Balbay Ailesi, ''Erken Cumhuriyet'' eseri, kültür mirası, sivil mimari yapıyı ''Müze Ev'' haline getirdi. ''Yazlık Ev'' olarak kullanılan yapı içerisinde her obje tarihi bir değer taşıyor. Tarihi nesnelerle dolu ev, gezenleri ''Zaman Yolculuğu''na çıkarıyor.

-Tüm yapılar için rol model olur

Bu sistem, Isparta'da Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun tescili altında sayısız tarihi ev için de rol model teşkil edebilir. Zira Isparta'da şu an göz göre göre yok olup giden sayısız kültür mirası yapı var. O ''Isparta'nın Hafızası'' değerler de kazanılabilir.

-İlham Veren Müze Ev

Keçeci Mahallesi'ndeki ''Erken Cumhuriyet Eseri'' miras tarihi yapı, Isparta için muazzam bir fırsatı içerisinde barındırıyor. Zira Isparta'da ''Uygarlık Eseri'' sayısız kültür mirası, paha biçilemeyen değerde olan sivil mimari yapı var. Ve çok büyük bir bölümü yok olmak üzere. Keçeci Mahallesi'ndeki Balbay Ailesi'nin bu eserinin Isparta'ya ilham vermesi umuduyla…

-Yok olmak üzere olan tarihi yapılar da böyle olabilir

Bu yapı, Keçeci Mahallesi'nde

''Erken Cumhuriyet'' eseri güzel bir sivil mimari

İnşa ettiren merhum Öğretmen Nazif Sayın. Eşi Meliha Sayın hayatta. 90'lı yaşlarda olan Meliha Hanımefendi'ye sağlıklı bir ömür diliyoruz.

Medeniyetin izlerini taşıyan, hatıralarla yüklü bu sivil mimari hâlihazırda ''Yazlık Ev'' olarak kullanılıyor.

Isparta'ya ilham veren aile de Neşe Sayın Balbay ve eşi Fahri Balbay

Aile, burada anne ve babalarının eşyalarını kullanıyorlar. Yapı bir sanat eseri haline dönüştürmüşler

Neşe Sayın Balbay ve Fahri Balbay, her köşesi ''Zaman Yolculuğu''na çıkaran bu uygarlık eseri sivil mimariyi Tarih Araştırmacısı- Yazar Ömer Uyar'a gezdirdi.

-Duygulandıran, gözleri yaşartan karşılaşma

Tarih Araştırmacısı- Yazar Ömer Uyar, Neşe Sayın- Fahri Balbay Ailesi'nin bu şaheser ''Müze Evi''ni gezerken, duygulandıran, ağlatan bir ''KARŞILAŞMA'' anı yaşadı.

Zira Tarih Araştırmacısı- Yazar Ömer Uyar'ın babası merhum Hacı Kadir Uyar Beyefendi Isparta'nın kalbinde taht kurmuştu. Herkesin hayatına iyilikle, sevgiyle dokunan bir esnaf-  sanatkârdı.

Bir ''Gönül İnsanı'' idi

İyiliğe, sevgiye, hoşgörüye adanmış bir ömür sürdü. Kurduğu işletme marka haline gelmişti.

Alamet-i Farika olmuştu. Zira ''Ne ararsan Kadir Uyar'da bulunur'' sözü hâlâ hafızalardaki sıcaklığını koruyor.

-İşte O An

Isparta'nın Hafızası; Kültür Mirası; Uygarlık Eseri, sivil mimariyi gözü gibi koruyan, yaşatan Neşe Sayın Balbay Hanımefendi, Tarih Araştırmacısı- Yazar Ömer Uyar'a şöyle seslendi:

''-Annemin gelin olurken getirdiği 'Çeyiz Sandığı' var burada. Annem 75 yıl önce Merhum Hacı Kadir Uyar'dan almış…''

90 yıllık bir 'Çeyiz Sandığı'

Henüz bitmedi.

Bu evi inşa ettiren merhum Öğretmen Nazif Sayın hâlihazırda kullanılan bu tarihi ''Büfe''yi de Hacı Kadir Uyar'dan satın almış.

Hikâyesini de şöyle aktarıyor:

''Bu ''Büfe'' İstanbul'da bir müzayedeye çıkarılmış

Merhum Öğretmen Nafiz Sayın, bunu almayı çok istemiş

Devreye merhum Hacı Kadir Uyar giriyor.

İstanbul'a gidip müzayedeye çıkarılan bu 'büfe'yi alıp getiriyor. Ve merhum Öğretmen Nazif Sayın'a teslim ediyor.

