Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, son aylarda gittikçe artan oranlarda cari açığın daha uzun vadeli sermaye ve doğrudan sermaye girişleri ile finanse edilmeye başladığını belirterek, ''Cari açık konusunda artık en kötü geride kaldı'' dedi.

Babacan, Hürriyet Gazetesi'nde birçok sektörden temsilcinin katılımıyla düzenlenen toplantıda, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ve katılımcıların sorularını yanıtladı.

Enis Berberoğlu'nun ''Bazı dönemler var para kazanılır, bazı dönemler var para korunur. Önümüzdeki dönem hangisine daha yakın olacaksınız?'' şeklindeki sorusuna karşılık, ticaretin, iş hayatının, şirket yönetmenin risk olduğunu, son 10 yılda siyasetin de bir risk olduğunu gördüğünü söyledi.

Babacan, ''Dolayısıyla burada mutlaka iyi hesap edilmiş risk almak ve ölçülü bir şekilde hareket etmek, önümüzdeki dönem için iyi bir politika olur diye düşünüyorum. 'Nasıl olsa işler iyi gidecek' diye hareket etmek, bu sefer de olumsuz bir senaryo karşımıza çıkarsa kuruluşlarımızı sıkıştırabilir. Her an manevraya, farklı senaryolara hazır, bir yandan da ölçülü risk alan ve işine devam eden bir Türk iş dünyası iyi bir sonuç alacaktır diye düşünüyorum'' dedi.

Özellikle Almanya ve İtalya'da pek çok şirketin ciddi arayışa gireceğini ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

''Özellikle bizim bu ülkelerle iş yapan, bu ülkeleri az çok tanıyan firmalarımızın hızı bir şekilde ortaklıklar kurmaları... Bu şirketlerin know how'ları, teknolojileri, pazarları var, Türkiye'de de genç bir nüfusumuz var, Türkiye'nin rekabet gücü var. Bu ikisi birleştiği anda çok hoş sonuçlar ortaya çıkabilir ve bu karmaşadan Türkiye önemli ölçüde istifade edebilir. Ciddi bir arayış var. Kendi devletlerine, hükümetlerine ve siyasi sistemlerine güvenemedikleri için, 'ne yapayım, ne edeyim, işimin bir kısmını hangi ülkeye taşıyayım' diye bulundukları ülkenin biraz dışına çıkma arayışı var. Bu noktada bizim şirketlerimizin, firmalarımızın gözlerini ve kulaklarını açık tutmaları, bunlarla sık temasta bulunmaları, firmaların mali durumlarını incelemeleri ve sadece mal alma satma değil ortaklıkları nasıl geliştirebiliriz diye bakmalarında da büyük fayda var. Özellikle İtalya ve Almanya için ben bunu söylüyorum.''

''Almanya ekonomisinde bir şey yok'' denebileceğini söyleyen Babacan, ancak bütün bu maliyetlerin dönüp dolaşıp Almanya'nın sırtına şöyle ya da böyle, ya enflasyon ya borç olarak kalacağını, Avrupa'nın sıkıntılı olduğu bir ortamda Almanya'nın rahat etmesini ve farklı bir performans göstermesini çok olası görmediğini, sıkıntının Avrupa'nın genelinde olduğunu belirtti.

Babacan, ama özellikle KOBİ'lerin, yüksek teknolojinin ve iyi pazarların olduğu iki ülkede önemli fırsatların olabileceğini düşündüğünü ifade etti.



-Büyüme-



Orta vadeli programdaki 2012 büyüme hedefinin ve vergi geliri artışı hedeflerinin nasıl gerçekleşeceğine ilişkin soruya karşılık da Babacan, ekonomik büyümenin vergi gelirlerini artırdığını, yine 2012 bütçesinde yeniden yapılandırma gelirlerinin gelecek yılki taksitlerinin de belli bir yer tuttuğunu, bunun milli gelirin binde üçü kadar olduğunu söyledi.

