Sanatçı Hülya Avşar ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında yaşanan yalaka polemiğine tarihçi Murat Bardakçı da dahil oldu.

Habertürk'teki köşesinde Kılıçdaroğlu'nun "yalakadan sanatçı olmaz" sözlerine cevap veren Bardakçı, Johann Sabestian Bach, Mozart, Beethoven, Leonardo da Vinci gibi isimleri örnek verdi.

Bardakçı, Kılıçdaroğlu'nun sahip olduğu mantaliteyi "yöneticiler ile iyi ilişkiler içerisinde bulunan sanatçılar da zavallı birer “yalaka” imişler!" sözleriyle özetleyerek şunları söyledi;

"Batıdan birkaç örnek vereyim: Hayatı boyunca Alman prenslerinin himayesinde olan ve eserlerinin çoğunu onlara ithaf eden Johann Sabestian Bach, aslında ucuz yalakanın teki imiş! Mozart da öyle imiş, Beethoven da, Papa ’nın siparişi ile eserler veren Leonardo da Vinci de, Michelangelo da, Rafael de, yani aklınıza gelecek hangi sanatçı varsa neredeyse tamamı..."

Hele bizdekiler, meselâ Dede Efendi... Sen öyle büyük bir musiki üstadı ol ama isyancıların, meselâ Kabakçı Mustafa ’nın tarafını tutacağın yerde git zamanın padişahlarının, Üçüncü Selim ’in, İkinci Mahmud ’un falan himayesine gir, onlar için eserler ver, hattâ medhiyeler bile bestele, yani dik duramayıp rüzgâra karşı yürümeden yalakalık yap! Üstelik sadece Dede, Hacı Ârif, Şakir Ağa gibi besteciler değil; Kanunî Süleyman zamanının Bâkî ’si, Üçüncü Ahmed devrinin Nedim ’i vesairesi de öyle, hepsi birer yalaka... Saraylar ve hükümdarlar için kitâbeler yazmış olan hat sanatının Râkım, Kazasker, Yesârî, vesaire gibi en büyük üstadları da öyle...

Şimdi, şöyle bir düşünelim: Amerika ’da Marilyn Monroe ’nun bahsinin geçtiği bir ortamda Cumhuriyetçi Parti ’nin önde gelen bir politikacısı çıksa ve söylemek aklına bile gelmez ya, “Canım, o kadın da sanatçı mı idi ki? Üstelik bir ara Demokrat Partili Başkan Kennedy ile de münasebeti vardı... Yalakadan öte birşeydi...” gibisinden bir lâf etse...

Ne mi olur? Bu sözleri edenleri eleştirmeye falan gerek duymazlar, yalaka olmakla suçlanan sanatçı da tek kelime bile etmez ama herkes “Bu adamın aklına birşeyler olmuş” der ve o vaziyetteki kişiye nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranırlar."

Bugün sadece Türk Sanatı ’nın değil, batı sanatının da varolmasında en önemli sebep kabul edilen“patronaj” yani “himaye” bu mantığa göre “yalakalık müessesesi”, yöneticiler ile iyi ilişkiler içerisinde bulunan sanatçılar da zavallı birer “yalaka” imişler!

Batıdan birkaç örnek vereyim: Hayatı boyunca Alman prenslerinin himayesinde olan ve eserlerinin çoğunu onlara ithaf eden Johann Sabestian Bach, aslında ucuz yalakanın teki imiş! Mozart da öyle imiş,Beethoven da, Papa ’nın siparişi ile eserler veren Leonardo da Vinci de, Michelangelo da, Rafael de, yani aklınıza gelecek hangi sanatçı varsa neredeyse tamamı...

MEĞER HEPSİ YALAKA İMİŞ...

Hele bizdekiler, meselâ Dede Efendi... Sen öyle büyük bir musiki üstadı ol ama isyancıların, meselâKabakçı Mustafa ’nın tarafını tutacağın yerde git zamanın padişahlarının, Üçüncü Selim ’in, İkinci Mahmud ’un falan himayesine gir, onlar için eserler ver, hattâ medhiyeler bile bestele, yani dik duramayıp rüzgâra karşı yürümeden yalakalık yap! Üstelik sadece Dede, Hacı Ârif, Şakir Ağa gibi besteciler değil;Kanunî Süleyman zamanının Bâkî ’si, Üçüncü Ahmed devrinin Nedim ’i vesairesi de öyle, hepsi birer yalaka... Saraylar ve hükümdarlar için kitâbeler yazmış olan hat sanatının Râkım, Kazasker, Yesârî,vesaire gibi en büyük üstadları da öyle...

