‘Sen ne yaptın

Ispartalıdan birşey olmaz diyene bak. Eller cepte poz vermiş. Sanki katalog çekimi. Önce biraz geniş düşünmesini bilmek lazım. Soruyorum. Ispartanın teşvik durumu için ne yaptınız gazeteci olarak. Başbakana bir mail faks bir şey karalayıp gödnerdiniz mi? sordunuz mu Rize niye teşvik aldı diye? Oyun sırasında kural değişmez diyen başbakan neden kural değiştirdi diye? hiç arabaya binip şuradan 25 km gidip OSB de hangi fabrikalar var kim ne yapıyor baktın mı? gidip yöneticileriyle konuştun mu? Ne dertleri var sordun mu? Yoo, ne gerek var, masa başından üfürmek daha kolay çünkü. Nasıl olsa kimsede sorgulamıyor. Eğer gidecek aracın yoksa ben götüreyim OSB ye. hatta öyleki OSB deki pek çok firma seni arabayla aldırır eğer gerçekten birşey yapabileceksen. zaten mücadeleci olsan verirsin 2 lira binersin keçiborlu arabasına gidersin sorarsın.  Yazdıklarının ne kadar fos olduğunu ortaya koymaktan zevk alıyor filan değilim, sadece bilmemenize üzüldüğüm için bilgi paylaşmak istedim. ITSO başkanı bile elini eteğini çekti üretimden, millet ne yapsın. Hani imam a yaparsa cemaat b yapar mıdır nedir, Ispartalı sanayicinin başkanı falsolu şu anda.’

 

Hani bir önceki köşe yazımda demiştim ya; ‘Isparta’dan hiçbir şey olmaz’ diye. Soğan erkeğinin birisi, anlamadan bir şeyler karalamış. Karaladığının adı yorum. Eleştirmenin yazısını noktasına deymeden aynen yayınladım. Bakın Allah aşkına; bu yazının hiç eleştiri ile bağlantısı var mı? Sanki muhatabı 9 yaşında çocuk, sanki muhatabı Isparta’yı hiç bilmeyen birisi, sanki muhatabı vatan haini.

Saygımız var, şimdi tek tek yanıtlayalım.

 

Eller cepte kısmını bi kere kayda bile almıyorum.

Bakın, Başbakana bir mail – faks karalayıp gönderdiniz mi? demiş. Yani her defasında bir şeyleri yalan yanlış karaladığını istemeden de olsa dile getirmiş.

Bak soğan erkeği, benim adım Muhammed Uslu, sen İçişleri Bakanı’nı hiç gördün mü?

Ben O’na Süleyman Demirel Kongre ve Sergi Sarayı’nda dosya verdim. Isparta ile ilgili olarak. Bu 1.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çektiğim faksın haddi hesabı yok. Hadi bunu geçtim. Yine Süleyman Demirel Kongre ve Sergi Sarayı’nda kendisine ulaşamadığım için korumasına yine Isparta ile ilgili olarak odun gibi bir dosya verdim.

Belediye Başkanı Hasan Balaman ile iş yerimi batırmak pahasına Isparta için 22 yaşından bu yana savaşıyorum.

Yaşım 25. Açlığımdan öldüm, ama bunların hiçbirisine de tenezzül etmedim, gidip el pençe divan durmadım. Yemin – billah olsun; kuru soğan yedim ama gidip hiçbirisinin elini öpmedim, vaat ettiklerine yan gözümle bile bakmadım.

Öyle bilip bilmeden bir şeyler ‘karalayanlara’ soğan erkeği deriz biz.

Neyse…

Eleştirisinde bir de şuna çok güldüm; bak bak… Ne demiş; ‘Hiç arabaya binip şuradan 25 km. gidip, OSB de hangi fabrikalar var? Kim ne yapıyor baktın mı? Gidip yöneticileriyle konuştun mu? Ne dertleri var sordun mu? Yoo, ne gerek var, masa başından üfürmek daha kolay çünkü. Nasıl olsa kimsede sorgulamıyor. Eğer gidecek aracın yoksa ben götüreyim OSB ye.’

Senin daha yazdığın yoruma adres, telefon, e-mail yazacak kadar yüreğin yok ki. Sen kimsin beni aracınla bir yerlere götüreceksin? Bizim oralarda, senin gibilere ‘soğan erkeği’ deniyor.

Ayrıca, bırak OSB’yi.

Gazeteciliğe başlayalı tam 9 yıl olmuş. Isparta’yı karış karış, avucumun içi gibi bilirim. Kaç tane köyü var Isparta’nın, kaç tane kasabası var, kaç kasaba 2000 sınırının altına düştü, hangi okulun müdürü kimdir – necidir? Şerefimle söylüyorum hepsini de tek tek ciğerine kadar – siyasi görüşüne kadar nokta nokta bilirim.

