Şehirler sadece insanları barındırmazlar. Sinelerinde belli bir kültürü de yaşatırlar. Bu bakımdan şehir aslında bir üretim merkezidir. Günümüzde maalesef bu vakıa sadece emtia üretimi olarak algılanıyor.

            Evet, emtia da üretirler, ama daha da önemlisi kültürü de üreten merkezlerdir kentler.

            Geçen Perşembe günü bir kokteyle davetliydim. Bu Ün Dergisinin tanıtımı ile ilgili bir kokteyldi.

            İşin içinde bir dergi olunca elbette ki bu davete bigâne kalamazdım…

            Dergi: derlemek lafzından gelir… Çeşitli yazıların derlenmesi vasıtasıyla oluşan bir bilgi aktarım aracıdır, dergiler.

            Bu bakımdan yayınlandıkları zamanın insanlarının seviyesini gösterdiği gibi zihnen ne ile meşgul olduklarını da gösterir.

            Her neyse! Kokteyl İYAŞ AVM’ de idi ve bende zamanında o mekâna ulaştım.

            Baktım ki Isparta’mızın başta Vali olmak üzere idarecileri ve eşrafının belli bir kesimi orada… Bu beni sevindirdi, demek ki başlanılan işin ehemmiyeti idrak ediliyordu.

            Sayın Vali konuşması esnasında “Mekke, Medine, Cidde ve Isparta” gibi bir cümle kurdu. Doğrusu bu cümle ile ne gibi bir önermeyi ima ettiğini ve daha da önemlisi bu önermeye nasıl ulaştığını anlayabilmiş değilim.

            Lakin lafı bir ara Kınalızade’ ye getirdi. Şu meşhur İslam âlimi ve ahlak filozofu olan Kınalızade. İşte o anda ben büyük bir mutluluk ve sevinç ile konuşmayı dinledim.

            Kolay mı bir Vali bir Dev ’den söz ediyordu… Batı’ya ait olan değil, bize ait bir Devdi üstelik bahsedilen… Hem de bir Vali tarafından… Alışılagelen bir şey değildi bu yaşanan. Oysa biz, bize ait olan değerlerin ve yüce şahsiyetlerin hep küçümsenmesi ve yokluğa mahkûm edilmesi tavrı ile karşılaşmıştık devletlilerden.

            Bunun en son örneği de yine bir Dev olan Bediüzzaman değil miydi?

            Öğrendik ki Valilik Makamının girişimleri neticesi Kınalızade ’nin babasının evi alınmış ve restore edilip müze haline getirilecekmiş. Babası deyip geçmeyin; zira babası da Fatih Sultan Mehmet’in hocalarından birisi.

            Talebesi Fatih olan hocayı varın siz düşünün artık…

            Kokteyl esnasında şahit olduğum bir ufak ayrıntıda serginin kurdelasının kesimi esnasında yaşandı. Makaslar dağıtılırken kendisine uzatılan dostum İsmail Rüştü Çelik elini uzatmadan önce yanımda bulunan Soner Toros’u işaret ederek.

            “Soner’in çok emeği geçti, onun kesmesi daha münasip olur”   dedi…

            Ün dergisinin sahibi böyle bir hakşinaslık yapmıştı. Doğrusu güzel bir örnekti orada bu yaşanan.

            İsmail Rüştü Çelik’e ne zaman “Abi artık şu ‘Akdeniz Gazetesini’ bölgesel hale getir. Sadece Isparta’ya hitap etmesin. Burdur, Antalya ve Afyon’u da kapsasın” desem hiç reddetmedi. Ama hep elektrik santralı işlerinin bitmesini beklediğini söyledi. Kokteylde de söyledim, Trabzon’daki santral işlerinin çözülme safhasına gelince olabileceğini söyledi.

            Tabii ki beni aldı büyük bir sevinç. İşlerinin rast gitmesini büyük bir heyecan ile bekliyorum doğrusu. Ama taleplerim sadece bununla sınırlı olmayacak.

            Mademki kültüre önem veriyor, bence o zaman Kafeler caddesinde bir Kitap-Kafe açabilir… Üstelik bu yer Ün Dergisinin bir bürosu olarak da çalışabilir. Böylece Üniversite de okuyan gençlerimiz sadece oyun olan mekânlarda değil, kitap okunan, sohbet edilen ve çeşitli kültürel etkinliklerin yaşandığı bir Kafede zamanlarını değerlendirirler.

            Yani öldürmez, değerlendirirler… Kültürlerde böyle gelişir ve yaşanır hale getirilmez mi zaten.

            Hatırlatmadan geçmeyelim. Ün dergisi onlarca yıl önce yayınlanıyormuş zaten. Yani Isparta kaybettiği bu dergiye yeniden kavuşmuş oldu böylece.

            Emeği geçen herkese gönülden teşekkür ediyorum. Dergiye de misyonunu kaybetmeden uzun yıllar yaşamasını diliyorum.

            Tabii ki bizlerde üzerimize düşeni yapalım diyorum. Abone olmak suretiyle bu güzel girişime destek vermekten imtina etmeyelim.