MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Adalet ve Kalkınma Partisinin, lale ve sülale devri yaşadığını ileri sürerek, ''Her yönüyle gösterişe yönelmişler, her yönüyle düne kadar söyledikleri hayat ortamından uzaklaşmışlar. Bir eli yağda bir eli balda ve ortalığı da güllük gülistanlık görmektedirler'' dedi.
Bahçeli, partisince Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitingde, özel bir mazeret olmadığı taktirde mutlaka ve mutlaka yüksek bir katılım için sandığa gidilmesini istedi.
Türkiye'nin, karşı karşıya kaldığı sorunları gözden geçirerek, aklın süzgecinden, vicdanın sesinden kaynaklanan bir anlayışla halkın iradesini ortaya koyarak, seçimlerin yüksek bir katılımla yapması gerektiğini ifade eden Bahçeli, ''Bu ülke sizindir, karar sizindir. Dolayısıyla bizler sizin alacağınız her türlü karara saygı duymak mecburiyetindeyiz'' dedi.
Siyasi iktidarın da böyle bir ortamda adil ve hile karıştırmadan güven içerisinde sağlıklı bir seçimin yapılması için üstün bir gayret göstermesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, Adalet ve Kalkınma Partisinin 9 yıla yaklaşan bir süredir ülkeyi yönettiğini, iki dönem iktidar olduğunu, yüksek bir oy oranıyla 330 ve 341 milletvekili aralığında bir milletvekili desteği ile TBMM'de temsil edildiğini anımsattı.
Bahçeli, şöyle konuştu:
''Dolayısıyla tek başına bir iktidar olarak Meclisteki bu üstün çoğunluğuyla Adalet ve Kalkınma Partisi, gerek seçim beyannamelerinde, gerekse hükümet programlarında siz değerli vatandaşlarımın mutluluk ve refahı için ne gibi bir tedbir alacak ise ne gibi bir politika uygulayacak ise buna engel teşkil etmeyen bir durum söz konusu olmuştur. Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma Partisinin Mecliste alamayacağı bir karar, çıkartamayacağı bir yasa, uygulayamayacağı bir sosyal ekonomik politika yoktur. Aradan geçen süre içerisinde bu fırsat ve imkanı değerlendirebilmiş midir? Milletimizin bu ani teveccühü karşısında milletimize layık olabilmiş midir?. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş olan vatandaşlarımızın da bu konuda dikkatini çekmek istiyorum. 2002 yılında evinizde aşınız kaynıyor, işsiz çocuklarınız iş bulabiliyor ve geliriniz yükseliyor, hayat standardınız geçmişe göre daha da iyileşiyor ve toplumda var olan huzurdan hepiniz memnun iseniz, o zaman durmak yok yola devam çağrısına kulak vermeniz ve Adalet ve Kalkınma Partisini üçüncü defa iktidar yapma talebine karşılık verebilirsiniz. Ancak gerçek bu değilse, yani gelir seviyenizde azalma, hayat standardınızda önemli bir düşme, çocuklarınıza iş bulamama veya geçim darlığına düşmüş, yoksulluğa itilmiş insanlar olarak 9 yıldan bu yana bu iktidarın tüm uygulamalarından memnun değilseniz o zaman bir başka şey söylemek lazım. Hangi gün 12 Haziran'da. Ne demek lazım? Durmak yok yola devam yerine, yeter artık Sayın Başbakan biraz iktidardan git demek lazım.''

-''ÜLKEMİZ İYİ YÖNETİLMİYOR''-

Devlet Bahçeli, Türkiye'nin iyi yönetilmediğini, tek başına iktidar olan, bütün imkanları elinde tutan bugünkü siyasi iktidarın, halkın mutluluk ve refahını artırmada, ülkeyi huzurlu ve mutlu kılmada yetersiz kaldığını öne sürdü.
Sadece ve sadece kendilerinin çevresinde oluşturdukları bir mutlu azınlığın bugünkü iktidardan memnun olduğunu savunan Bahçeli, şunları kaydetti:
''Bugünkü iktidarın 9 yıllık uygulamalarını değerlendirdiğimizde, Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren vatandaşlar değil, ama Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olduktan sonra partinin yöneticisi, bakanlar kurulu veya TBMM'deki milletvekilleri, yakınları, çevreleri, birlikte oldukları insanları göz önüne aldığımız vakit önemli bir refah artışına, servet sahibi olduklarına şahit olmaktayız. Çünkü 2002 ile 2009 yılı arasındaki sürede ne gibi bir hayat seviyesinin değişikliği kendisini gösteriyor zaten. Bugün Adalet ve Kalkınma Partisi lale ve sülale devri yaşıyor. Her yönüyle gösterişe yönelmişler, her yönüyle düne kadar söyledikleri hayat ortamından uzaklaşmışlar. Bir eli yağda bir eli balda ve ortalığı da güllük gülistanlık görmektedirler.''
Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarının bulunduğunu belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
''Televizyonlara çıktıkları vakit, özellikle yandaş televizyonların desteği ile sözleşmeli, beslemeli bazı köşe yazarları ve gazeteciler aracılığıyla, danışıklı bir dövüş içerisinde öyle bir Türkiye tablosunu Recep Tayyip Erdoğan'a çizdiriyorlar ki, eğer o tabloya baktığınız vakit Türkiye'de hiç kimsenin şikayetinin olmaması lazım. Ama burayı şereflendiren vatandaşlarımız, o tabloyla eğer, o Recep Tayyip Erdoğan'ın çizgisiyle oluşmuş Türkiye tablosu ile yaşadığınız gerçek Türkiye arasında mutlaka büyük bir fark vardır.
Bugün Türkiye'nin çok temel ekonomik ve sosyal sorunları bulunuyor. Sayın Başbakan hiçbir yerde bu sorunlara eğilmiyor, bu sorunlar üzerinde söz söyleyemiyor. Çünkü söyleyebilecek olsa, bu sorunları tekrarlanacak konuma getirmenin utancıyla zaten bunlara giremiyor. Onun için çıldırmış bir halde çılgın projelerle milleti avutuyor, kandırıyor ve yalan söylüyor.''
Bugün ülkemizin en önemli sorunlarının başında işsizliğin geldiğini dile getiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İşsizlik gittikçe artıyor ve özellikle de genç kardeşlerimiz işsiz. Üniversiteyi bitirmiş veya liseyi tamamlamış, iş aramış bulamamış, askerliğini gidip tamamlamış, ama aradan geçen süre içinde asgari ücrete de rıza göstermesine rağmen, ne olursa olsun bir iş bulayım gayesini taşımasına rağmen, milyonlarca insanımız işsiz. İşsizlikle beraber en önemli sorunların başında yoksulluk geliyor. Bugün ülkemizde nüfusun 18,08'i yoksuldur. Yoksulluk gittikçe de yaygınlaşıyor. Yani nüfusun 13 milyona yakını yoksullaşmış.
Bunlar içerisinde açlık sınırının altına düşmüş, sağlıklı bir beslenmeyi sağlayabilecek, mutfak masraflarını karşılayan bir gelire sahip olamama haliyle hayatını devam ettirme mücadelesi veriyor. Tabii bunların yanında emeklilerimiz, yetimler, öksüzler, 65 ve yukarı yaşlılar çok daha büyük hayat standartlarının düşmesi sebebiyle yoksullaşma sürecine giriyor ve yoksulluk gittikçe artıyor. İş, aş ve yoksulluk Türkiye'nin kaderi haline gelmiş herkes bir çıkış yolu arayabilmek için yanına bir başka problemi daha getiriyor. O da göç dediğimiz olay. Bugün İstanbul, Ankara İzmir, Bursa, Adana, Gaziantep gibi büyük şehirlerimize civar yerlerden gelen birçok insanımız ve özellikle de gençlerimizin göç etmek durumunda oluyor ve gurbete çıkıyor.
Ama büyük şehirlerde her zaman bir ekmek kapısı bulunamıyor, ama çok daha büyük felaketlerle de karşı karşıya kalınabiliniyor. Bunları her gün televizyonlarda yaşanan şiddet olaylarıyla, cinayetlerle, toplu cinnetlerle görüyorsunuz.
Toplum huzurlu değil, toplum mutlu değil, Türkiye'de suç oranları artıyor. Özellikle de çocuk yaşlarda suçlular artıyor. Gasp yaralama hırsızlık gibi adi suçlarla bir genç hayatını feda ediyor. Suçlu olmasa dahi büyük şehirlerin karanlık sokaklarında her türlü kötü alışkanlıkla muhatap oluyor ve gençliğini heder ediyor. Bütün bunlarla beraber Türkiye'de ailelerde de çözülmeler kendini gösteriyor.
Şimdi böyle yoksulluğun, işsizliğin, göçün ve asayişsizliğin olduğu bir Türkiye'de Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, sokakları bırak, meydanları bırak, televizyonları bırak, kendi evinden dışarı çıkmaması lazım gelen bir şahsiyettir.''