Şimdi, şöyle bir düşünelim: Amerika ’da Marilyn Monroe ’nun bahsinin geçtiği bir ortamda Cumhuriyetçi Parti ’nin önde gelen bir politikacısı çıksa ve söylemek aklına bile gelmez ya, “Canım, o kadın da sanatçı mı idi ki? Üstelik bir ara Demokrat Partili Başkan Kennedy ile de münasebeti vardı... Yalakadan öte birşeydi...” gibisinden bir lâf etse...

Yahut bir başka memlekette, meselâ Fransa ’da siyasetçinin biri “Siz yoksa Catherine Deneuve ’ü sanatçı mı zannediyorsunuz; yuh bre! Sanatçı dediğin dik durur, rüzgâra karşı yürür ve aykırıdır! Catherine Deneuve ’ün muhalefet ettiğini hiç gördünüz mü? Kadın üstelik Elysée Sarayı ’ndaki davetlere falan da gidiyor... O hatun sanatçı falan değil, sadece yalaka evlâdım, yalaka...” gibisinden birşeyler gevelese...

Ne mi olur? Bu sözleri edenleri eleştirmeye falan gerek duymazlar, yalaka olmakla suçlanan sanatçı da tek kelime bile etmez ama herkes “Bu adamın aklına birşeyler olmuş” der ve o vaziyetteki kişiye nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranırlar.Bugün sadece Türk Sanatı ’nın değil, batı sanatının da varolmasında en önemli sebep kabul edilen “patronaj” yani “himaye” bu mantığa göre “yalakalık müessesesi”, yöneticiler ile iyi ilişkiler içerisinde bulunan sanatçılar da zavallı birer “yalaka” imişler! Batıdan birkaç örnek vereyim: Hayatı boyunca Alman prenslerinin himayesinde olan ve eserlerinin çoğunu onlara ithaf eden Johann Sabestian Bach, aslında ucuz yalakanın teki imiş! Mozart da öyle imiş, Beethoven da, Papa ’nın siparişi ile eserler veren Leonardo da Vinci de, Michelangelo da, Rafael de, yani aklınıza gelecek hangi sanatçı varsa neredeyse tamamı... MEĞER HEPSİ YALAKA İMİŞ... Hele bizdekiler, meselâ Dede Efendi... Sen öyle büyük bir musiki üstadı ol ama isyancıların, meselâ Kabakçı Mustafa ’nın tarafını tutacağın yerde git zamanın padişahlarının, Üçüncü Selim ’in, İkinci Mahmud ’un falan himayesine gir, onlar için eserler ver, hattâ medhiyeler bile bestele, yani dik duramayıp rüzgâra karşı yürümeden yalakalık yap! Üstelik sadece Dede, Hacı Ârif, Şakir Ağa gibi besteciler değil; Kanunî Süleyman zamanının Bâkî ’si, Üçüncü Ahmed devrinin Nedim ’i vesairesi de öyle, hepsi birer yalaka... Saraylar ve hükümdarlar için kitâbeler yazmış olan hat sanatının Râkım, Kazasker, Yesârî, vesaire gibi en büyük üstadları da öyle... Şimdi, şöyle bir düşünelim: Amerika ’da Marilyn Monroe ’nun bahsinin geçtiği bir ortamda Cumhuriyetçi Parti ’nin önde gelen bir politikacısı çıksa ve söylemek aklına bile gelmez ya, “Canım, o kadın da sanatçı mı idi ki? Üstelik bir ara Demokrat Partili Başkan Kennedy ile de münasebeti vardı... Yalakadan öte birşeydi...” gibisinden bir lâf etse... Yahut bir başka memlekette, meselâ Fransa ’da siyasetçinin biri “Siz yoksa Catherine Deneuve ’ü sanatçı mı zannediyorsunuz; yuh bre! Sanatçı dediğin dik durur, rüzgâra karşı yürür ve aykırıdır! Catherine Deneuve ’ün muhalefet ettiğini hiç gördünüz mü? Kadın üstelik Elysée Sarayı ’ndaki davetlere falan da gidiyor... O hatun sanatçı falan değil, sadece yalaka evlâdım, yalaka...” gibisinden birşeyler gevelese... Ne mi olur? Bu sözleri edenleri eleştirmeye falan gerek duymazlar, yalaka olmakla suçlanan sanatçı da tek kelime bile etmez ama herkes “Bu adamın aklına birşeyler olmuş” der ve o vaziyetteki kişiye nasıl davranılması gerekiyorsa öyle davranırlar.