- Defne Bayan merhaba! Defalarca bu soru ile başlıyorum, cevaplar beni heyecanlandırıyor. Defne Ongun Müminoğlu kimdir? Ulaşılanın dışarıda kalemi ve duygularıyla kendi gözünden, kendini nasıl anlatır? Merhaba Damla Hanım : ) İnsanın kendini anlatması bana defalarca şiddet gelmiştir. Ama deneyeceğim. Özet Olarak, bir karmayım sözde. Bir tarafım fazla disiplinli, her zaman en doğruyu gerçekleştirmek isteyen ve en sağlam yolu seçen, öteki tarafım maceraperest, biraz çılgın, özgür ruh, heyecanlı ve tez canlı bir müşteri. Olumlu bakış açısı ve bir B planı olma hâli değişmez unsurlar sanırım. Evden gitmeyi, seyahat etmeyi, yeni insanlarla tanışmayı ne kadar seviyorsam, evime ve alışkın olduğum çevreye dönme ihtiyacı duyuyorum. Okumaya, öğrenmeye meraklıyım. Çok soru soruyorum bazen; fakat bu temelde aslında anlayışlı olmak ve öğrenmek için oluyor. Çocukları, hayvanları, doğayı çok önemsiyorum. Sevmenin ötesinde onları ciddiye alıyorum. Haksızlığa dayanamıyorum. Doğrusu tahammülüm değil. Yalan, dolan, arkadan bıçaklanma, bahşedilen sözlerin tutulmaması, aykırı, asalak gibi yaşamış halk müziği benim için kabul edilebilecek şeyler değil. Yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmuyorum. Kindar değilim; lakin unutmuyorum. Kendimi gözetmek için unutmamayı önemsiyorum. Kendimi artı açardım herkese. Fazla şeffaftım. Sağ olsunlar, öyle olmamam gerektiğini öğrettiler : ) Fakat hâlâ fazla beceremiyorum; deniyorum. - Size burada özel bir sorum daha var: İpek Ongun’un kızı olarak Defne Ongun kim? Bu size nasıl hissettiriyor? Annem benim için diğer çocukların annesi gibi. Bir anne sonuç olarak. Dolayısıyla “İpek Ongun’un kızıyım ben!” düşüncesi oluşmadı; ne bende ne ablamda. Fakat şöyle bir koşul var tabii: Kitap bizim için ana konulardan. Kitap ve yaşam. Doğal olarak bunu yaşadık daima. Kitap seçilir, okunur, hakkında konuşulur, nafile sohbet hiç olmaz. Dedikodu mu? Vaktimiz değil fakat… Daha kayda değer konular konuşuruz her zaman. Daima vaktini iyi değerleme, iyi işler yapma önceliğimiz oldu. Annem bizi pek kodladı çünkü : ) - Yazmaya birincil ne zaman ve nasıl başlamıştınız? Ben üniversiteden daha sonra profesyonel hayatta uzun yıllar çalıştım. Hep sevdiğim işi yaptım. Uzun saatler, çılgın gibi bir tempo, bol iş seyahatleri, tatil eksik, iş çok şeklinde bir tempoyla senelerim geçti. Fazla da mutluydum gerçekte. Daha Sonra Maya doğdu. Biraz ara vermeye zoraki kaldım. Ona bakacak kimse yoktu ve benim meslek tempom ara yol bulmama engel oluyordu. O vakit 0 km.Bızdıklar’ı (www.sifirkilometrebizdiklar.com) kurdum. 2009 senesinde. Amacım kâğıda dökmek, paylaşmaktı. Söyleyecek fazla sözüm, aktarmak istediğim pek fazla konu vardı. Yazı yazmayı hep fazla sevdim. Mektep zamanından profesyonel hayata kadar her aşamada yazı ile aktarılacak konular benim için eğlenceliydi, keyifliydi. O nedenle bloğumu da ince ince işledim, içini besledim. - Nasıl bir blog hedefliyordunuz? Yalnızca bir annenin yazdıkları olmasını istemedim. Doymuş ve anlamlı, işe fayda başlıklar olsun, konuklar katkıda bulunsun istedim. Bu şekilde gelişti, büyüdü. O esnada ebeveyn dergilerinden köşe yazarı olmam için teklif geldi. Bu çalışmayı da çok sevdim. Ufak Baby&Pregnancy ve ALL,forkids dergilerinde yazdım. Okulum Tarsus Amerikan Koleji’nin dergisi BizLetter’de de yazılarım paylaşılmaya başladı. - Peki ya konu kitaba dek nasıl geldi? Bunları takiben Edukids firması bir projeyle geldi. Hikâyeli Yapboz yerine getirmek istiyorlardı. Onlar için dört kısa hikâye yazdım ve yapboz