Eğitim Bir – Sen Isparta Şubesi Başkanı İhsan Arıcı, üç önemli konu hakkında açıklamalarda bulundu. Arıcı açıklamasında; “Varoluşumuzu Belirleyen Değerlerin Manzum Manifestosu İstiklal Marşımızın 90. Yılı Kutlu Olsun. Osmanlı, dış dünyadaki gelişmeler ve meydan okumalar karşısında, ne yazık ki, yozlaşmaya, sathi bir “kültür ve medeniyet” değişimine yol vermekten başka çözüm üretememenin bedelini en ağır şekilde ödemek zorunda kalmıştır. Milletimizin özünü oluşturan, varlığına, varoluşuna ve bütün eylemlerine anlam kazandıran-yön veren değerler; yeryüzünün tamamını dönüştürerek, sömürgeleştirmek için çok yönlü bir savaş başlatan Batı emperyalizmi karşısında çaresiz bırakılmıştır. Her yenilenme çabası, her defasında yeni sorunlar üreten fasit bir daireye mahkûm olmanın yanında Düvel-i Muazzama’nın daha çok denetim ve gözetimine girmeye yol açan bir sürece dönüşmüştür.

     Bu yıkıcı, bozucu, ifsat edici süreç, Birinci Dünya Savaşı’na kadar sürmüş, zaman zaman onurlu diriliş ve direniş çabaları olmuşsa da, bunlar gelecek olan felaketleri ötelemekten başka bir işe yaramamıştır. Emperyalist güçlerin vatanımızı fiilen paylaşmak üzere harekete geçmeleri son aşamadır.  Yağma anlaşmaları, İstanbul’un kuşatılması, Yunan kuvvetlerinin Tekirdağ-Edirne’yi işgal etmesi, Batı Anadolu’da Uşak’ı da ele geçirmesi, yer yer patlayan isyanlar… Doğuda Ermenistan’a karşı yürütülen savaş.

     Ebediyen var olmaktan ya da yok olmaktan birini seçmek zorunda kaldığımız zamanlardı. Milletin aklında ve kalbinde yaşayan değerlerden bir “İnanç Cephesi”  inşa edilir. Ardından Anadolu Kurtuluş Savaşı başlatılır. Bu cephenin üyeleri, hem ateş hattında hem de ateş hattını canları ve mallarıyla destekleyenlerin en önünde yer alırlar.

     İşte, İstiklal Marşı, böylesi zamanlarda yazılmış bir destanıdır. Bu destan, yazıldığı dönemi aşan, milletimizi oluşturan her bireyin varoluş amacını belirleyen değerlerin manzum manifestosudur. Kimliğimizin kurucu unsurlarını içinde taşıyan bir manzumedir. İdeallerimizin ve mirasımızın temellerinin ve özünün dile gelmiş halidir. Geçmişten kopmadan, geleceğe uzanan nizamın yol haritasıdır. “Uçsuz bucaksız”, “iç içe geçmiş dünyaların” simgesel anlatımıdır. Adanmışlığın ve kahramanlığın edebî ve ebedi anıtıdır. İstiklal Marşı bizi anlatır. Çünkü Akif, milleti için yaşamıştır. Anlattıkları da, hayatı da milletin hayatıdır. Kendi ifadesiyle, “Onu millete hediye ettim; artık o, milletindir. Benimle alâkası kesilmiştir. Zaten o, milletin eseri, milletin malıdır. Eğitim-Bir-Sen olarak, İstiklal Marşımızı, Akifimizi ve onun ideallerini yaşamak, nice 90 yıllar yaşatmak elbette asli sorumluluklarımızdan biridir. Bu coğrafyanın her yöresinde Akiflerin ve Asımların yetişmesinde, en önemli sorumluluğun bizim omuzlarımızda olduğunu bilerek, hareket edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

     DANIŞTAY’DAN ÖĞRETMEN ATAMA VE YER DEĞİŞTİRMEYE İKİNCİ YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI

     2010 Öğretmenlerin Yer Değiştirme Kılavuzu’nun, “3. Genel Açıklamalar” başlığı altındaki,“3.1. Yer değiştirme suretiyle atamalarda öğretmenlerin tercihlerine yansıtılacak eğitim kurumları; mevcut öğretmenlerle ya da yükseköğrenimlilerce ihtiyacın karşılanabilirliği dikkate alınarak öğretmen ihtiyacı bulunan eğitim kurumları arasından il millî eğitim müdürlüklerince belirlenmektedir” maddesinde yer alan “yükseköğrenimlilerce” ibaresi ile, “A. İsteğe Bağlı Yer Değiştirmeler” bölümünün “Başvuruda Dikkat Edilecek Hususlar” başlıklı 2. maddesinde geçen, “Aylıksız izinli olarak, asker öğretmenlik dahil askerlikte geçirilen süreler ile eğitim öğretim kurumları dışındaki kurumlarda geçirilen geçici süreler il içinde yer değiştirmeye esas olan iki, iller arasında üç yıllık sürenin hesabında dikkate alınmayacaktır” şeklindeki düzenlemede yer alan “dahil” ibaresinin yürütmesi durduruldu.

