Bayramın her yaşta bir başka tadı vardır. Çocukken dört gözle beklersiniz bayramları… Şu gıcır gıcır ayakkabınızı, şu özene bezene dikilmiş ya da epeyce gezerek alınmış elbisenizi giyebilmek için. Ama ne tatlı, ne doyulmaz bir bekleyiştir o. Hani uğrunda yapılan mücadelenin, hürriyetin kendisinden daha güzel olduğu gibi bayramdan daha güzel değil ama en az bayram kadar güzel bir bekleyiştir o.

            Ve nihayet bayram sabahıdır işte. Tatlı bir telâş bütün evi sarmıştır. Yediden yetmişe herkes erkencidir bugün. Küçükseniz, erken hazırlanıp evden çıkma telaşı içindesiniz. Büyüklere muhakkak bugün gitmek istersiniz. Yoksa ilk gün gitmediniz diye yeterince sevmediğinizi sanıp üzülür, gönül koyarlar.

            Büyükseniz bu defa da başka bir telâş içindesiniz. Erkenden giyinip hazırlandınız. Küçüklere vereceğiniz hediyeleri, bayram bahşişlerini bir kere daha gözden geçiriyorsunuz. Ah Ah! Nasıl da unuttunuz, değil mi? Tabii ya herkes elinizi öpecek bugün. Önemli günler için sakladığınız o güzel kokulu parfümden de sürün. Hazırsınız işte.. Neredeyse kapı çalınacak ve çocuklarınız, o haşarı, o afacan torununuz, yaydan fırlamış ok gibi soluğu kollarınızda alacak. Nasıl da içten, ta yürekten:

—Nineciğim!... Dedeceğim!..., Diye sımsıkı sarılıyor değil mi? Ooo…, Yüz vermeyin gözyaşlarınıza mutluluktan bile olsalar… Bugün bayram, ortalara çıkmasınlar lütfen. Sonra yumurcak:

—Ama… Neden ağlıyorsun? Neden ama?.. Neden?..  diye başınızın etini yer. Daha da olmazsa oturup sizinle birlikte ağlar.

            Bakın bakın! Merdivenleri nasıl yıldırım gibi çıkıyor şu minik ayaklar, duyuyor musunuz? Geldiler işte, gideyim ben.

            Hepinize sağlık ve sevinç dolu mutlu bayramlar dilerim.