Bu ürünü annem Meliha Hanımefendi kullanmıştı.

Şimdi de ben kullanıyorum.''

-Zaman Tüneli'nde Benzersiz Yolculuk

Ev her köşesinde karşına mutlaka bir tarihi obje çıkıyor. Neşe Sayın Balbay Hanımefendi, 1900'lü yılların bakır ve porselen yemek takımlarını da Kadir Uyar'dan aldıklarını anlatıyor.

Sivil mimari yapının her yönü tarihi eser özelliği taşıdığı gibi içerisi de bir Müze

Aile evin içini Etnografya Müzesi haline getirmiş

Benzersiz el emeği, göz nuru oyalar var

Evin duvarlarında Meliha Sayın'ın dokuduğu halılar asılı

Yer karo döşemeleri dâhi 1900'lü yılların hatıralarını taşıyor.

-Zamana yenilen paha biçilemez hazine kültür

Aile, evin bahçesini de tarihi nesnelerle süslemiş. Örneğin duvara monte edilen tarihi bir kapı ve cumbalar var.

Tarihi kapının üzerinde iki tokmak var.

Tarih Araştırmacısı- Yazar Ömer Uyar, bu kapıda niçin iki ayrı tokmak olduğunu şöyle açıklıyor:

''Eskiden kapıların üzerinde 2 tokmak olurdu. Biri kalın; öteki ince

Kalın tokmak erkekler içindi. Kapıyı çalan erkek ise kalın tokmağı hareket ettirdi. O sesi duyan içerideki erkek kapıyı açardı

Kapıya gelen kadın ise ince tokmağı kullanırdı. İnce tokmağın hareket ettirilmesi halinde içerideki kadın kapıyı açardı.''

-Gelinlik kız var; hâl ve davranışına dikkat et

Cumbalarda eğer kırmızı renkte çiçek var ise şu anlama gelirdi:

''Bu evde gelinlik çağına gelmiş kız yaşıyor. Sokaktan geçerken hâl ve davranışlarına dikkat et. Yüksek sesle konuşma. Küfürlü ya da ahlakı bozacak içerikte bir konuşma yapma''

Eğer cumbalarda sarı renkte çiçek var ise herkes şunu anlardı:

''Bu evde bir hasta var. Bu evin önünden geçerken gürültü yapmayayım ki hasta olan kişi rahatsız olmasın.''

-Hatıralarda kalan sözler

Tarih Araştırmacısı- Yazar Ömer Uyar, aile dostları Balbay çifti ile sohbet ederken sözlerin paha biçilemez değerdeki; derinlikteki manalarını da şöyle anlattı:

''Eskiler ''Lambayı söndür'' demezlerdi. Zira Allah kimsenin ışığını söndürmesin

Bu gaye ile eski ''Lambayı dinlendir'' derlerdi

Yine eskiler ''Kapıyı kapat'' demezdi. Ana mesaj şuydu: ''Allah kimsenin kapısını kapatmasın''

O nedenle eskiler ''kapıyı sırala'' derlerdi

Örneğin bir kişi uyuyor. Ama o an uyandırılması gerekiyor. Eskiler kişiyi uyandırmak için sarsmazdı.

Adı ile seslenilmezdi

Uyandırılacak olan kişiye şöyle seslenilirdi: ''Agâh ol''

Bu ne demektir:

''Uyanık ol''

Hanımlar eskiden beylerine ''Efendi'' derdi.

Beyler de hanımlarına ''Hatunum''; ''Gözümün Nuru''; ''Gönlümün Sultanı'' şeklinde hitap ederdi.

Eskilerin sözlerinin, davranışlarının, çok derin mana ve mesajları vardır.

Cumbaya sarı çiçek koymak paha biçilemez bir gelenektir. Ananedir.

Zira kırmızı çiçek koymak büyük bir felsefedir; öğretidir. Okumalıyız. Ders almalıyız. Köklerimizi unutmamalıyız.''

-Okuyucu İçin Bilgi:

Gelecek Belgesel:

''Erken Cumhuriyet Eseri'' kültür hazinesi; sivil mimariyi özüne sadık kalarak koruyan, yaşatan, gelecek kuşaklara aktaran Neşe Sayın Balbay''ın bir özelliği daha var

Isparta Basın Tarihi'nde ilk kez okuyacaksınız

Zira Neşe Sayın Balbay, 1800'lü yıllarda Kızanlık Vadisi'nden (Bulgaristan) bastonunun içinde ''Gül Fidesi'' getiren ve Isparta'da muazzam bir endüstrinin temellerini atan Gülcü İsmail Efendi'nin 5'inci kuşak torunu…