Babacan, şunları belirtti:

''Bu yıl milli gelirimizin binde 5'i ama gelecek yıl binde 3'ü olacak. Dolayısıyla oradan da ilave katkı söz konusu. Ancak 2B ve bedelli askerlik gibi bu tür uygulamalardan gelecek gelirleri biz sıfır kabul ettik. Bütçemizde hiçbir şey öngörmedik. Parametreler belirli olmadığı için hiçbir şey koymadık. Mesela bu yılki bütçemize de yeniden yapılandırma gelirlerimizi koymamıştık. Yüzde 4'lük büyüme Avrupa'daki problemlerin şöyle ya da böyle yönetileceği varsayımı ile ortaya koyduğumuz bir rakam. Avrupa'da işler çok daha kötüye gitmeye başlarsa, Avrupa ekonomileri öngörüldüğü gibi yüzde 1-2 büyüme değil de sıfıra yakın büyüme ya da bir resesyon, ki şu anda ihtimal de belirmiş durumda, böyle bir durumda tabii bizim büyüme rakamımız da biraz daha olumsuz etkilenecektir, ama her halükarda Avrupa ortalamalarının çok üzerinde bir rakam şöyle ya da böyle Türkiye'de olacaktır diye bekliyoruz. Bu büyüme bizim bir miktar belki ihracat toparlanıyor, ama yine de dış ticaretin büyüme katkısının negatif olarak devam edeceğini biz bekliyoruz. Tüketim, yatırım harcamaları Türkiye'de yine önemli bir büyüme kalemi olmaya devam edecek. Özel sektörün yatırım harcamaları ve özel sektörün tüketim harcamalarının yine büyümenin temel dinamiğini teşkil edeceğini söylemek lazım.''



-''Sermaye piyasalarının geliştirilmesiyle ilgili reform paketi üzerinde çalışıyoruz''-



Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Işık Gökkaya'nın konut sektöründe ikincil piyasaların oluşturulmasına ilişkin bir sorusu üzerine de Babacan, bunun yapısını çok dikkatli kurmak ve zamanlamasını da iyi yapmak gerekeceğini vurguladı.

Babacan, ''Özel sektörün risk yönetimi aynı zamanda riski piyasalarda dağıtan, belli noktalarda konsantre etmeyen bir yapı arz ediyor. Devletin şöyle ya da böyle, direkt ya da en direkt ya da kötü senaryolarda mecburen içine sürükleneceği bir yapıyı kurmak ta bu aşamada ülke riskini çoğaltır diye düşünüyoruz. Türkiye'nin ülke olarak riskinin mutlaka düşük seviyelerde seyretmesi ve kredibilitesinin devlete olan güvenin içeride ve dışarıda sağlam şekilde korunması lazım. Ama üzerinde çalıştığımız, kafa yorduğumuz, teknik ayrıntılarına baktığımız bir konu'' dedi.

Türkiye'de sermaye piyasalarının daha geliştirilmesinin çok çok önemli olduğunu, bununla ilgili bir reform paketi üzerinde şu anda çalıştıklarını, hedeflerinin İstanbul'u 2023 yılında dünyanın en önemli 10 finans merkezinden birisi haline getirmek olduğunu söyleyen Babacan, bunun için de güzel adımlar olacağını, bunun ilk adımı olarak da kanun hükmünde kararname ile İMKB'nin yönetim yapısını biraz değiştirdiklerini, geçiş döneminde kontrolü ellerine alıp, reformları yapıp, sonra tekrar piyasanın mekanizmalarına bırakmak istediklerini kaydetti.

Babacan, Türkiye'nin büyüme hızına sermaye piyasasının henüz ulaşamadığına da işaret etti.



-Kayıt dışılıkla ilgili strateji dokümanı...-



Kayıt dışılıkla ilgili yeni bir strateji dokümanı hazırladıklarını ifade eden Babacan, ''Ekonomik Koordinasyon Kurulu'nda bitirdik. Sayın Başbakan'ımıza sunduktan sonra da bunu açıklayacağız. Kayıt dışılıkla mücadele strateji belgesi. Bir Başbakanlık genelgesi şeklinde'' dedi.

Babacan, burada yaptırımlarla ilgili bir çalışma başlatmak gerektiğini, kayıt dışılıkla mücadelede vergi kaçıran yakalandığı zaman eğer cezalar yeterli değilse o zaman vergi kaçırmanın bir caydırıcılığı kalmadığını söyledi.

Vergi mevzuatının da çok açık olması, gri alanları kapatmak, iş dünyasını ve yatırımcıları ikilemde bırakmayacak şeffaf açık bir sistem olması gerektiğini ifade eden Babacan, vergi anlamında Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması gerektiğini kaydetti.

