Davraz’ın öyküsünü anlatmak çok uzun bir serüvene başlamak demek. Bu dağ buraya konuşlanalı ne kadar zaman oldu bilinmez. Tepesine ve gövdesine karlar düşeli, çobanlar kuzularını ve keçilerini otlatmaya başlayalı, atlar yelelerini savurta savurta koşmaya yöneleli ne kadar olduğu da bilinmez. Otellerin olduğu yerden telesiyej hattı boyunca baktığımızda üç beş ardıç ağacından oluşmuş bir ağaç kümesi görürüz.Dağ hep böyle çıplak mıdır; yoksa ardıç ağaçlarına bakarak dağın ormanla kaplı olduğunu söyleyebilir miyiz? Kaç çoban donmuş kalmıştır, kaç asker kayak öğrenmiş, kaç nefer donmağa ramak kala kurtarılmış, güney yamacından kaç koyun ve kaç insan aşağı yuvarlanmış; meçhulümüzdür.
Davraz demek; tepesine ilk kar düşünce kışın gelmekte olduğunu anladığımız ulu dağ demektir Isparta için. Yaz günü kar kuyularından kesilip kıl çuvallarda getirilen, hoşaflarımızın içine katıp serinlemeye çalıştığımız, arada bir de “Abur Sadık’ın dondurmasının erimemesini sağlayan kar demektir .
DAVRAZ’A İLK TESİS YAPILIYOR,
Bir gün buraya bir tesis kurma fikri belirir devlet erkânının ve eski Ispartalıların gönlüne. Kimler yokturki; Dilmen, Boyacı Erdoğan, Şevket Demirel, Vali Dokuzoğlu daha ismini hatırlayamadığımız nice memleket sever. Aradan zaman geçer, önce bir bina kondurulur (şimdiki özel idare oteli). Sonra telesiyej denilen, karda-kışta dağa çıkmaya yarayan bir alet yapımına başlanır. Yapılır da. İnsanların kayma merakı olduğunu keşfedenler, (bu merak nasıl keşfedilmiş bilinmez)kayak merkezleri inşa etmeye başlarlar. Davraz Dağı da bu merkezlerden birisi olmak için sıradaki yerini almıştır. Önce turizm alanı ilan edilir, ardından arsa tahsisleri yapılır. Turizm Bakanı Ispartalı hemşerimiz Erkan Mumcu sayesinde tahsislerin bir tanesi Sirene gurubuna, bir tanesi S.D.Ü’ne, bir tanesi Dalkıranlara, bir tanesi Demirellere, ismini bilemediğimiz birkaç yatırımcıyadir. Ardından yol yapımı ve iyileştirilmesi gerçekleştirilir. Bu arada yıl 2004 olmuştur ve o yıl yerel yönetimler seçimleri yapılmıştır. O güne kadar kimsenin duyup bilmediği İl Genel Meclisi üyeliklerinden birisine merkez ilçeden Fevzi Özdemir seçilir. Bundan sonra Davraz için sıra dışı bir öykü başlayacak, bu aynı zamanda Fevzi Özdemir’in de sıra dışı bir öyküsü olacaktır. ( Yüz verdik, şımardı diyenlere de, Akkanatla işi pişirmiştir diyenlere de, diğer partilerden meclis üyeliğini garantilemiştir diyenlere de ithaf ediyorum.) Kendisinden dinleyelim: “ Seçildik seçilmesine de; ne iş yapacağımızı da, neye yaradığımızı da bilmiyordum. Sonradan anladım ki çok iş yapılabilirmiş.Turizm sektöründe olmam sebebiyle, Davraz Dağı ile ilgilenmeye başladım. Önceden beri spora ve turizme merakım vardır. Kayak merkezine ilk çıktığımda Antalya Saklıkentten tanıştığım Bülent Nevcanoğlu adında bir kayak hocasıyla karşılaştım. Bir gün Selim abiyi de yanıma alarak dağdaki İl Özel İdaresi’nin oteline gittik. Bülent hoca bize dağda her şeyin yanlış gittiğini söyledi. Çizimler yaptı. Neler yapılması gerektiğini anlattı. Dağın potansiyelini anlattı. Şu sözünü hiç unutmuyorum: ‘Bunlar yapılırsa Palandöken çerez kalır.’ Palandöken çerez kalır mı bilmem ama bu sözler bizi acayip gaza getirdi.”