Bak soğan erkeği, sana bir şey söyleyeyim mi?

9 yıldır gazetecilik mesleği ile uğraşıyorum. Yaklaşık bir hafta önce Show TV’nin genel merkezinde Yurt Haberler Müdürüm Nafiz Akyüz’e ne söyledim biliyor musun?

‘Isparta hakkında benden ne istersen iste. Mevcut hükümetin Süleyman Demirel’den dolayı Isparta’ya farklı bir bakış açısı var. Memleketimi olumsuz şekilde değil de, daha sıcak, daha tatlı reklam etmek istiyorum’ dedim.

Var mı bunu Isparta’da yapan; deneyen… Bu 1.

Yıllar önce kendime ait bir gazetede avazım çıktığı kadar bağırdım, şu memlekete ne yapabiliyorsak yapalım dedim.

Hiçbir halt olmadı. Bu 2.

Isparta’da ticari hayatımı iyi – kötü sürdürürken, şimdi ben o memleketi terk ettim. Yani artık Isparta’da ekmek peşinde koşmuyorum. Bu da 3.

Sen kalkmışsın bana elin niye cebinde diye soru soruyorsun.

Bak soğan erkeği, aynı şeyi tekrarlıyorum. Isparta’dan hiçbir şey olmaz. Sen bana nasıl olacağını ıspatla, ben de sana nasıl olmayacağını ıspat edeyim.

Ben kendime ara sıra kızıyorum. Böyle yalan yanlış adı yorum olsun diye ‘karalayanlar’ varya; bunlara cevap veriyoruz işte. Bunun sebebi de bilen – bilmeyen beni yanlış tanıyacak; olay bu.

 

Neyse, gelelim hikayemize…

 

Allah’tan 100 dolar istenir mi?

-   Adamın biri sürekli Allah’a yalvarıyormuş. Allah’ım bana 1000 dolar ver, Allah’ım bana 1000 dolar ver diye. Bir gün camide namaz kıldıktan sonra dua ederken yanında oturan bir başka adamın yakarışlarına kulak verir.

-    Yanındaki adam da ‘Allah’ım bana 100 dolar ver’ diye yalvarıyormuş. Bizimki çıldırmış, yanındaki adama daha duası bitmeden, caminin içerisinde bağırmış çağırmış.

-   ‘Sen ne biçim dua ediyorsun, kos koca Allah’tan 100 dolar istenir mi? Ben en az 1000 dolar için yalvarıyorum.’

-    Neye uğradığını şaşıran adam, hemen dua şeklini değiştirmiş. Allah’ım bana 1100 dolar ver, Allah’ım bana 1100 dolar ver diye.

-    İşte anlatmak istediğim bu. 100 dolar için yalvaran adam, tam Isparta’lı. Yüz bulduğu zaman daha 100 doları bulmadan, 1100 dolar istemeye başlıyor.

-    Hiç başladığım işten, söylediğim sözden geri adım atmadım. Söylediğim şeyi tekrarlıyorum; Isparta’dan hiçbir şey olmaz.

-    Neden olmaz?

-    Bi amca tanıyorum, öldü ölecek. Kaç dairesi var biliyor musunuz? 38 tane. Hiçbir evladına bunları devretmiyor. Nerden baksanız yarısı boş.

-    Bizim (soğan erkeği) yorumcu demiş ki, etrafına bir bak.

-    Etrafıma bakıyorum işte. Etrafımda hep bunlardan var. Dünya’nın en kral kentlerinde yaşam teklif etseler, benim gözümde Ispartam, memleketim başkadır.

-    Konu burası değil, ama yine ısrar ediyorum. Isparta’dan hiçbir şey olmaz.

-    Olmaz, olmaz, olmaz…

-    Antalya’lı bir banka personeli anlatıyor. Ne diyor biliyor musunuz? Antalya’daki bankalardan Isparta’lılar kendi hesaplarındaki parayı çekseler turizm kentinin ekonomisi çatlak verir.

-    E ne yapıyorlar bu parayı, hiç yatırımı düşünen yok mu? diyorum.

-    Yok diyor.

-    Sen bana hala diyorsun ki, falanca teşvik gelebilir, filanca teşvik gelebilir.

-    Sana iki önerim var, birincisi soğan erkekliğinden terfi edip hakiki delikanlı olabilmek için yazdığın yorumlara e-mail adresini koyacaksın.

-         İkincisi de aynaya bakacaksın.

-         Öpüyorum seni…

 

                                                 Muhammed USLU