Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin ne çektiyse, 'Dün dündür, bugün bugündür' anlayışından çektiğini belirterek, ''Kim ne veriyorsa, ben 5 fazlasını veriyorum siyasetinden bu ülke çok çekti. 'İki anahtar veriyorum' diyenlerden çok çekti. Bu anahtarlardan hangisi acaba benim vatandaşıma ulaştı, soruyorum'' dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) 66. Genel Kurulu, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde (ETÜ) toplandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genel Kurulda yaptığı konuşmada, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin eski başkanlarından ve başbakanlardan Necmettin Erbakan başta olmak üzere birliğe, geçmişte hizmet edenleri rahmetle ve minnetle andığını ifade etti.
TOBB'un Genel Kurullarının, Türkiye ekonomisinin bir muhasebesinin yapıldığı, sorunların masaya yatırıldığı, çözüm önerilerinin, dilek ve temennilerin dile getirildiği çok önemli bir platform olduğunu dile getiren Erdoğan, kendisinin de başbakanlığı döneminde, TOBB'un birçok genel kuruluna katılarak görüşlerini ifade ettiğini ve konuşmacıları dinleme fırsatı bulduğunu kaydetti.
Geçen yılki genel kurulda verdikleri sözleri yerine getirdiklerini ifade eden Erdoğan, çıkardıkları çeşitli yasalarla iş dünyasının rahat bir nefes almasını sağladıklarını söyledi.
Son 8.5 yılda Türkiye'nin çok farklı bir konuma yükseldiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Bunu birlikte yaptık, birlikte başardık. 8.5 yıl boyunca istişareyle birbirimize danışarak yürüdük; Türkiye'yi birlikte büyüttük. Her aşamada bir olmaya, beraber olmaya bundan sonra da devam edeceğiz'' dedi.

-HAYAT MECMUASINDAKİ, MENDERES'İN İDAMA GÖTÜRÜLÜŞ SAHNESİ-

Türkiye'nin çok partili demokratik yaşamında geçmişte yaşananları değerlendiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Ben, 1960 darbesini hayal meyal hatırlıyorum. Babam o günleri anlatırdı. Hayat Mecmuasındaki, Menderes'in idama götürülüş sahnesi, gözümün önünden hiç silinmedi. Ardından, 12 Martları, 12 Eylülleri, 28 Şubatları yaşadık. Onlarca seçim gördük, hükümet gördük, başbakan gördük. Belki hepsinden fazla, siyasi krizler, ekonomik krizler, terör ve çatışmalar gördük. Biz, partimizi kurarken ve 3 Kasım seçimlerine girerken en önemli hedeflerimizden bir tanesi, Türkiye'yi, o bizim yaşadığımız aksak demokrasiden kurtarmaktı, ileri demokrasiyi tesis etmekti. Siyaseti, üzerine yapışıp kalmış haksız etiketlerden, haksız lekelerden temizlemek gibi bir amaçla yola çıktık. Siyasetle yalan, birbirinden ayrılmayan iki kavram haline gelmişti. Siyasetçiyle güvensizlik, aynı şekilde birbirinden kopmayan iki kavram haline gelmişti. Bu millet, açık söylüyorum: Siyasette dürüstlüğe, doğruluğa, sözünü tutan, yalan söylemeyen siyasetçilere hasret kalmıştı. 3 Kasım seçimlerine girerken, yapamayacağımız hiçbir vaatte bulunmadık. Biz samimiyetle, açık yüreklilikle milletimize şunu söyledik; '3 yıl bizden bir şey beklemeyin, 3 yıl enkazı kaldıracak, tamir, telafiyle uğraşacak, ardından da inşa etmeye, üstüne koymaya başlayacağız' dedik. Milletimiz de bizim bu samimiyetimiz üzerine emaneti bize devretti. 3 Kasım 2002 tarihiyle birlikte Türkiye'de siyasetin dili, üslubu, Türkiye'de siyaset yapma tarzı kökünden değişti. Siyaseti, kuru gürültüden, olmayacak vaatlerden, sınırsız popülizmden arındırdık; proje, plan, hedef siyaseti artık millet nezdinde itibar görmeye başladı. Vadettiğimiz her hedefin azimle peşinde koştuk, bir çoğuna ulaştık, bir çoğuna da ulaşmak üzereyiz.''
Genel Kurul'un, 12 Haziran'da yapılacak seçimlere 27 gün kala gerçekleştirildiğini anımsatan Erdoğan, burada bugünün muhasebesini yapmayı, gelecek adına bir vizyon ortaya koymayı daha çok önemsediğini ifade etti.
Verdikleri vatleri seçimi kazandıktan sonra yerine getirmeyen adayları eleştiren Erdoğan, bunun bir müeyyidesinin bulunduğunu, bu müeyyideyi seçim sandığında milletin uyguladığını söyledi.

-''DÜN DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR'' ANLAYIŞI-

Ülkede, siyasetçinin, millete, gençlere, seçmene karşı üst bir dil oluşturma sorumluluğu bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şunlara işaret etti:
''Açık söylüyorum: Bu ülke, ne çektiyse 'Dün dündür, bugün bugündür' anlayışından çekmiştir. Sizler sanayinin içindesiniz. 'Kim ne veriyorsa, ben 5 fazlasını veriyorum' siyasetinden bu ülke çok çekti. İki anahtar veriyorum diyenlerden çok çekti. Bu anahtarlardan hangisi acaba benim vatandaşıma ulaştı, soruyorum. Bu ülkede yıllarca devam eden, yüksek enflasyonun, yüksek faizin, kamu açıklarının, yolsuzluğun ve yoksulluğun en önemli sebebi, işte bu anlayıştır. İstikrar ve güven zeminini tahrip eden, bozan, sağlıklı bir yatırım, üretim, istihdam zeminini ortadan kaldıran yaklaşım, bu yaklaşımdır. 8.5 yıldır Türkiye, istikrar ve güven zemininde ilerliyor. Yatırımcı, üretimci, girişimci, artık önünü görüyor, ileriyi görüyor ve üç beş günlük değil, 20-30 yıllık projeksiyon yapabiliyor. İyi hatırlarsınız, Çukurova'nın, Menderes Ovası'nın, Trakya'nın çiftçisi, tarlaya tohum atarken, oradaki havaya değil, Ankara'nın havasına bakıyordu. Bugün çiftçi, esnaf, sanayici Ankara'nın havasından emin, artık güvenle tohumunu atıyor. Fark bu. Güvenle yatırım yapıyor. Artık Türkiye sanayisinde, fabrikalarımız çöplük değil. Artık birinci sınıf makinalar ülkemize giriyor. Bilemediniz ikinci sınıf makinalar ülkemize giriyor. Güvenle işini kuruyor.''
İş dünyasının, temiz siyaset, dürüst siyaset, ilkeli siyaset konusunda artık çok duyarlı olduğuna inandığını ifade eden Erdoğan, proje siyaseti ile popülist siyaset arasında iş dünyasının çok net bir çizgi çizdiğini söyledi.