DAVRAZ RAPORU
Bunun üzerine Davraz İl Genel Meclisi’nin gündemine gelir. Araştırma komisyonu oluşturulur ve komisyon Davraz’ı çalışmaya başlar. Komisyonun raporu hiç de iç açıcı değildir. Komisyon raporuna göre oteller bölgesi, telesiyej hattı, yeni yapılmak istenilen telesiyej, merkezin su durumu hepsi kötü planlanmıştır. Tahsis alanlardan Sirene Gurub otelin yapımına başlamıştı bile. Onun için oteller bölgesinin kötü planlandığı rapora dahil edilmemişti. (Raporun ne kadar haklı olduğunu zaman göstermiştir ve halâ daha göstermektedir) Rapordan çıkan netice İl Genel Meclisi’ne sunulmadan Vali İsa Parlak’a Öğretmen Evi’nde sunulur. Vali İsa Parlak tepkilidir: “Isparta’da benden başka herkes kayak uzmanı oldu.”der ve çeker gider.Bunun üzerine; İl Genel Meclisi raporu onaylar ve yeni yapılmak istenilen telesiyejle t-barın arasını birleştirmeye çalışan saçma hattın ihaleye çıkışını iptal eder. Fevzi Özdemir artık haftada en az iki gün Davraz’a çıkmakta ne yapılabileceğini tartışmaktadır. (Öngörülen bütün bilgilerde, öncelikle kayak hocası, Isparta doğa sporları kulübü başkanı Yusuf Güngör bey, Nurtay komutan, Mücahit Hoca gibi kayak duayenlerinin haklarını ödememiz mümkün değildir. Kendilerine çok teşekkür ederiz.)
Yeni bir süreç başlamıştır. Erkan Mumcu bakanlıktan ayrılmış yerine Atila Koç atanmıştır. Atilla Koç’un Burdur’a geleceğini duyan Fevzi Özdemir, Selim Sözer’le birlikte, bir sepet Isparta gülü ve Davraz Dosyası’nı alarak Burdur’a gider. Özdemir Burdur hadisesini şöyle anlatıyor: “Burdur’a vardık. Burdur ilginç bir yer. Koca Bakan Vilayet Konağından çıktı ve yürüyerek belediye binasına geldi, kalabalık yok, kimse yok. Bizi Burdurlu sandılar, Bakanı karşıladık ve belediye başkanının makam odasına bakanla birlikte girdik. Hemen yakınına bir yere oturduk. Davraz dosyasını kendisine takdim ettik. Hattâ ‘ayıp oluyor, Ispartaya geldiğinde verirsiniz dosyanızı’ diye sitemde bulunanlar old).Bakan Koç, Davraz dosyası ile ilgileneceğini söyledi ve oradan ayrıldık.” Bir süre sonra bakan Atila Koç’un Isparta’ya geleceği duyurulur. Bu konuda Selim Sözer şöyle ifade ediyor: “Fevzi Bey bana, bakanla ilgili olarak; ‘gel birlikte bir animasyon yapalım, bakan bir daha Isparta’yı unutmasın’ dedi . Fevzi Bey’in yapacağı animasyonu duyunca şaşırdım, daha doğrusu kendime uygun düşmeyeceğini düşündüm. ‘Fevzi Bey ben yapamam, ama seni bu konuda sonuna kadar destekleyeceğim’ dedim. Bunun üzerine Fevzi bey sanayi çarşısına gitmiş, zincir, pranga, kilit yaptırtıp terziye de mahkûm kıyafeti diktirtmiş.”
TURİZM MAHKÛMU FEVZİ ÖZDEMİR
Bakan Atilla Koç Isparta’ya gelir. Önce Yenişarbademli’ye geçerler. Orada yapılan konuşmalar esnasında Selim Sözer Bakan’ın yanına gider. Bakan O’nu görünce tanır, Vali İsa Parlak’ın kulağına eğilir ve Davraz’a çıkalım der. Animasyonun yeri artık belli olmuştur. Selim Sözer bu anı şöyle anlatıyor:”Davraz’a çıkılacağını duyunca, yoldan Fevzi Bey’i aradım.Fevzi bey animasyonu İl Kültür Turizm Müdürlüğünde yapacaktı, Sayın Koç Davraz’a yönelince; hastaya yatağında tedavi uygundur hesabı, Davraz’a gelmesini söyledim. Ama korumaların ters bir şey yapma ihtimali vardı. Aksu’ya geldik. Korumaları buldum. Durumu anlattım. Önce tepki gösterdiler ama sonra gülümsediler. Asıl tepkiyi parti yönetimi gösterdi ve yapılan işi soytarılık olarak tanımlamışlardı. Önce Eğirdir’e sonra Davraz’a geldik. Davraz’da Fevzi Bey’in aniden yola fırlaması ile kısa bir şok yaşandı. Mahkûm kıyafetleri içerisinde, elleri zincirlenmiş, ayakları prangalı bir adam. Ardından şu sözler çıktı Fevzi Özdemir’in ağzından:’Ben Isparta Turizmi’nin mahkûmuyum bu kilitleri ancak siz açabilirsiniz, kır şu zincirleri iş yapalım sayın bakanım.’ Sonra otele geçildi, konuşmalar yapıldı ve bakan bey şu cümleleri sarf etti: ‘Ben bu zincirleri kırmayacağımda kimin zincirini kıracağım, Latife latifti ve bu latifeye lütufla cevap vermekten başka çarem yok, Fevzi Bey sizi Pazartesi günü bakanlığa bekliyorum.’dedi. Birlikte Atilla Koç Bey’in yanına gittik.” Olay ulusal basına da düşmüş, epey yankı uyandırmıştı.
