Işıklar arasında, ben kararmış bir lambayım...Aydınlanacak yer yok, sönmeyip ne yapayım?

Sanki bir serseri mayın, sanki bir göktaşıyım...Düşüyorum tutmayın, düşmeyip ne yapayım?

Ellerin eller olmuş, gözlerim seller olmuş...Sevgimiz yeller olmuş, kaçmayıp ne yapayım?

Fısıldaşır hayalin yokluğunu her gece...Yoksun işte yoksulum ben, dilenip ne yapayım?

Her damlada gözyaşım, seni bana taşıyor...Doldurup kadeh kadeh, içmeyip ne yapayım?

İnan ki sevgilim sensiz kurumuş bir dünyayım...Senin için dönmüyorsam durmayıp ne yapayım?

Her mevsimim kış oldu, gerçekler hep düş oldu...Yanımda sen yoksan eğer uyanıp ne yapayım?

         İlhan İrem’in  her şarkısını çok sevmeme karşın bu yukarıda sözlerini paylaştığım şarkısını  ben de bir dostum sayesinde ilk defa dinledim.Bazen aydınlatmaya değer bir şey bulamayınca kararmayı seçen bir lamba ; bazen kimse tutmadığı için düşmüş bir insan; bazen sevdiğinin ellerini ellere kaptırmış, ağlamaktan perişan, sevgisini kaybetmiş, çareyi kaçmakta bulmuş bir aşık;bazen  dostluktan, sevgiden yoksul, dilenmeyi tercih etmeyen bir düşmüş; ve bazen değil her zaman çok dönmüş, çok gezmiş, çok sevmiş, çok uyumuş, çok uyutulmuş ve artık durmuş…..

           Bugün size bezginlikten, yılmaktan, kabuğuna çekilmekten bahsedeceğim. İnsan neden durur? Hem de trafiğin çok hızlı olduğu bir anda, harekete geçmesi gerekirken, durduğu yer güvenli değilse her an biri vuracaksa, her an çarpılma tehlikesi varsa neden durur? Bıkar çünkü, hiç yol katetmediği fark eder, diğer yoldakilerle aynı olmadığını anlar, yolun yanlış olduğun farkına varır.Ne anlatmak ister haklılığını, ne örtmek ister haksızlığını, öylece durmak ister boşlukta, öyle dursun ister davası. Bazen insan koşmak istemez , yürümek istemez, yürüyenler- koşanlar, onun hak ettiği menzile ondan önce varanlar gücüne gitmez.Bazen insan büyük huzursuzluklardan büyük huzurlar çıkarmayı öğrenir, öylece seyretmek ister etrafında olan biteni…..

            Bugün size yaşadıkça; bezmişlerden, yılmışlardan, yorgunlardan, içine dönenlerden bahsedeceğim. İnsan neden yorulur?Hem de en enerjik olması gereken yaşta, sevme-sevilme çağında, birine inanacaksa, tam kendini bırakacaksa, tam işte burası yerim dediği anda neden aniden yorulur? Neden vazgeçer? Yorulur çünkü amacının karşı tarafın amacıyla aynı olmadığını anlar, amacın boş olduğunun farkına varır.Ne  dinlenmek ister, ne dillendirmek ister, her şeyi gömer.Deli gibi sevdiğini gömer insan bazen… Bir helva yapar; tam da sevdiğinin sevdiği gibi, böyle fıstıklı falan…Yılmış bezmiş bir halde oturur koltuğa elinde helvası    bütün ölmüşlerine ağlar.Sorar İlhan abisi şarkının en acıklı yerinde:”ellerin eller olmuş, gözlerim ağlar olmuş,sevgimiz yeller olmuş,kaçmayıp ne yapayım?”diye sorar. Bezgin tükenmiş bir halde cevap verir:” Soğuktan korunmak için buzdan ev yapmak çaresizliği mi zekayı mı gösterir? Ve birini sevmek dururken hem de sevilmeye yeni başlamışken yorulup vazgeçmek neyin göstergesidir?"Bezgin kimsenin sorusuna,hayatın sorgusuna cevap veremeyecek kadar bezmiştir.Artık cevap vermek istemez, sorularına cevap beklemektedir....Sevgiyle….