Sigortacılık sektöründeki stratejilere ilişkin bir soruya karşılık da Babacan, ''Özellikle bireysel emeklilik ve hayat sigortası alanı tasarruf oranlarının artması için gerçekten önemli bir alan. Bu alanla ilgili de yeni bir tedbir, iyileştirme paketi üzerinde çalışıyoruz. İnsanlarımızı nasıl daha çok oraya yönlendirebiliriz diye'' dedi.

Babacan, ''Pek çok gelişmekte olan ülkelerde yüzde 30'larda olan tasarruf oranı Türkiye'de yüzde 12. Bizim mutlaka cari açıkla mücadele adına da sigortacılık sektörümüzü geliştirmemiz lazım. Sektöre uluslararası sermayenin de çok yoğun ilgisi var'' diye konuştu.

Herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini belirten Babacan, Türk hane halkının yüzde 45'inin her ay ortalama kazandığından daha fazla harcadığını söyledi.

Babacan, ''Tüketici kredileri geçen sene 43 milyar lira arttı, bu yıl BDDK'nın en son rakamına baktım Kasım'ın 14'ü rapor tarihi, bugüne kadar bir 43 milyar lira daha artmış ve daha yıl da bitmedi. Halkımız henüz kazanmadığını çok ciddi şekilde harcıyor. Neden? geleceğe güveniyor, ülkedeki istikrara güveniyor. Güven ortamının sonucu bu. Ama yine de hesaplı kitaplı gitmekte fayda var'' şeklinde konuştu.



-''Cari açık konusunda artık en kötü geride kaldı''-



Ali Babacan, son aylarda gittikçe artan oranlarda cari açığın daha uzun vadeli sermaye ve doğrudan sermaye girişleri ile finanse edilmeye başladığını, cari açık konusunda en kötünün geride kaldığını belirtti.

Kendi para birimi ile ticaret ve swap anlaşmalarının çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, ''İran ile buna başladık. İran'dan aldığımız malların parasını artık Türk Lirası ile ödüyoruz. Rusya ile Türkiye arasında şu anda görüşmeler var bu konuda ve Çin ile Türkiye arasında var. Merkez Bankası'ndan da taslak anlaşma geldi aslında. Bizim arkadaşlarımız bakıyorlar. Detaylarında mutabık kalındığı anda imzalanacak. Bizi finansman açısından rahatlatacak bir de Türk Lirası'nın artık yavaş yavaş bir dünya parası haline gelmesini de sağlayacak önemli adımlar bunlar'' diye konuştu.

Hükümetin hangi sektörleri desteklemede öne çıkaracağına ilişkin başka bir soru üzerine Babacan, ''Aslında biz de henüz çözmüş değiliz, ama şu anda çalışıyoruz. Yoğun şekilde ithalat yaptığımız ürünler ve sektörlere şu anda bakıyoruz. Bu ürünlerden hangilerinde Türkiye'nin sürdürülebilir bir rekabet gücü var bunu tespit etmeye çalışıyoruz. Bu sürdürülebilir rekabet gücü olduğuna inandığımız sektörlerle ilgili yatırım teşviklerimizi biraz daha yoğunlaştıracağız'' dedi.

İnsani gelişmişlik endeksinde Türkiye'nin oldukça alt sıralarda bulunduğuna da dikkati çeken Babacan, bunun en önemli sebebinin eğitim problemi olduğuna işaret etti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bir öğrencinin devlete maliyetinin 3 bin lira olduğunu, özel okullarda ise öğrenci başına 3 bin liradan fazla devlete vergi ödendiğini savunan bir katılımcının, bu konuyla ilgili bir çalışma yapılıp yapılmadığı yönündeki sorusu üzerine şunları kaydetti:

''Var. Ama henüz önümüze gerçekçi, uygulanabilir, yan etkileri olmayan bir çalışma gelmedi. Yeni dönemde Ömer Bey (Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer) ile tekrar çalışıyorlar. İnceleyeceğiz. Akılcı gibi geliyor. 'Devlet bu işi yapacağına, öğrenci başına bir ödeme yapılsın özel sektör yapsın.' Ama başka mahsurları da ortaya çıkabilir. Dikkatli tasarlanması gerekir.''

Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı da Türkiye'nin bu coğrafyada tek ciddi büyüyen ülke olduğunu, güvenin ekonominin merkezine konulduğunu ve bütün bunlar neticesinde krizin Türkiye'yi o kadar etkilemediğini belirtti.