Kokusu, rengi ve görüntüsüyle insanların duygularını ifade ederken iyi ve güzel olan her şeyle özdeşleştirdiği gülün ''ilaçların da en güzeli olduğu'' bir kitapla anlatıldı.
    
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, Isparta Valiliğinin katkılarıyla yazdığı ''Gül, İlaçların En Güzeli'' isimli kitabında gülün derde deva yanlarını ortaya koydu.
    
Bir tutam gülün, baş, göz ve kulak ağrılarını giderdiği, bayılanı ayılttığı, cilde, beyne kuvvet, kalbe ferahlık verdiği, mide ve karaciğere şifa dağıttığı ifade edilen kitapta sağlıklı yaşam için de önemli ipuçları veriliyor.
    
Altıntaş, yaptığı açıklamada gülü, sağlıkta sihirli bir güç olarak kabul ettiğini belirtti. Kitabında önceliği, gülün sağlık alanındaki gücüne verdiğini kaydeden Altıntaş, tezini Osmanlı İmparatorluğundaki hekimlerin kullandığı tekniklerle güçlendiriyor. Gülün birbirinden farklı tatlara, şekillere dönüştürülebildiğini anlatan Altıntaş, her bir gül ürününde farklı bir şifa kaynağının gizli olduğunu söyledi. 
     
-HER BİRİNDE ŞİFA SAKLI- 
Göz hastalıkları, gözler, göz altları, göz kapağı ve çevresindeki şişlikler için kuru gülle hazırlanan ilaçları öneren Altıntaş, gül kurusunun sivilce, çıban ve cilt hastalıklarına iyi geldiğini bildirdi.
    
Gülün şarap veya sirke içinde pişirilmesiyle elde edilen gül lapasının da baş, göz ve kulak ağrılarını giderdiğini ifade den Altıntaş, gülün C vitamini içerdiği ve bu nedenle soğuk algınlıklarında, enfeksiyonlarda bedenin savunma sistemini güçlendirdiği vurguladı.
    
Gülün kokusunun uzun süre kalmasını sağlamak amacıyla damıtma yöntemiyle yapılan gülsuyunun da birden fazla derde deva olduğuna değinen Prof. Dr. Altıntaş, serinletici, ferahlatıcı özelliğinden dolayı ateşlenmeler ve ateşli hastalıklara tavsiye edilen gülsuyunun, sinirlilik, öfke ve heyecanlanmalarda yüze ve başa sürülebileceği önerisinde bulundu.
    
Altıntaş, Osmanlı döneminde bayılanlara gülsuyu kullanıldığını anlatan Altıntaş, baş ağrılarında başa sürülen gülsuyunun, baştaki ateşi aldığını, ağrılara iyi geldiğini ve beyne kuvvet verdiğini ifade etti.
    
Gülsuyunun ağız ve boğaz ağrılarında, ferahlatıcı etkide bulunduğunu kaydeden Altıntaş, kitabında çeşitli kaynaklardan yararlanarak elde ettiği bilgilere de yer verdiğini kaydetti.
    
Altıntaş, 13'üncü Yüzyılın önemli hekimi İbni Baytar'ın, gülsuyunu kaynatarak, buharına başı tutmanın, göz kızarıklıklarında, göz ağrılarında faydalı olduğunu ve yeni başlayan göz hastalıklarını tedavi ettiğini, hastalığın ilerlemesini önlediğini bildirdiğini aktardı.
    
Gülsuyunun içkili sofralarda da ilkyardım amacıyla kullanıldığına dikkati çeken Altıntaş, gülsuyunu koklamanın, yüze sürmenin, başa dökmenin sarhoşluğu geçirdiği ve alkolün etkisini azalttığını bildirdi.
    
Gülden elde edilen macunun da birçok alanda ilaç olarak kullanıldığını anlatan Altıntaş, bu macunun sindirimi kolaylaştırdığı, karaciğere kuvvet verdiği ve midedeki salyayı, balgamı temizlediğini söyledi.
    
Gül macununun hazırlanışı hakkında da bilgi veren Altıntaş, şöyle konuştu:''Yaklaşık 400 gram gül yaprağı alınır ve temizlenir, 800 gram şekerle güzelce ovulur, ardından kabın içinde güneşe bırakılır. Arada karıştırılarak 20 veya 30 gün güneşte bekletilir, sonra sırlı çömleğe konur. Hazırlanan gül macunun en önemli tıbbi etkisi, balgam salgılanmasını düzeltmesi, mideyi ve karaciğeri kuvvetlendirip rahatlatmasıdır'' dedi.

Gülsuyu ile hazırlanan ve Osmanlı'da ''Cüllab'' ismi verilen macunun da ateşi düşürdüğü ve harareti yok ettiğini kaydeden Altıntaş, birçok hastalığın tedavisinde gül şurubu ile gül şerbetininin kullanıldığını söyledi.
    
Altıntaş, gülden elde edilen gül sirkesinin de mide ve karaciğer için adeta şifa kaynağı olduğunu dile getirdi. Kokusundan esans yapılan gülyağının da bir tür ilaç olduğunun altını çizen Altıntaş, gülün kokusunun dahi şifa kaynağı olduğunu savundu. 
     
-''GÜZELLİK İKSİRİ GÜL''-      
Prof. Dr. Ayten Altıntaş, kitabında ''güzellik sırrı'' olarak da tanımladığı gülün, ciltteki etkileri hakkında da bilgi verdi. Gülün gençleştirici, kırışıkları giderici ve onarıcı etkisinin ispat edildiğini bildiren Altıntaş, gül maskesini, tonik olarak gülsuyu ve gülyağı kullanılmasını tavsiye etti. 

Kitabında gülden yapılan çeşitli ürünlerin hazırlanışı hakkında bilgilerin yer aldığına değinen Altıntaş, ''Osmanlı hekimlerinin ilacı, saraylı kadınların güzellik sırrı olan gülden daha fazla yararlanmayı bilmeliyiz'' dedi.
    
Gülün yeterince tanınmadığı, özelliklerinin bilinmediğinden yakınan Altıntaş, kitabını öncelikle gülün bir ilaç olduğunu göstermek için yazdığını kaydetti. Osmanlı geleneğinde gülün yeri ve öneminden de söz eden Altıntaş, yılda 10 bin ton üretilen Isparta gülünün daha iyi tanıtılması gerektiğini kaydetti.
    
Altıntaş sözlerini, ''Gülü fark etmek yetmez, gülü fethetmek lazım'' diyerek noktaladı.