Bir milleti millet yapan, ortak kültürel öğelerin ve değerlerin çokluğudur ve özgünlüğüdür. Her milletin taşıdığı ahlaki ve kültürel kodları vardır. Kodlar, asırların birikimidir. Yenilenebildiği gibi değişime uğramayabilir de. Küçük bir gelenek, millet tarafından kendi kodlarına uyumluluk testini geçtikten sonra benimsenip milli bir gelenek haline gelebilir.

“Kültürel ve ahlaki kodları” toplumlar arası etkileşimler etkileyebilir. Bazı kodlar, empoze edilerek değişime zorlanır.  Bu tür değişimler yavaş yavaş ve uzun vadede olur ancak büyük neticeler verir. Kelebek etkisi yapar. Kodların içindeki küçük, önemsiz görülen bir unsurdan başlanarak büyük bir kodun bozulması ve milli kimliğin bünyesinde gediklerin açılarak dıştan gelebilecek saldırılara açık hale getirilmesi en tehlikeli durumdur. Kendi milli ve ahlaki kodlarını, dış kodlarla yenileyen milletler zamanla kendi değerlerine karşı hisleri azalır ya da onlarla ilgilenmez. Bu olgu, milli dağınıklığa yol açar. Yekvücut olmayan milletlerin tarihi akıbetlerinde bu gerçeğin etkili olduğunu unutmamak gerek.

Bu sosyolojik tespitten sonra yavaş yavaş meselemize geçebiliriz. Avrupa’nın kodları ile bizim kodlarımız ayrıdır.  Avrupa’yı ele aldığımızda kendi kodlarına (Avrupalılık) sımsıkı sarılan bir kültür birliği görebiliriz. Yıllardır yaşanan özellikle Müslümanlara verilen sıkıntılar ve İslamofobia gibi meseleler kodların korunması ve kültürün gelecek nesillere aktarılması içindir. Nesli zinde tutmak, eskileri unutturmamak için. Batı sadece kültür ihraç etmekle meşgul. Avrupa’ya çok gidip gelmiş biri olarak Avrupa’nın, Müslümanların ya da Türklerin herhangi bir geleneğini kültürlerine kattıklarına şahit olmadım, görmedim, duymadım.

Avrupa kötü mü? Hayır, kesinlikle öyle bir iddiam olamaz. Avrupa; teknoloji, bilim, sanayi, insan merkezli yaşam konularında ciddi mesafeler kat etmiştir ve ülke olarak da ta Osmanlı’dan beri Avrupa’daki bu gelişmeleri takip etmekte ve almaktayız. Bunlar olması gereken şeylerdir. Avrupa, sanayi inkılabıyla zenginleşmiştir ancak manevi olarak çökmeye başlamıştır. Avrupa, azalan maneviyat ve artan bireyciliği önlemek için halkını eğlence kültürüne bağımlı hale getirecek birtakım kutlama ve törenler geliştirmiştir.

Yılbaşı kutlamaları, bunlardan sadece biridir. Bu gece de insanların bir araya gelmesi, toplumun eğlenmesi, kaynaşmanın artması için yoğun bir propaganda yapılmış ve etkinlikleri yapacak sektörler oluşmuştur. Sektörlerin pompalamaları ve ilgi çekici reklamlarıyla Batı'nın bu geleneği toplumumuza da ulaşmıştır. Yılbaşı geleneği farklı etkinliklerin (yılbaşı çekilişleri, Noel Baba-3.yyda yaşamış bir azizdir- hediyeleri, kostümleri vs.) de içine katılmasıyla daha da cazipleştirilmiştir.

Ülkemizde de yılbaşılar çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Kutlama şekilleri ne yazık ki daha çok Avrupa örnek alınarak yapılan kutlama şekilleridir. Kutlamalarda yeni yıla girmenin heyecanı yaşanabilir. Bu konuda bir problem olmasa gerek. Problem içki tüketimi. Maalesef gençler bu gece de bizim milli kültürümüze uygun kutlama şekilleri yapmak yerine, kendilerine zararı olan kutlamalar yapmaktadırlar.

Geleceğimizin ümidi gençlerimizin kötü alışkanlıkların kucağına atılması ülke geleceğimiz adına iyi bir gidişat değildir. Anne babaların, eğitimcilerin ve herkesin gençlerimizin korunması konusunda hassas davranması gerekir. Milli ve ahlaki kodlarımızın devamı iyi yetiştirilmiş bir nesle bağlıdır. Eğlenmek gençlerin hakkı ancak onların kötü alışkanlıklardan korunması da haklarıdır.

Herkesin sorumluluk alması gereken bir dönemden geçmekteyiz. Gençlerin elinden tutulması ve milli kodlarımıza giren virüslerin farkına varılması gerekmektedir.

Herkese, gelen yılın gideni aratmadığı, huzurun ve hizmetin daha çok olduğu bir yıl ve Isparta diliyorum.

Bize bir nazar oldu, 

Cumamız Pazar oldu,

Bize ne oldu ise,

Hep azar azar oldu. (Arif Nihat Asya)