Salona adım attığı anda yükselen alkış fırtınası dakikalarca dinmedi. Herkesin gözleri Erdoğan’ın üzerinde, kulaklar ağzından çıkacak cümlelerdeydi. Ve o an geldi! Erdoğan mikrofona eğildi, sesi gür, sözleri keskin:
“Bu can bu tende oldukça İstanbul’a olan sevdamız bitmeyecek!”
Salondaki kalabalık ayağa fırladı, alkış tufanı adeta gök gürültüsü gibi yankılandı. Erdoğan’ın her cümlesi kalabalığın yüreğine saplandı, herkesin gözleri parladı, nefesler tutuldu.
“Mücadeleyi Biz Burada Öğrendik!”
Erdoğan, İstanbul’a duyduğu tutkunun sadece bir sevda değil, bir hayat dersi olduğunu vurguladı:
“Mücadeleyi biz burada öğrendik. Sabrı, pes etmemeyi bu şehrin sokaklarında öğrendik. Mazlumun yanında dimdik durmayı, zalimin karşısına dikilmeyi bize burası öğretti.”
Kalabalık bu sözlerle coştu, salonu inleten tezahüratlar yükseldi. Erdoğan’ın İstanbul’a bağladığı hayat hikâyesi, orada bulunan herkesi mest etti.
“İstanbul Gibisini Görmedim!”
Cumhurbaşkanı, dünyanın dört bir yanını gördüğünü ama İstanbul’un eşsizliğine hiçbir şeyin yaklaşamadığını haykırdı:
“Birçok kıtada bulundum. Ama tarihiyle, tabiatıyla, her metrekaresine nakış nakış işlenmiş güzellikleriyle İstanbul gibisini görmedim. Bu şehir kutsal emanetlerin yuvasıdır!”
Bu sözler salonda öyle bir yankı buldu ki, kalabalık Erdoğan’ın her cümlesini alkışlarla böldü, coşku tavan yaptı.
Sanata Davet, Geceye Damga Vurdu
Erdoğan, konuşmasının sonunda sanata gönül veren herkese çağrı yaptı:
“Sanata ve İstanbul’a gönül veren tüm kardeşlerimi bu sergiyi ziyaret etmeye davet ediyorum. Türkiye Yüzyılı, ressamlarımızın, şairlerimizin ve sanat erbabımızın eserleriyle şekillenecek.”
Salon, Erdoğan’ın teşekkür cümleleriyle çınladı, sahne ışıkları altında sanatın, tarihin ve İstanbul tutkusunun harmanı adeta bir fırtına gibi esti.