinler arası diyaloğa karşı olduklarını, diyaloğun sadece farklı dinlere mensup “kişiler” arasında olabileceğini belirtirken Gülen cemaati ise dinler arası diyaloğu savunuyordu.

İddiaya göre Tahşiyecilere ait Bahçelievler ’deki örgüt evinde ele geçirilen 1365-27-000-4080 seri numaralı sis bombasıyla Poyrazköy davasının kanıtı olan ve Zir Vadisi ’ndeki kazılarda bulunan sis bombalarının seri numaraları aynı. İki farklı gruba yönelik operasyonda aynı bombanın yer alması delil üretmeye kanıt olarak dosyada yer alıyor.

Milliyet ’e konuşan şikayetçi Mehmet Nuri Turan da bu iddiayı şöyle anlattı:

“Gülen ’in amacı devleti çeşitli organlarına sızarak ele geçirmekti. Bizim üzerimizden güç gösterisi yaptı. Yoksa neden bizim gibi küçük bir grupla uğraşmak istesin ki? O süreçte Gülen ’in medya organlarında çıkan haberler ve yazıları kimse anlamamıştı. Hatta Ertuğrul Özkök, ‘Gülen ne demek istedi? ’ gibi bir yazı yazmıştı."

"Bizim El Kaide, Hizbullah ve İBDA-C ’yi desteklediğimiz söyleniyordu. Bir adamın aynı anda 3 futbol kulübünü desteklemesi gibi tuhaf bir ifade. İsimsiz, tarihsiz bir ihbar mektubu tanzim edilerek operasyon başladı. 17 ay hapis yattık. Cezaevinde tutukluyken 2011 yılının Mart ayında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ’a bir mektup yazdım. Mektubun işleme konulmadığını zannediyorum. 2014 yılının ilkbahar aylarında, emniyete bir mail attım. Böyle bir mektubumun olduğunu, neden takip edilmediğini sordum."

"Sonra emniyet beni davet etti. İki kere ifade verdim ve müşteki olduğumu söyledim. Gülen kendisi gibi düşünmeyen herkesi hedef gösteriyor. Ancak bizim olayımızda parmak izi çok net. Ben bu süreçte doğrudan Fethullah Gülen ’den şikâyetçi oldum.  Gülen ’in bizimle uğraşmasının temel sebebi devletin her kademesine nüfuz edebilmek adına güç gösterisi yapmaktı. Güç gösterisinden kastım devlet erkini ele geçirmek.”

Öte yandan gazete ve dizide adlarının geçmesinin ardından Tahşiyeciler grubunun, cemaatle diyaloğa geçtiği de dosyada yer alan iddialar arasında. Dosyanın tek müştekisi Mehmet Nuri Turan da bu iddiayı doğruluyor. Turan, 2009 yılı Mayıs ayında Mustafa Sungur ve Mustafa Akar ile görüştüğünü ve bu görüşmede gruplarının dizi ve gazetelerde neden hedef gösterildiğini Sungur ve Akar ’a sorduğunu söyledi. Sungur ve Akar ’ın kendisini görüşmesi için 14 Aralık operasyonunda gözaltına alınan Fahri Sarrafoğlu ’na gönderdiğini belirten Turan, Sarrafoğlu ’nun ise kendisine, “Mehmet Doğan ’a suikast yapılacaktı. Fethullah Gülen Grandbetting bunu önledi. Fethullah Gülen ’i kızdıran kitapları basmaktan vazgeçin. Polis tarafından dinleniyor ve takip ediliyorsunuz” dediğini anlattı.