VALİ İSA PARLAK
Telesiyejin yerinin değiştirilmesi gerekiyordu. Çünkü, Dünyada ilk defa,yukarıdan aşağıya inmek için bir telesiyej yapılmak isteniyordu. Bunun için Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nden uzmanların gelmesi gerekiyordu. Vali İsa Parlak uzman istenmesine yanaşmıyor, yapılan gayretlere de hoş bakmıyordu. Bir gün İsa Parlak, İtalya’ya gidince, Fevzi Özdemir İl Genel Meclisi Başkanı imzalı dilekçeyi G.S.genel müdürlüğe gönderdi. Isparta Milletvekili Emin Bilgiç genel müdürle konuşarak uzman getirilmesi talebine olumlu yanıt almıştı. Dilekçe işleme konuldu ve Özdemir kendi aracıyla uzmanlarla birlikte Isparta’ya geldi. Bu esnada, Vali İsa Parlak ta Isparta’ya intikal etmişlerdi. Gelişmeyi öğrenen vali; resmî araçların dağa çıkışını yasakladı. Ardından kendisinin çağırmadığı uzmanların yaptığı işi de verecekleri raporu da onaylamayacağını söyledi.
Fevzi Özdemir’den dinleyelim: “Bunu duyunca İsa Parlak’ı aradım. Böyle bir talimatın olup olmadığını ve bu talimatı kendisinin verip vermediğini sordum. Ben verdim deyince nedenini öğrenmek istedim. Kendisinin çağırmadığı bir uzmanı kabul edemeyeceğini ve bizim kendimizi ne zannettiğimizi gibi laflar söyledi. Aramızda sert bir tartışma oldu. Ben de; ‘hakaret yemeye gelmedik buraya, siz Ispartaya bir hizmeti engelliyorsunuz, sizden de başkası beklenmezdi’ dedim ve telefonu kapattım. Yapılacak bir şey yoktu. Parti teşkilatını aradım. Vali’nin bu tavrına karşı hiç olmazsa on araçla dağa çıkmayı teklif ettim. Sorunun Isparta sorunu olduğu, memleket için asla Vali’ye karşı boyun eğmemek gerektiğini anlatmaya çalıştım. Kimse gelmedi. Bastım marşa iki arkadaşımla birlikte dağa çıktım. Durum iç açıcı değildi. Vali İsa Parlak talimat vermişti:’Ya önceki raporun aynısını yazarsınız veya raporunuzu da sizi de kabul etmiyorum.’ Çaresiz aşağıya indik. Birkaç gün sonra doğru Ankara’ya gittim. Eski vekil Emin Bey’le beraber Bakan Atilla Koç’un ve Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’ın yanına çıktık. Durumu anlattım. Bakan Atilla Bey Vali Bey’e talimat göndererek uzman istemesini emretmiş. Benim ve bu işle ilgili arkadaşlarımın da uzmanlara yardımcı olmasını istemiş. Kaçacak yol kalmamıştı. Aynı uzmanlar geldiler, olumsuz görüş bildirdikleri konu için ‘en uygun çözüm’ görüşünü sundular. Yani bizim iddia ettiğimiz yeni telesiyej hattının en uygun çözüm olduğunu söylediler.(Güzel yurdumun güzel insanları!) Ama ortada bir sorun vardı: Çığ raporu sorunu. Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü dağın epeyce bir bölümünü çığ ve heyelan bölgesi ilan etmişti. Bakanlık’tan heyetin gelmesi gerekiyordu. Nice uğraşlar neticesinde heyet geldi, rapor yazıldı. Ama bir türlü rapor bakanlıktan çıkmıyordu. İki defa Ankara’ya gittim. Emin Bilgiç Bey’le bakanlığa gittik. Uzun uğraşlar neticesinde rapor geldi. Artık telesiyej hattı ihale edilebilirdi.”
