Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ, Ankara’daki patlamaya sevinenler için “Belhüm Adal” ifadesini kullandı. “Terör eylemiyle insanlarımız şehit olduğunda sevinenler insan değildir, hayvan da değildir, belhüm adaldir” diyerek tepkisini en doğru tanımla dile getirdi. Bu tanımlamayı aylar önce Cumhurbaşkanımız da kullanmış, “İnsan fıtratından saparsa kan dökücü zalime dönüşür yani hayvandan da aşağı, aşağılık çukurunun en dibinde olurlar” demişti.

Ağzı kulaklarında iken “üzüntü ve şok içerisindeyim” diyen ABD Ankara büyükelçisi John Bass  ne kadar üzgünse İsrail, Rusya, Şam rejimi, İran ve AB de o kadar üzgün. Sırtımızı YPG’ye PYD’ye dayadık diyen HDP’li Figen Yüksekdağlar ne kadar üzgünse YPG’yi terör örgütü olarak görmüyoruz diyen CHP’Lİ Sezgin Tanrıkulular da o kadar üzgün. Teröre sahip çıkan malum devletler bu patlama ile “Suriye’ye karışma, YPG’ye ilişme” mesajını çok net vermiş oldular Ankara’ya.

“Bu son ordusudur İslam’ın” dedi ya hani Yahya Kemal, “Türkiye son kalesi İslam’ın” diye hatırlatmıştı Başbakanımız. Mazlum Müslümanların tek sığınağı, hamisi, duası Türkiye. Bu yüzden her yönden saldırı, her yer kan gölü…

Fransa’daki terör olaylarında Fransız olduğu kadar Ankara’daki patlamada bırakın Türk veya Kürt olmayı,  insan olmayı başaramayan yerli hainler... “Katil, faşik devlet” sloganları, “kahrolsun başkanlık da cumhurbaşkanı da” çığlıkları hazırdı ceplerinde. Bebek öldürenlere sevgi ve sempatileri Müslümanlara düşmanlıkları kadar fazlaydı zahir…

Dost bildiklerinin ihanetini yaşıyor Türkiye yıllardır. Arkadan hançerleyen Brutuslerin kahkahalarıyla çınlıyor hem içi hem dışı.

“Yalnız kaldı, diplomasisi zayıf, her gün şehit veriyor” diye zil takıp oynayan sözde Türkiye vatandaşlarının Türkiye ile ilgili hiçbir endişeleri yok. Ülke yansa içinde bir gram aklı kalmayacak olanların meşhur kehanetleri. Bir türlü yerini bulmayan, tılsımı kaybolmuş, kendi kalesine gol atmaktan bıkmayan, bedduası hep elinde patlayan Gülen ve cemaatinin hüzünlü gurbet bekleyişleri…

50 günde “Atatürk’ü duvardan kim indirdi?” ile yatıp kalkıp ihbar edenin kellesini alan CHP, terörün faillerini bir çırpıda bulmakta pek mahir. “CNN’de Halep, Sünni bir İslam kentidir” dediği için mezhepçilik yaptığı gerekçesiyle Deniz Baykal’ın defterini bir kalemde dürdü Kemal Kılıçdaroğlu. Cumhurbaşkanımıza “Dikdatör” demeye utanmayı becerebilseydi bunları yaparken, birazcık da kızarsaydı yüzü keşke.

Zulme gözlerini kapatmış BM, AB, NATO. Akan şayet Müslüman kanıysa koltuğuna yayılıp patlamış mısır yiyerek sinema izleme modunda yine.  
Ne kadar umutsuz, ne kadar acı görünse de tablo, liderimiz, Cumhurbaşkanımız zor olanı seçmekle, mazlumun yanında olmakla, en vicdanlı, en insani tavrı seçti . “Dünya 5’ten büyüktür” derken güçlüden yana olmanın rahatlığını değil haklıyı müdafaa etmenin çilesini üstlendi. Yıllar sonra tarih bizi “hastane, okul bombalayanların hasmı, çocuk öldürenlerle mücadele eden savaşçılar” olarak yad ederken onları “katillerin, tecavüzcülerin dostu ve yardımcısı” olarak kaydedecek.

Her zorluktan sonra muhakkak bir kolaylık var demekte Rabbimiz. İnanırsak ve de dağılmazsak eninde sonunda felaha kavuşturacak olan da O’dur. Türk’üyle Kürt’üyle Çerkez’i, Arap’ıyla tüm ümmet, tek vücut, zulmün karşısında durup diyeceğiz ki “Türkiye teröre boyun eğmedi, eğmeyecek de…”  Ve bu kutlu davada ümmetin yükünü omuzlamış olan Uzun Adam…  Kabe’de kendini unutup milletine dua eden Ahmet Hocam… Yalnız değilsiniz… Evvel Allah ölene dek kalemimizle, yüreğimizle, bedenimizle, ruhumuzla ve dualarımızla sizinleyiz…

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa, şehit yakınlarına sabır diliyoruz.