Üniversite giriş imtihanlarından sonra hukuk fakültelerinde öğrenim  hakkı kazanmış öğrencileri ilk yılında ilginç bir ders karşılar ; Roma Hukuku.

              M.Ö. 700 yıllardan M.S. 600 yıllara kadar hayat bulmuş Roma imparatorluğunda uygulanan kanunlar yeni hukukçu adaylarına ayrıntısıyla öğretilmeye çalışılır. Evlenmeler, akitler, borçlar, hacizler, toplum ve devletle ilişkileri içeren özel ve kamu alanında ki Roma hukuku uygulamaları adeta hukukun alfabesi gibi öğrencilere sunulur. Daha zor olan tarafı; bu dersin konusu olan tüm terim ve kavramlar Latince olarak vizelerde, finallerde öğrencilerden talep edilir. Hayatlarında hiç Latince bir  kelime  duymamış öğrenciler için nasıl bir durum olabileceğini  düşünün.?

            Yazıyı okumakta olan okuyucunun şuan; bu husustan bana ne ? Hukuk Fakültelerine giden öğrencinin okuduğu ders beni niçin ilgilendirsin? dediğini; düşünebileceğini tahmin edebiliyorum.

             Kıta Avrupa’sı ülkelerinin hukukunun temelini oluşturan; ikibin yıl önce uygulanmış Roma hukuku ne yazık ki bizi de  yakından ilgilendiriyor. Çünkü okuyucu gibi Hukuk fakültesi öğrencisinin de aynı düşünceye kapılacağını bilen ders hocasının ilk sorusu ve cevabı genellikle şudur; Roma Hukukunu zorunlu ders olarak niçin okumaktayız? El cevap; Günümüz Türkiye Cumhuriyeti Hukukunun temelini kıta Avrupa’sı Hukuku ve dolayısıyla Roma Hukuku oluşturduğundan, günümüz hukukunu anlayabilmek için bu derse ihtiyaç duymaktayız.

             Hatırlanacağı üzere; Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında İslam hukukundan vazgeçilip, medeni hukuktan ceza hukukuna kadar tüm hukuk metinleri kıta Avrupa sının farklı ülkelerinden birebir tercüme edilerek uygulamaya konulmuştur.

 

              İslam dinini kabul ettikten sonra; 1100-1200 yıldır toplumunu ve kendisini İslam fıkhının ölçüleri içerisinde şekillendirmiş; toplumların ve insanların huzurlu –özgür-adaletle yaşamalarını sağlayan İslam fıkhıyla bina edilmiş İslam medeniyetine katkılar sunmuş Anadolu insanını; zaferle çıktığı bir ölüm kalım savaşından (kurtuluş savaşından) sonra bu hukuktan koparıp, ülkesini işgal etmek isteyen sömürgecilerin hukukunu iktibas ederek, onunla yaşamaya mecbur bırakmak; nasıl izah edebilinir.?  Anlamak çok zor.

 

               İslam fıkhından kopamayan Müslüman Anadolu insanı hayatının her alanında yaklaşık 80-90 yıldır çelişkilerle yaşamakta, çelişkileri çözmenin yollarını aramaktadır. Örneğin; en basitinden evlilik kurumunu oluştururken bir resmi evlilik birde dini nikah kıymak gibi çözümler üretmeye çalışmıştır.

 

                Okuyucularımızı sıkmadan asıl şu noktaya gelmek istiyorum. Hukuk fakültelerinde ders olarak Latince kelime ve kavramlarla öğretilen Roma hukukunun zorunluluğuna rağmen; insanlarımızın genlerine işlemiş ve bu toplumun birikimi, tarihi derinliği olan İslam hukuku; hukuk fakültelerinde öğrencilere seçmeli ders olarak dahi okutulmamaktadır.

 

                Hukuk fakültesi  mezunu hukukçuların neredeyse hepsi Latince  Corpus Luris Civilis nedir bilir. Fıkıh nedir diye sorsan yüzde doksanın bir cevabı olacağını sanmıyorum.