Yüz yıl sonra yaşadığımız günlerin ne kadar tarihi günler olduğunu ve toplumların değişimini tetikleyen bugünkü olayların önemini, o günün tarihçileri ve toplum bilimcileri olağandan farklı değerlendirecekleri muhakkaktır.

 

         O günün değerlendirmelerinde kanaatimce;  bu günün, Müslüman medeniyetinin tekrar yükselişe geçtiği tarihin başlangıç zamanları olduğu,  kendi kültürünü inşa etme sürecine girildiği ve özellikle yüz yıl önce ilimden, siyasetten dışlanan Müslüman âlimler, mütefekkirler, siyasetçiler, devlet yöneticilerinin bu yeni sürecin başlangıcında tarihe dönüş yapmış olmaları; önemle vurgulanacak hususlar olacaktır.

          

       Bugün; yüz yıl önce parçalanan ve sömürgeleştirilen Müslüman dünya; özgürleşerek ve kardeşlik hukukuyla kaynaşarak yeni bir inşa süreciyle yeryüzü coğrafyasında varlığını göstereceği yoğun zamanları yaşamaktadır.

 

       Sayın Ahmet Davutoğlu‘nun (ki kendisi bana bilge kral lakaplı rahmetli Bosna Mücahid-Lideri Aliye İzzetbegoviç i hatırlatır) geçen hafta Diyarbakır Dicle üniversitesinde düzenlenen ‘’Büyük restorasyon; kadim ‘den küreselleşmeye yeni siyaset anlayışımız’’ konulu panelde dinleyicilerle paylaştığı cümleler, yaşadığımız tarihi doğru okumamızı sağlayacak düşüncelerin ifadesiydi.

        Sayın Davutoğlu özetle; ‘’Aslında büyük bölgesel restorasyonun önünü açıyoruz ‘’ ‘’Bütün Avrupa sınırları kaldırıp bütünleşirken yeni Romacı, yeni kutsal Roma Germen İmparatorlukçu olmuyor da niçin biz yüz sene önce bir arada yaşayan haklar tekrar bir araya gelsin derken suçlanarak yeni Osmanlıcı ilan ediliyoruz? Onlar ne derse desin bütün şehirlerimiz, kentlerimiz kendi hinterlandı ile buluşacaktır. Sınırlara saygı  göstereceğiz ama çevremizde ki hiçbir sınırının duvar olmasına izin vermeyeceğiz.  Ortadoğuda ki değişim rüzgarı içinde kendi ve haklar iradesiyle iktidara gelen ve gelecek yönetimlerle birlikte bu sınırı anlamlaştıracağız.’’

 

            “Burada iki yol var. Ya yeni bir siyaset ve düzen anlayışıyla bütün bariyerleri önce zihnimizde sonra gönlümüzde sonra fiiliyatta ortadan kaldıracağız ve daha büyük ölçeklere doğru hep beraber yürüyeceğiz. Türküyle, Kürdüyle ,  Arnavutuyla,  Boşnakıyla,  Arabıyla her bir milletiyle yürüyeceğiz yada bizi lime lime edip küçük parçalara ayırmaya çalışacaklar. İrademiz net ve açıktır. Artık bu parantez kapanmalıdır. Suni haritalarla dayatılan kalıbı kıracağız’’

                ‘’Yaşanılan sıkıntılar bin yıllık tarihte aslında parantez içinde kalması gereken sıkıntılardır. İnşallah bunlar aşıldığında yeniden bir düzen inşa etme faaliyeti başarıya ulaşır ve bu da aynı zamanda tüm insanlığa barış mesajı olur.’’

                    ‘’Yeni bir siyaset anlayışını önce ülkemizde sonra bölgemizde ve dünyada hakim kılacağız. Üç ayaklı bir restorasyonla. Önce zihniyet inşa edilmeli. Geçmiş dışlanmışlıklar bitirilmeli. İnsan onurunu hak eden yeni bir kültür inşa etmeliyiz.’’

                                    

              Sayın Davutoğlu’nun ‘’İnsan onurunu hak eden yeni bir kültür inşa etmeliyiz’’ sözü yeni kültürün nasıl inşa edileceğiyle ilgili esaslı bir değerlendirme, tartışma üretme faaliyetini gerektirmektedir.

 

              Yeni bir kültür inşası son üç yüz yıllık tarihi süreçte (son yüz yılı radikalce) batı hayranı ekiplerce; Müslümanlara ait yerli-kadim kültür iptal edilerek, Hıristiyan batı kültürü ürünü modernizmin her unsuruyla taklit edilmesiyle oluşturulmaya çalışılmıştır.

 Burada iki olgu çok keskin kullanılmıştır. İlki hukuk, diğeri eğitim- öğretim. .

 

              Hukuk transferiyle toplum radikal olarak İslam medeniyetinden kopartılıp modern batı Hıristiyan medeniyetine entegre edilmiştir.

 

             Eğitim öğretimdeki adaptasyon ile de hukukla oluşturulmaya çalışılan yeni modern batı yaşam kültürü toplumumuzun genç üyelerince (yeni nesillerce) içselleştirilmesi,  kabullenmesi,  değerler olarak yaşanır kılınması; sürece yayılarak oluşturulmaya çalışılmıştır.

 

                  İslam medeniyeti geleneği içerisinde oluşacak yeni kültür inşasınında;  iki hususta ki (öğrenim ve hukuk)  değişimle mümkün olacağı kanaatindeyim.

 

                 İslam fıkhının toplumsal ve bireysel yaşamımızdaki yönlendiriciliğini ve düzenleyiciliğini hukuksal olarak sağlayamaz ve modernizmin eğitim öğretim anlayışı dışında medeniyetimizin persfektif ve amacına uygun yeni bir eğitim öğretim modeli kuramaz isek;  yeni inşa sürecinde görevlerimizi yerine getirmemiş ve  bu hususta kurucu nesil olma şerefini bir sonraki  nesillere bırakmış oluruz ki; bize yazık olur.