Ünlü romancı Orhan Pamuk, yeni romanını bitirir bitirmez Hürriyet gazetesine verdiği röportajda, kitabının satışına yardımcı olması için ulusalcı-sol-laik çevrelere mesaj vermiş ve "Türkiye'de düşünce özgürlüğü yerlerde" demişti.

Orhan Pamuk yıllardır, Gezici olarak adlandırılabilecek okur kitlesine şirin gözükmek için hemen her bulunduğu platformda Türkiye'nin baskıcı bir şekilde yönetildiğini söyledi. Ancak buna rağmen Orhan Pamuk hedef kitlesine kendisini bir türlü kabul ettiremedi.

Pamuk şimdi ise iktidarı "dini yönetim isteyen" bir hükümet olarak gören kitlelerce AKP'li olarak adlandırılıyor.

Son örnek Boğaziçi Üniversitesi'ndeki açılış. Orhan Pamuk Boğaziçi Üniversitesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi'nin açılışında yer alacaktı ancak itiraz geldi.

Üniversiteler Konseyi Derneği, Orhan Pamuk'un AKP'li ve doğal olarak Nazım Hikmet ismine yakışmadığı gerekçesiyle bu açılışa davet edilmemesi gerektiğini duyurdu.

İşte o açıklama:

"Boğaziçi Üniversitesi, Nazım Hikmet ’in adıyla bir kültür ve sanat araştırma merkezi kurarak çok değerli ve önemli bir işe imza atmaktadır. Tahmin ediyoruz ki, Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi ’nin, hem akademiye hem de sanat dünyasına büyük katkıları olacaktır.

AKP ’nin 12 yıllık gerici iktidarında giderek çoraklaşan akademik çalışma ve sanat alanlarına, Türkiye ’nin en köklü üniversitelerinden birinden gelecek böylesine bir katkı hepimizi mutlu edecek, hepimize umut verecektir. Ancak Nazım Hikmet ’in adını taşıyacak bir kurumun, bu ismin hakkını verecek dikkat ve özene de sahip olması gerekir.

Ne yazık ki daha en başta, 15 Aralık ’ta düzenlenecek açılış için, Nazım Hikmet ’in kişiliğine, aydınlanmacı, barışsever ve anti-emperyalist tutumuna, Nazım Hikmet ’i sadece büyük bir şair değil, büyük bir insan yapan özelliklerine hiç uymayan bir isim, konuşmacı olarak seçilmiştir. Bu açılışa konuşmacı olarak Orhan Pamuk ’un çağrılması kadar, Pamuk ’un bu çağrıyı kabul etmiş olması da ilginçtir. Orhan Pamuk, Nazım Hikmet ’in adını taşıyan bir kültür ve sanat araştırma merkezinin açılışında konuşma yapma ehliyetine sahip değildir.

Orhan Pamuk, birkaç yıl öncesine kadar, Türkiye ’yi karanlığa sürükleyen, dini hayatın her alanında baskın öğe haline getiren, eğitimi dinselleştiren, tüm siyasi görüşleri bir “makul şüphe” sebebi haline getiren AKP iktidarını savunmuştur.

AKP ’nin, özellikle 2010 yılından önce, iktidarını sağlamlaştırmak için attığı adımlara destek vermiştir. Orhan Pamuk şimdi AKP ’yi eleştirse de bir kıymeti yoktur. Çünkü Pamuk, AKP ’ye, özellikle iktidarının ilk yıllarında ihtiyaç duyduğu toplumsal meşruiyet ve desteği sağlayan “aydın”lardan biridir.

Oysa aydın olmak, tıpkı Nazım ’ın da yaptığı gibi, tutarlı ve ileri görüşlü olmayı, ilkelerinden sapmamayı gerektirir. Yaşasaydı AKP ’nin “makul şüpheli”lerinden biri olacak olan Nazım Hikmet ’in ismi, Orhan Pamuk ’la birlikte anılmamalıdır. Orhan Pamuk bundan iki yıl önce de Suriye devletinin başkanı Beşar Esad ’a “istifa et yoksa sonun Kaddafi ve Saddam gibi olur” diye seslenen bir mektuba imza atmıştır.

Pamuk bu sözleriyle ABD ’nin ve emperyalizmin hedefinde olan, yıllardır İslamcı vahşi çetelerin katliamlarına direnen Suriye halkının karşısında, emperyalizmin tarafında olduğunu göstermiştir. Nazım Hikmet anti-emperyalist ve barışsever bir sanatçıdır. Emperyalizmin ve maşalarının saldırılarına yıllardır direnen Suriye halkının mücadelesini zayıflatmayı amaçlayan, halkın ülkesini korumak için yürüttüğü haklı direnişin meşruiyetini sorgulatmaya çalışan ve emperyalizmin hedefleriyle aynı doğrultuyu gösteren bu sözlerin altına imza atmış olan Orhan Pamuk ’un ismi, Nazım Hikmet ’le aynı cümlede bile geçmemelidir. Nazım ’ın, bu toprakların yetiştirdiği en büyük sanatçılardan biri olmanın yanında, tutarlı ve kararlı bir anti-emperyalist, yurtsever, aydınlanmacı ve komünist olduğu unutulmamalıdır.

Nazım Hikmet bunların hepsidir; Nazım Hikmet, sanatı ve dünya görüşüyle, mücadelesiyle bir bütündür. Bu özelliklerinden herhangi birinin unutturulmaya çalışılması, Nazım ’ı değil, onun kişiliğini ve ömrünün sonuna kadar ısrarla koruduğu görüşlerini unutturmaya çalışanların emeklerini değersizleştirir. Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi ’nin çalışanlarını ve tüm üniversite bileşenlerini, bu merkezi Nazım Hikmet ’in adına yakışır bir merkez yapmak üzere, tutarlı bir tutum almaya çağırıyoruz."

Üniversite Konseyleri Derneği