     Danıştay İkinci Dairesi’nin 2010/2892 esas sayılı kararında, “…Uyuşmazlık konusu 2010 yılı Öğretmenlerin Yer Değiştirme Kılavuzu’nun dayanağı olan ve 6.5.2010 tarih ve 27573 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nde, asker öğretmenlikte geçen sürenin, il içi ya da iller arası yer değiştirmeye esas olan sürelerin hesabında dikkate alınmayacağı yolunda bir kurala yer verilmemiştir. Bununla birlikte, Yönetmeliğin 31. maddesinin 2. fıkrasında, Bakanlık kadrolarında öğretmen olarak görevli iken askerlik hizmetini yapmak üzere aylıksız izne ayrılanlardan askerlik hizmetini temel askerlik eğitiminden sonra zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülen hizmet alanlarındaki eğitim kurumlarında öğretmen olarak yerine getirenlerin askerli sürelerinin zorunlu çalışma süresinden sayılacağı, 48. maddesinin 10. fıkrasında askerlikte geçirilen sürelerin hizmet puanı hesabında dikkate alınacağı, Yönetmeliğin 14. maddesinin 4. fıkrasında da askerliğini Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında öğretmen olarak yerine getirenlerin, açıktan ve kurumlararası yeniden atamaya esas hizmet süresinin hesabında dikkate alınacağı kurala bağlanmıştır.

     1076 sayılı Yasa’nın Ek 7. maddesi ile 1111 sayılı Yasa’nın Ek 4. maddesi uyarınca Bakanlık kadrolarında öğretmen olarak görev yapmakta iken silah altına alınanlardan askerliğini asker öğretmen olarak yapması kararlaştırılan ve temel askerlik eğitimini takiben Milli Eğitim Bakanlığı emrine verilen asker öğretmenlerin fiilen öğretmenlik yapması ve Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 14/4, 31/2 ve 48/10 maddeleri de göz önüne alındığında, asker öğretmenlikte geçen sürelerin il içi ya da iller arası yer değiştirmeye esas sürelerin hesabında dikkate alınması gerektiği sonucuna ulaşıldığından, anılan düzenlemede askerliğini öğretmen olarak yapanlar açısında hukuka uyarlık görülmemiştir.

     Kılavuzun dava konusu 3.1. maddesinde geçen “… yükseköğrenimlilerce…” sözcüğüne gelince; anılan Kılavuzun dayanağı olan ve 6.5.2010 tarih ve 27573 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 45/2 maddesinde yer alan bu ifade, 30.7.2010 tarih ve 27657 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle değiştirilerek “yükseköğrenimlilerce” sözcüğünün maddeden çıkarılması nedeniyle üst normlara aykırı hale gelen ve uygulama olanağı kalmadığı anlaşılan kılavuzun 3.1. maddesindeki “yükseköğrenimlilerce” sözcüğünde de hukuka uyarlık görülmemiştir…” ifadelerine yer verildi.

     06/05/2010 tarih ve 27573 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin hukuka aykırı hükümlerinin iptali için Danıştay İkinci Dairesi’nde açtığımız davada da yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştı.

     4/C’Lİ PERSONELİN DE AİLE YARDIMI ALMASI İÇİN DAVA AÇTIK

     Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’nün 02.03.2011 tarih ve 2550 sayılı Genelgesi’nin 1/a maddesinde sayılanlar dışındaki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi uyarınca istihdam edilen geçici personele yer verilmemesi yönünde yapılan eksik düzenlemenin öncelikle yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali ile, bu Genelge’nin dayanağı olan 25 Şubat 2011 tarih ve 27857 sayılı Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 118. maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen ek madde 8’de sayılanlar dışındaki 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesi uyarınca istihdam edilen geçici personele yer verilmemesi yönünde yapılan eksik düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası başvurusunda bulunulması istemiyle Danıştay’da dava açtık.

     Dava dilekçemizde, “…657 sayılı Kanun’un 202, 203 ve 204. maddelerinde, memurlara aile yardımı ödeneğinin verileceği, bu ödeneğin devlet memurlarına her ay aylıkları ile birlikte ödeneceği ve hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödeneceği ve borç için haczedilemeyeceği; memurun, eş için ödenen aile yardımı ödeneğine evlendiği; çocuk için ödenen yardıma da çocuğunun doğduğu tarihi takip eden ay başından itibaren hak kazanacağı hükme bağlanmış olup, bu düzenleme genel olarak kamuda görev yapan ve kamu personeli olarak adlandırılan tüm personel için geçerli olup, bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesi’nin ve Maliye Bakanlığı’nın görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulu’nca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4/C maddesine göre istihdam edilenlere aile yardımının ödenmemesinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

     Diğer yandan, günümüz koşulları göz önüne alındığında, değişen ve gelişen insan hak ve özgürlüklerine, çalışanların hayatını korumaya yönelik belirlenen kurallara rağmen hala bunlara aykırı bir kısım düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak çalışan 4/C sözleşmeli personel ile kadrolu devlet memurlarının her ikisinin de üstlendikleri görev kamu görevi olup, sorumlulukları da aynı olmasına rağmen, kadrolu devlet memuru olanlara, 657 sayılı Kanun’un yukarıda yer vermiş olduğumuz hükmünde aile yardımının ödeneceği belirtilmiş, aynı şekilde sözleşmeli personele de bu hak tanınmış fakat iptali istenen genelgede ve 6111 sayılı Kanun’da sayılanların dışındaki farklı gruplarda  yer alan bu  kamu görevlilerinden;  hizmet akdiyle çalışan 4/C’li personele yer verilmeyerek eksik düzenleme yapılmıştır. Belirli süreli hizmet akdiyle çalışan sözleşmelilerin, birçok konuda idarenin tek taraflı iradesine bırakılmaları onların verimini azaltmakta ve hizmet kalitesini düşürmektedir. Dava konusu düzenleme nesnellikten uzak olup, hukuka ve insan haklarına aykırıdır. Bu durum başta Anayasa olmak üzere, 657 sayılı Kanun’a ve uluslararası sözleşmelere de açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle iptal edilmelidir” ifadelerine yer verdik” dedi.