kurgusunu oluşturdum. Müthiş keyif aldığım bir çalışmaydı. Bunu da tamamladıktan daha sonra etrafımdakilerin “Yazmalısın” yönergesiyle Burcu ve Berk ile serisinin birincil kitabını kafamda tasarladım. Ve Artemis Yayınları’nın kapısını çaldım. Sevgili Ilgın Sönmez fikrimi fazla sevdi; lakin natürel benim aklımda olanı öbür bir formata soktu : ) Arkasında da atama verdi: “Bana altı konu seç ve onları çalışıp gel.” dedi. Kitap macerası böyle başladı. - İpek Bayan’ın bu konuda etkisini hissediyor musunuz? Annem de babam da bizlere hayatımızın her adımında yardım vermişlerdir. Kararlarımıza saygı duymuş, bizlerin en iyisini yapabilmemiz için defalarca yanımızda olduklarını hissettirmişlerdir. Kitap konusunda da annem, ben bu adımı atınca daima yanımda oldu. Fikrini söyledi, açıklama yaptı. O hâlâ bizlerden (hatta şimdilerde torunlarından) zihin alır, biz de ondan. Bu düşünce alışverişi, konudan bağımsız olarak tüm hayatımız boyunca zaten olan bir şeydir. - Yazma rutininiz nedir? Yazma noktasına çok sonradan geliyorum. Önce düşünce oluşuyor ve bunun notlarını almaya başlıyorum. Şemalar, allak bullak notlar, oklar çıkıyor oradan buradan… Ardından ara sıra posterler, görsel araştırmalar, akıl geliştirici dosyalar… Bol okuma, bol araştırma… Ne zamanki o zihin ayrıntılarıyla pişiyor ve hikâye başından sonuna gözümde bir film şeridi gibi akıyor, o süre bilgisayarın karşısına geçiyorum. O süreçte her gün kesintisiz yazmaya çaba ediyorum. Ara Sıra beş saat, ara sıra iki saat olabiliyor; fakat ara vermeden yazıyorum. 0 km.Bızdıklar ise yazı rutininden kopmamamı karşılayan öbür bir renk benim için. Eskisi dek uyumlu yazamasam da kayda değer bulduğum konuları ele aldığım, yazı yazmayı bana unutturmayan bir kanal.
Defne Ongun ile Deli Sörfçüler serisini konuştuk
- Defne Bayan merhaba! Defalarca bu soru ile başlıyorum, cevaplar beni heyecanlandırıyor. Defne Ongun Müminoğlu kimdir? Ulaşılanın dışarıda kalemi ve duygularıyla kendi gözünden, kendini nasıl anlatır? Merhaba Damla Hanım : ) İnsanın kendini anlatması bana defalarca şiddet gelmiştir. Ama deneyeceğim. Özet Olarak, bir karmayım sözde. Bir tarafım fazla disiplinli, her zaman en doğruyu gerçekleştirmek isteyen ve en sağlam yolu seçen, öteki tarafım maceraperest, biraz çılgın, özgür ruh, heyecanlı ve tez canlı bir müşteri. Olumlu bakış açısı ve bir B planı olma hâli değişmez unsurlar sanırım. Evden gitmeyi, seyahat etmeyi, yeni insanlarla tanışmayı ne kadar seviyorsam, evime ve alışkın olduğum çevreye dönme ihtiyacı duyuyorum. Okumaya, öğrenmeye meraklıyım. Çok soru soruyorum bazen; fakat bu temelde aslında anlayışlı olmak ve öğrenmek için oluyor. Çocukları, hayvanları, doğayı çok önemsiyorum. Sevmenin ötesinde onları ciddiye alıyorum. Haksızlığa dayanamıyorum. Doğrusu tahammülüm değil. Yalan, dolan, arkadan bıçaklanma, bahşedilen sözlerin tutulmaması, aykırı, asalak gibi yaşamış halk müziği benim için kabul edilebilecek şeyler değil. Yapılan iyiliği de kötülüğü de unutmuyorum. Kindar değilim; lakin unutmuyorum. Kendimi gözetmek için unutmamayı önemsiyorum. Kendimi artı açardım herkese. Fazla şeffaftım. Sağ olsunlar, öyle olmamam gerektiğini öğrettiler : ) Fakat hâlâ fazla beceremiyorum; deniyorum. - Size burada özel bir sorum daha var: İpek Ongun’un kızı olarak Defne Ongun kim? Bu size nasıl hissettiriyor? Annem benim için diğer çocukların annesi gibi. Bir anne sonuç olarak. Dolayısıyla “İpek Ongun’un kızıyım ben!” düşüncesi oluşmadı; ne bende ne ablamda. Fakat şöyle bir koşul var tabii: Kitap bizim için