Diyarbakır HDP il binası önünde anneler tarafından başlatılan eylemler son derece önemli bir döneme girdiğimizi göstermektedir. Bu annelere destekler her geçen gün büyürken artık toplumumuzun da nerde neyi araması gerektiğinin cevabını bulduğunu göstermektedir. PKK terör örgütünün siyası uzantısı gibi çalışan HDP bu güne kadar terör örgütlerini lanetleyememiş ve aksine kendi yerel yönetimlerce de terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmış, güvenlik güçlerimize tuzak kurmalarına da yardımcı olmuştur. Hal böyle iken dağ kadrosuna eleman kazandırmayı görev edinmiş HDP il binası önünde yapılan eylem son derece doğru ve doğaldır. Çocuklarının HDP aracılığı ile terör örgütü dağ kadrosuna katılmalarını sağladığını düşünen anneler son çare olarak bu düzenin yıkılması ve evlatlarına kavuşma umuduyla doğru adreste gösterilerine başlamıştır.

Bunlar hali hazır vaziyette devam ederken HDP yetkilileri bizim terör ile alakamız yoktur. Teröre biz de karşıyız diyemeyerek anneleri tehdit ve şantajlarla uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Ayrıca bugün de Diyarbakır’da terör örgütleri tarafından sivil vatandaşlar hedef alınarak 7 vatandaşımızı öldürmüşlerdir. Bunlar terör örgütlerinin sivil direnişe karşı çıkan annelere karşı “siz böyle yapmaya devam eder ve bize karşı çıkmaya çalışırsanız sizin de sonunuz bu olur” diyerek sanki aba altından sopa gösterircesine insanları bu tür girişimlerle sindirmeye çalışmaktadırlar.

Tabi ki bu durumu bile kullanmaya çalışan terör örgütleri bir takım insanları kullanarak yeniden bir çözüm süreci veya barış süreci adı altında bir duruma sokulmaya çalışılmaktadır. Öncelikle bu çözüm süreci veya barış süreci gibi herhangi bir durum ASLA KABUL EDİLEMEZ. Güvenlik güçleri terör örgütleri ile mücadele de belli bir noktaya gelmiş ve hatta sonuca az bir zaman kalmışken bu tür hareketler tamamen ülkemiz aleyhine işleyecektir. Belli bir üst akıl bunu hükümete dikte etmeye çalışacağı kesin gibi gözüküyor. 2008 yılında yapılan çözüm süreci tamamen ülkemiz aleyhine işlemiş ve terör örgütleri silah bırakmak yerine ülkemizde belli noktalara yerleşmişlerdir. Bu durumu da hükümete mecbur hale getiren bazı gruplar daha sonra bu olanları ihanet demeye de çekinmemişlerdir. 

Ülkemiz zorlu bir süreçten geçmektedir. Amerika ve İran arasındaki nükleer gerilim, Irak’ın halen normalleşme sürecine girememesi ve Suriye de yaşanan kriz nedeni ile ülkemize gelen Suriyeli mülteci sorunları varken ve terör örgütleri ile her kesimde mücadele ederken bu tür hareketler tamamen ülke aleyhine olacaktır. Son 3 yılda bir çok badireler atlatan ülkemiz yine birilerinin barış veya çözüm süreci fısıldamalarına kulak vermeden ülke çıkarlarımızı sonuna kadar koruyarak sonuca ulaşmamız gerekir. Bu politikaları dizayn eden kötü niyetli grupların sözlerine ve fısıltılarına bakmaksızın son bir terörist kalmayıncaya kadar aynı hızda terör ile mücadele devam etmelidir.

Emparyelist güçlerin maşası olan terör örgütleri halkı da kürtçülük adı altında zehirlemeye devam ederken o bölgede yaşayan vatandaşlarımız da bu oyunu görmeye başlamış ve katiline aşık olmaktan vazgeçmeye başlamıştır. Artık milletçe bir olduğumuzun farkına bir an evvel varılmalıdır. Dış güçlerin oyunlarına gelmememiz gerekir. Ülkeler kendi çıkarlarını ve menfaatlerini korumak adına diğer toplumlara zarar vermekten kaçınmaz hale gelmişken ve en büyük ekonomi silah ekonomisi olmuşken bu yeni dünya düzeninde Türkiye olarak yerimizi üst sıralarda almamız gerekir.

Bizi törer, başörtüsü ve etnik köken ile yıkamayan düşmanlarımız artık her yolu açıkça dener hale gelmiş ve inanın bu durum hiç de bitereceğe benzememektedir. Ülkemizi yıkmak ve parçalamak adına her türlü oyunlara başvurmaya başlamışlardır. Hem de artık bunu göstere göstere yapmaktadırlar. Ülke olarak farklılıklarımız zenginliğimizdir anlayışı ile bu vatan ve bu topraklar için çalışmak hem bugünümüz hem de yarınımız için kaçınılmaz bir durum haline gelmiştir. Artık çocuklarımıza daha güzel bir ülke bırakmak adına herkes elini taşın altına koyması gerekmektedir.