Ilgaz, bir etkinlikte yaptığı konuşmada mizahçı yönünü keşfedişini anlatıyordu. Bu konu üzerine uzun uzun düşünmüş, şiirlerini, tüm yazılarını taramaya başlamıştı. Ve sonunda daha sonra mizahçı olmadığını anladı. Konuşmasının bir bölümü şöyleydi: "Ben mizahçı olduğumu fazla geç anladım. Neden? Hababam Sınıfı'ndan daha sonra. Baktım ancak ahali sevdi, gülmeye başlıyor. 'Ben kendimi yalnız şair zannederdim, mizahçıymışım da...' dedim kendi kendime. Sonra düşündüm acaba ben okuduğum edebiyat dalındaki hocalardan mı öğrendim bu mizahı?' Bir incelemeye başladım, şiirlerimi de aradım. Benim için yapılan bir toplantıda Ahmet Gülhan 'Mıstabey' şiirimi okudu. Cümbür Cemaat ciddi ciddi dinleyecek, olur ya de üzülecek... İkinci Dünya Savaşı'ndan, Almanlardan bahsediyorum şiirde... Baktım insanlar gülüyor. Ben bunu, fazla trajik bir olayı anlatayım diye yazmıştım..." Aslına bakılırsa Ilgaz, başlarda dünyaya şair olmak için geldiğini düşünüyordu. Ancak bu uzun bir yoldu ve her zaman en fazla kendini keşfe meydana çıkan ara sokaklardı seni çağıran. Onu da çağırdı ve Ilgaz da o çağrıları duymazdan gelmedi. Oysa gerçi şairlik daima ebedi kalsın istediğinden şiir dışındaki tüm yazılarını mahlas kullanarak yazmaya başlamıştı. Verdiği bir röportajda mizahın insanda allah vergisi olduğunu keşfedişini şöyle açıklamıştı: "Mizah diye bir yazı türü yoktur. Yazı türü romandır, öyküdür, köşe yazılarıdır, anılardır. Mektup bile bir yazı türüdür de espri bir yazı türü değildir. Nesil olsaydı tekniği olurdu. Mizah bir biçemdir. Topluma bakış açısıdır. Mizah şiir, hikaye, roman olabilir: tür değil, biçimdir. Mizacımızdan gelen bir özelliktir, bir çeşnidir. Yazı türleri maharet ister, teknik ister. Bunları sağladın mı galibiyet tamdır. Espri ne ister? Espri insanın mizacından geldiği için veri değildir edinilemez. Teknik de değildir. İnsanın yaradılışında bu nitelik varsa espri başarılı olabilir." Ilgaz, hep güldürürken düşündüren bir yeteneğe sahip olduğunu keşfetmişti. Ardında neşelendirici kahkahalar ile güldürürken defalarca kederini yanında taşıyan hikâyeleri, toplumun derdini dert edinirken dahi bir gülüşü de yanına iliştirdiği şiirleri, romanları ile geçti bu dünyadan… İyi ama… * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur
Doğuştan Olan mizahçı Rıfat Ilgaz ve ebedi eseri Hababam Sınıfı
Ilgaz, bir etkinlikte yaptığı konuşmada mizahçı yönünü keşfedişini anlatıyordu. Bu konu üzerine uzun uzun düşünmüş, şiirlerini, tüm yazılarını taramaya başlamıştı. Ve sonunda daha sonra mizahçı olmadığını anladı. Konuşmasının bir bölümü şöyleydi: "Ben mizahçı olduğumu fazla geç anladım. Neden? Hababam Sınıfı'ndan daha sonra. Baktım ancak ahali sevdi, gülmeye başlıyor. 'Ben kendimi yalnız şair zannederdim, mizahçıymışım da...' dedim kendi kendime. Sonra düşündüm acaba ben okuduğum edebiyat dalındaki hocalardan mı öğrendim bu mizahı?' Bir incelemeye başladım, şiirlerimi de aradım. Benim için yapılan bir toplantıda Ahmet Gülhan 'Mıstabey' şiirimi okudu. Cümbür Cemaat ciddi ciddi dinleyecek, olur ya de üzülecek... İkinci Dünya Savaşı'ndan, Almanlardan bahsediyorum şiirde... Baktım insanlar gülüyor. Ben bunu, fazla trajik bir olayı anlatayım diye yazmıştım..." Aslına bakılırsa Ilgaz, başlarda dünyaya şair olmak için geldiğini düşünüyordu. Ancak bu uzun bir yoldu ve her zaman en fazla kendini keşfe meydana çıkan ara sokaklardı seni çağıran. Onu da çağırdı ve Ilgaz da o çağrıları duymazdan gelmedi. Oysa gerçi şairlik daima ebedi kalsın istediğinden şiir dışındaki tüm yazılarını mahlas kullanarak yazmaya başlamıştı. Verdiği bir röportajda mizahın insanda allah vergisi olduğunu keşfedişini şöyle açıklamıştı: "Mizah diye bir yazı türü yoktur. Yazı türü romandır, öyküdür, köşe yazılarıdır, anılardır. Mektup bile bir yazı türüdür de espri bir yazı türü değildir. Nesil olsaydı tekniği olurdu. Mizah bir biçemdir. Topluma bakış açısıdır. Mizah şiir, hikaye, roman olabilir: tür değil, biçimdir. Mizacımızdan gelen bir özelliktir, bir çeşnidir. Yazı türleri maharet ister, teknik ister. Bunları sağladın mı galibiyet tamdır. Espri ne ister? Espri insanın mizacından geldiği için veri değildir edinilemez. Teknik de değildir. İnsanın yaradılışında bu nitelik varsa espri başarılı olabilir." Ilgaz, hep güldürürken düşündüren bir yeteneğe sahip olduğunu keşfetmişti. Ardında neşelendirici kahkahalar ile güldürürken defalarca kederini yanında taşıyan hikâyeleri, toplumun derdini dert edinirken dahi bir gülüşü de yanına iliştirdiği şiirleri, romanları ile geçti bu dünyadan… İyi ama… * Damla Karakuş email protected Instagram: biyografivekitap Bu haber sizlere www.haber32.com.tr farkıyla sunulmuştur
Bunlar da ilginizi çekebilir