ana konulardan. Kitap ve yaşam. Doğal olarak bunu yaşadık daima. Kitap seçilir, okunur, hakkında konuşulur, nafile sohbet hiç olmaz. Dedikodu mu? Vaktimiz değil fakat… Daha kayda değer konular konuşuruz her zaman. Daima vaktini iyi değerleme, iyi işler yapma önceliğimiz oldu. Annem bizi pek kodladı çünkü : ) - Yazmaya birincil ne zaman ve nasıl başlamıştınız? Ben üniversiteden daha sonra profesyonel hayatta uzun yıllar çalıştım. Hep sevdiğim işi yaptım. Uzun saatler, çılgın gibi bir tempo, bol iş seyahatleri, tatil eksik, iş çok şeklinde bir tempoyla senelerim geçti. Fazla da mutluydum gerçekte. Daha Sonra Maya doğdu. Biraz ara vermeye zoraki kaldım. Ona bakacak kimse yoktu ve benim meslek tempom ara yol bulmama engel oluyordu. O vakit 0 km.Bızdıklar’ı (www.sifirkilometrebizdiklar.com) kurdum. 2009 senesinde. Amacım kâğıda dökmek, paylaşmaktı. Söyleyecek fazla sözüm, aktarmak istediğim pek fazla konu vardı. Yazı yazmayı hep fazla sevdim. Mektep zamanından profesyonel hayata kadar her aşamada yazı ile aktarılacak konular benim için eğlenceliydi, keyifliydi. O nedenle bloğumu da ince ince işledim, içini besledim. - Nasıl bir blog hedefliyordunuz? Yalnızca bir annenin yazdıkları olmasını istemedim. Doymuş ve anlamlı, işe fayda başlıklar olsun, konuklar katkıda bulunsun istedim. Bu şekilde gelişti, büyüdü. O esnada ebeveyn dergilerinden köşe yazarı olmam için teklif geldi. Bu çalışmayı da çok sevdim. Ufak Baby&Pregnancy ve ALL,forkids dergilerinde yazdım. Okulum Tarsus Amerikan Koleji’nin dergisi BizLetter’de de yazılarım paylaşılmaya başladı. - Peki ya konu kitaba dek nasıl geldi? Bunları takiben Edukids firması bir projeyle geldi. Hikâyeli Yapboz yerine getirmek istiyorlardı. Onlar için dört kısa hikâye yazdım ve yapboz kurgusunu oluşturdum. Müthiş keyif aldığım bir çalışmaydı. Bunu da tamamladıktan daha sonra etrafımdakilerin “Yazmalısın” yönergesiyle Burcu ve Berk ile serisinin birincil kitabını kafamda tasarladım. Ve Artemis Yayınları’nın kapısını çaldım. Sevgili Ilgın Sönmez fikrimi fazla sevdi; lakin natürel benim aklımda olanı öbür bir formata soktu : ) Arkasında da atama verdi: “Bana altı konu seç ve onları çalışıp gel.” dedi. Kitap macerası böyle başladı. - İpek Bayan’ın bu konuda etkisini hissediyor musunuz? Annem de babam da bizlere hayatımızın her adımında yardım vermişlerdir. Kararlarımıza saygı duymuş, bizlerin en iyisini yapabilmemiz için defalarca yanımızda olduklarını hissettirmişlerdir. Kitap konusunda da annem, ben bu adımı atınca daima yanımda oldu. Fikrini söyledi, açıklama yaptı. O hâlâ bizlerden (hatta şimdilerde torunlarından) zihin alır, biz de ondan. Bu düşünce alışverişi, konudan bağımsız olarak tüm hayatımız boyunca zaten olan bir şeydir. - Yazma rutininiz nedir? Yazma noktasına çok sonradan geliyorum. Önce düşünce oluşuyor ve bunun notlarını almaya başlıyorum. Şemalar, allak bullak notlar, oklar çıkıyor oradan buradan… Ardından ara sıra posterler, görsel araştırmalar, akıl geliştirici dosyalar… Bol okuma, bol araştırma… Ne zamanki o zihin ayrıntılarıyla pişiyor ve hikâye başından sonuna gözümde bir film şeridi gibi akıyor, o süre bilgisayarın karşısına geçiyorum. O süreçte her gün kesintisiz yazmaya çaba ediyorum. Ara Sıra beş saat, ara sıra iki saat olabiliyor; fakat ara vermeden yazıyorum. 0 km.Bızdıklar ise yazı rutininden kopmamamı karşılayan öbür bir renk benim için. Eskisi dek uyumlu yazamasam da kayda değer bulduğum konuları ele aldığım, yazı yazmayı bana unutturmayan bir kanal.
Bunlar da ilginizi çekebilir