SONDAJ KUYUSUNDAN ÇIKAN SUYUN HEYECANI
Bu arada su sorununu çözmek adına, Vali İsa Parlak, Eğirdir Gölü’nden su aktarımı için (üç adet aktarım istasyonu ve pompası gerekiyordu) yaklaşık 3.000.000 TL maliyetli bir proje yaptırtmıştı. Necdet Halıcı isimli bir mühendisin bir teklifi vardı:”Davraz’da su var. Suyu çıkartırsam paramı verin. Saniyede 30 litre suyu çıkartamazsam para almayacağım.” Teklif orijinaldi. Vali İsa Parlak teklifi kabul etmedi. Fevzi Özdemir aynı teklifin Şemsettin Uzun’a sunulmasını sağlamış ve Şemsettin Uzun’un teklifi kabul etmesi sonucu 46 lt/sn su çıkarılmış oldu. Artık dağın su sorunu kalmamış, ikinci telesiyej de yapılmıştı. Hedef konulabilirdi: Yılda 1.000.000 kişinin dağa gelmesini sağlamak ve olimpiyatlara aday olmak. (2012 yılında 650.000 sayısına ulaşıldı.)
Davraz bu arada yolunu çiziyordu. Yeni rotada, kayak merkezi olmasının yanında, yüksek rakımlı sporcu kamp merkezi olması vardı. Bunun için kapalı ve açık saha gereksinimleri vardı. İl Özel İdaresi’nin imkânları ile birkaç çim futbol sahası yapıldı. Sporcuların çıplak bir dağla karşı karşıya kalmamaları için ağaç dikimi gerçekleştirildi. İş- Kur projeleri devreye sokularak fidan ve yetişkin olmak üzere 700.000 civarında ağaç dikildi, koyun ve keçinin Kulovası’na girmesi yasaklandı. Yaz futbol kamplarında adı duyulmaya başlamış ve 2011 kamp sezonu için 25-30 takım rezervasyon yaptırmıştı.
DAVRAZ KAYAK MERKEZİ KIŞ OLİMPİYATLARINA ADAY
Bu konuda Selim Sözer’e kulak veriyorum: “Telesiyej hattının planlanması işi için Fevzi Özdemir ve Yusuf Güngör Bey’le birlikte bakanlığa gitmiştik. Yatırımlar daire başkanı Şenol Bey’in odasında oturuyorduk. Bir adam geldi. Başkana kış olimpiyatlarına hiç aday çıkmadığını söyledi. Hemen atıldım. Isparta olarak aday olabileceğimizi söyledim. Bir form varsa doldurabileceğimizi ifade ettim. Bize belediye başkanlarının müracaat edebileceğini ve müracaatın Milli Olimpiyat Komitesi’ne yapılması gerektiğini söyledi. Fevzi Özdemir’le Ankara dönüşü Hasan Balaman Bey’e dilekçeyi biraz da zorla imzalatıp Milli Olimpiyat Komitesi’ne gönderdik. Komiteden geldiler, Fevzi Bey’le dağı dolaştılar ve bir rapor gönderdiler. Bu raporda olimpiyatlara aday olabilmek için neler yapılması gerektiğini yazıyordu. Raporun aslı halen bendedir.”
HAZÎN SONUÇ MU, HAZÎN ARA MI?
Her şey iyi gidiyordu.Devlet yapacağını yapıyor, Sirene düşük sezona ve haliyle zarar etmesine rağmen yapılan gayretlerin hatırına, ilerisini düşünerek ve Sirene zincirinin bir halkası olarak devam ediyordu. Onlarda biliyordu Davraz bir gün marka olacaktı. Fevzi Özdemir’in Davraz mücadelesini açıklayabilecek tek sözcük olabilir: Aşk. Ama ne olduysa birden kötü gidiş başladı. Bu kötü gidişi, takımların rezervasyon iptallerini keçi ve koyun kokuları mı başlattı, ilgisizlik mi, yoksa “üç-beş zibidi “ şeklindeki bakış açısı mı bilemiyorum. Hangi çerçeveden bakarsanız bakın kötü bir durum. Fevzi Özdemir’in iş buraya gelirken yaptığı feryatlara kulak tıkayan siyasi yetkililer hangi bahanenin ardına sığınacaklar bakalım. Çoktan sığındılar bile. Yalnız bu arada söyledikleri; “yüz verdik şımardı, Ali Akkanat ile işleri pişirmiştir, diğer partilerden meclis üyeliğini garantilemiştir”gibi sözleri çok komik kalıyor. Bu kadar iş olurken siyaset yapıcılar işin neresindeydiler acaba? Çapsızlık kime ait? Bunca ilgisiz insanlar niye belirli yerleri işgal eder dururlar ki?