Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın her yerinde kadınların, savaşın, terörün, törenin, istismarın, tacizlerin, şiddetin doğrudan mağduru olduklarını ifade ederek, ''Yoksulluk, eğitimsizlik, çarpık kentleşme, göç, herkesten önce kadın ruhunu tahrip ediyor. Çocukları kucaklarında katledilen, bebekleri mama bulamayan, eşlerini gözlerinin önünde yitiren kadınlar, sadece biricik varlıklarını değil, aynı zamanda geleceklerini kaybediyorlar'' dedi.
     Erdoğan, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığında Cevahir Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''Daha Eşit Bir Dünya İçin Eşitlik Komisyonlarının Rolü'' temalı ''Uluslararası Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Buluşması''nda yaptığı konuşmada, bu uluslararası toplantıyla, ikinci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonuna nice başarılı yıllar temenni ettiğini söyledi.
     Başbakan Erdoğan, geniş bir katılım ve zengin bir içerikle düzenlenen bu toplantının, Türkiye'deki ve bölgedeki kadınların sorunları için ufuk açıcı bir zemin teşkil edeceği ve sorunların çözümü için somut önerileri ortaya koyacağına inandığını vurguladı.
     Erdoğan, 20'nci yüzyılın, her alanda çok büyük değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl olduğunu, iki büyük Dünya Savaşı'na şahitlik ettiği gibi, uluslararası ilişkilerden insan haklarına, bilim ve teknolojiden sanata, siyasetten toplumsal yaşama kadar hemen her alanda baş döndürücü bir değişime de şahit olduğunu anlattı. Başbakan Erdoğan, duvarların yıkılmasının ve iki kutuplu dünyanın sona ermesinin, 20'nci yüzyılın hemen sonlarında, ''tarihin sonu'' olarak nitelendirildiğini anımsattı.
     Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugün ise 21'inci yüzyılın hemen başında, tarihin sona ermediğini, değişimin aynı hızda devam ettiğini görüyor, bir kez daha tarihin dönüşümüne tanıklık ediyoruz'' diye konuştu.
     Herkesin bildiğini burada bir kez daha hatırlatmakta fayda gördüğünü vurgulayan Erdoğan, 20'nci yüzyılda dünya çok hızlı şekilde değişirken, hiç değişmeyen, statik kalan, değişime direnen sorunlar ve bölgeler olduğunu belirtti.
     Erdoğan, ''Ne acıdır ki Berlin Duvarı'nın yıkılması, 'tarihin sonu' tezine delil olarak sunulurken, farklı coğrafyalarda, farklı ülkelerde inşa edilen daha büyük duvarlar dikkatlerden kaçtı ya da kaçırıldı'' dedi.
    
     -''BİR TEZATLAR ÇAĞINI YAŞIYORUZ. HER ANLAMDA UÇLARA ŞAHİT OLUYORUZ''-
    
     İki kutuplu dünyanın sona ermesiyle, savaşların ve silahlanmanın da sona ereceği tezi savunulurken, yeni savaşlar, yeni çatışmalar, müdahaleler ve işgallerin, bazı şeylerin hiç değişmediğini gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
     ''Değişime, bazı sorunlar da direndi aslında. Demokrasi, insan hakları, eşitlik, hukuk, en önemlisi de refah yeryüzüne eşit ve adil şekilde dağılmadı. Sermaye küreselleşirken, haklar küreselleşmedi. Bir tezatlar çağını yaşıyoruz aslında. Her anlamda uçlara şahit oluyoruz. İlginçtir ki geçmişten farklı olarak, iletişim teknolojileri sayesinde zıt kutupların birbirinden haberdar olduğu, uçların birbirini izlediği bir süreçten geçiyoruz. Evet Batı'da, evi, birkaç arabası, sosyal güvencesi, yüksek maaşı olan, her hafta sonu hipermarketlerden sepetlerini tıka basa dolduran bir tüketici profili varken, Doğu'da, insanların kuyudan su çekip, sıcak suyu çorba niyetine çocuklarına sundukları bir yoksulluk manzarası var. Kuzey'de, bilgisayar, televizyon, telefon, hayatın vazgeçilmezleri arasına girerken, Güney'de, hayatında bir kez olsun 'Alo' dememiş milyonlarca insan var. Dünyanın bir kısmında, çocuklarının, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik haklarını güvence altına alan bireyler varken, diğer bir kısmında, yarın ne olacağını bilemeyen, yaşam savaşı veren, çocuklarının hayatından şüphe eden hatırı sayılır bir kesim var. Bu çarpıklık, bu tezat, farklı dünyalar arasındaki bu uçurum, hiç şüphesiz en fazla kadınları etkiliyor. Gelir dağılımındaki, refahtaki, hak dağılımındaki eşitsizlik, en fazla kadınları hedef alıyor. Dünyanın her yerinde kadınlar, savaşın, terörün, törenin, istismarın, tacizlerin, şiddetin doğrudan mağduru oluyorlar. Yoksulluk, eğitimsizlik, çarpık kentleşme, göç, herkesten önce kadın ruhunu tahrip ediyor. Çocukları kucaklarında katledilen, bebekleri mama bulamayan, eşlerini gözlerinin önünde kaybeden kadınlar, sadece biricik varlıklarını değil, aynı zamanda geleceklerini kaybediyorlar.''