BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun tarafından Mavi Marmara saldırısıyla ilgili kurulan BM Soruşturma Komisyonu Paneli'nde yer alan Türkiye temsilcisi Özdem Sanberk'in çekinceleri yayımlandı. Sanberk çekincelerinde, Panel'in Başkanı ve Yardımcısı'nın İsrail ile yandaşlık içine girdiklerini ifade ederek, "raporda yer alan ifadelerin, kurbanların maruz kaldıkları mezalimin gerçek boyutlarını yansıtmaktan uzak olduğunu" belirtti.

Sanberk, BM tarafından yayımlanan raporun ekinde yer alan çekince metninde, raporun "İsrail tarafından Gazze'ye uygulanan ablukanın meşruiyeti meselesi", ?"Yardım konvoyunun eylemleri"?, "Genel anlamda deniz ablukaları" ve "Ek: Uygulanabilir uluslararası hukuk ilkeleri" başlıkları altında işlenen hususlarda panelin Başkan ve Başkan Yardımcısıyla mutabık olmadığını kayda geçirdiğini bildirdi.

Çekince metninde çekincelerinin nedenlerini de sıralayan Sanberk, ablukanın hukuki veçhesine ilişkin olarak Türkiye ve İsrail'in birbirine zıt iki ayrı sav ortaya koyduklarını kaydetti.

Bu hukuki sorunun önceki bir emsalinin bulunmaması, son derece karmaşık bir nitelik taşıması ve yasal çerçevesinin henüz kodifikasyonunun yapılmamış olması ışığında, uluslararası hukuk otoritelerinin bu konu üzerinde bir görüş birliği içinde bulunmaktan uzak olduklarına işaret eden Sanberk, "Buna rağmen, Panel'in Başkanı ve Yardımcısı İsrail ile yandaşlık içine girmişler ve Türkiye tarafından sunulan hukuki savların uluslararası camianın çok geniş bir bölümü tarafından desteklenmesine karşın, diğer tarafın görüşlerini bütünüyle dışlamışlardır. Halbuki, sağduyu ve vicdanın sesi bile ablukanın hukuka aykırı olduğunu dikte etmektedir?" ifadelerini kaydetti.

BM İnsan Hakları Konseyi'nin ablukanın hukuka aykırı olduğu sonucuna vardığına dikkati çeken Sanberk, İnsan Hakları Konseyi Veri Toplama Misyonu'nun bu doğrultudaki raporunun üye ülkelerin geniş biçimde onayını aldığını hatırlattı.?

Uluslararası sularda seyrüsefer serbestisi ve güvenliğinin uluslararası hukukun evrensel biçimde kabul gören bir hükmü olduğuna işaret eden Sanberk, yine evrensel nitelikte bir görüş birliği oluşmadıkça, bu köklü ilke bağlamında bir istisnanın sözkonusu olamayacağını bildirdi.

Uluslararası insani yardım konvoyunun katılımcılarının niyetlerinin, uluslararası camianın geniş çoğunluğunun endişelerini yansıtan biçimde, insani olduğunu vurgulayan Sanberk, şunları kaydetti:

"Uluslararası sularda saldırıya uğramışlardır. Kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla direnmişlerdir. İsrail askerleri 9 sivili öldürmüş, daha pek çok sivili de yaralamıştır. Yolculardan biri halen komada bulunmaktadır. Deliller, kurbanların en azından bazılarının İsrail askerlerince kasten öldürüldükleri yönünde kuşkuya yer bırakmamaktadır.?

Raporda yer alan ifadeler, kurbanların maruz kaldıkları mezalimin gerçek boyutlarını yansıtmaktan uzaktır. Buna, yolcuların İsrail askerlerinin ve diğer yetkililerinin ellerinde yaşadıkları kötü muamelenin derecesi de dahildir.?

Bu hususlar ışığında, raporun özet kısmının bulgular bölümünün ii, iv, v, vii numaralı paragrafları ile tavsiyeler bölümünün ii, v, vii, viii ve ix numaralı paragraflarında ifadesini bulan, raporun tüm ilgili bölüm ve paragraflarını reddediyor ve bu bölümlerle hiçbir şekilde bir bağım olmadığını kayda geçiriyorum."